Asım Fevzi Durmaz

Hatıralar her insan için hayati önem taşır zira kendimize, ailemize, ülkemize, kainata karşı taşıdığımız her duygu, her düşünce hafızamızda ona verdiğimiz yerle doğrudan ilişkilidir. Başkaları için hiç de önemli olmayacak bir şey sizde ömür boyu silinmeyecek etkiler bırakabilir. Bu nedenle her insanın hafızası kendi için paha biçilmezdir.

Fakat bazı hatıralar vardır ki muhatap sayısı birden, yüzden, binden fazladır. Anlatıcıya da aktarıcıya da büyük bir sorumluluk getirir, yeni nesillere ulaştırılması gereklidir. Yaşayan, dinleyen, okuyan ister istemez bu sorumluluğu hisseder.

Üstad Ali Ulvi Kurucu`nun hatıraları tam da bu türden bir değer taşıyor. İlim tahsili ile geçmiş bir ömür, şiirlerle çağlamış bir gönül, yol gösterici aydın bir zihin sahibi Ali Ulvi Kurucu`nun gözünden, binbir farklı sesin çıktığı, temel sarsıcı tehlikelere maruz kalan 20. asır İslam dünyasını müşahade ediyoruz. 3 ciltten oluşan hatıratta kimler yok ki ve neler anlatılmamış ki...

İlk cildi, Ali Ulvi Kurucu`nun çocukluk, gençlik yıllarından ve bugün dahi Konya çevresinde rahmetle anılan Üstadın dedesi Hacı Veyis Efendi ve ailesinden bahsediyor. Din adına birçok musibetin yaşandığı dönemde tebliğ faliyetlerini aksatmadan nasıl da devam ettiğine tanık oluyor ve çocukluğunu Hacı Veyis Efendi`nin yanında geçiren Ali Ulvi Kurucu`ya ders arkadaşlığı yapıyorsunuz.

Mısırda biten ilk cilt, Üstadın El-Ezher Üniversitesi`ndeki tahsil hayatıyla devam ediyor. Bu yıllarda, çeşitli vesilelerle Mısır`a gelen birçok zatla tanışıyor Ali Ulvi Kurucu. Mustafa Sabri Efendi ve İhsan Efendi`ye talebelik yapıyor. Hatırat aynı zamanda son Osmanlı Şeyhülislamı Mustafa Sabri Efendi`nin hayatı,davası şahsiyeti hakkında en geniş ve muteber kaynak olma özelliğini taşıyor.

Mustafa Sabri Efendi`nin İslam dünyası ve gelişen siyasi hadiselerle ilgili yerinde tesbitleri ve ders verici açıklamalarına tanıklık etmek okuyucu açısından önemli bir tecrübe. Yaşanan hadiselerin içinden, tahlil edip bugünümüzdeki sorunlara nasıl gelindiğini açıklayan bir yorumu var ki aktarmadan geçemeyeceğim: "Bizim milletimiz dışıyla düşmana teslim olmamış. Fakat ruhuyla, fikriyle, kalbiyle Garb`a esir olmuş... Esaretlerin en büyüğü, fikri, ruhi esarettir... Düşmanınızın ilmini, sanatını, harp usulünü, taktiğini alırsınız da onun gibi olamazsınız. Bizdeki felaket buradan başladı. İman birliğimizi kaybettik. O gidince; Türk,Türk`üm; Arap, Arab`ım dedi. Yarın belki; Kürt, Kürd`üm; Çerkez, Çerkez`im; Arnavut, Arnavut`um diyecek. İslam birliği bu yüzden perişan olacak..."

3. cild ise Üstadın Medine`de geçirdiği yılları, mübarek Medine halkını, "Medineli olmak" demenin ne demek olduğunu ve İslam dünyasınca tanınan bir çok alimle, liderle, edebiyatçıyla ve Türkiye`den gelen birçok önemli şahısla yapılan görüşmeleri anlatıyor.

Mustafa Kemal`i Anadolu`ya vazifelendirenin Sultan Vahdettin olduğunu, Mısır-İsrail savaşının çıkışını 1960`lardaki Filistin`in hali, Müslüman Kardeşler`in kuruluşu, Mehmet Akif Ersoy`un Kur`an Meali`nin akıbeti, vatanlarına giriş çıkışı yasaklanan Osmanlı Hanedanı`nın vaziyeti, Mısırlı şairlerin sohbet meclisleri, arabeskin ortaya çıkışı, Bediüzzaman Hazretleri`nin Tarihçe-i Hayatı`nın yazılışı, Türkçe`nin dil meselesi ve daha birbiriyle bağımsız birçok konuyu birinci, ikinci hiç olmazsa üçüncü ağızdan tarihe kaydedilmiş.

2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri adayı Eklemeddin İhsanoğlu`nun babası da olan İhsan Efendi ve yakın arkadaşı Mehmet Akif Ersoy, Topbaş Ailesi, Hasan el-Benna, Seyyid Kutup, Şeyh Şamil`in torunu Said Şamil Bey, Şeyh Mehmed Zahid Kotku Efendi, Filistin Müftüsü Emin el-Hüseyni, Miralay Sadık Sabri Bey gibi birçok sima da hatıratta yer alanlar arasında.

4. cildi yakın bir zaman önce çıkan serinin, kitaplığımızda yer almasında çok büyük emekleri olan M. Ertuğrul Düzdağ gerçekten büyük bir teşekkürü hak etmiş... Günümüzde yaşayan her müslümanı ilgilendiren meseleleri aktaran hatıralar, okuyucularını ve anlatıcılarını bekliyor.


GENÇ'ın Yazısı.