Yusuf Toprak

Bir seçimin daha sonuna geldik… Artık bitip tükenmek bilmeyen kavgalar yerine siyasi, sosyal analizler yapılacak, Türkiye’nin kaderi hakkında fikirler ortaya atılacak.

Türkiye, ilk kez kendi cumhurbaşkanını seçti, kritik bir eşikten geçti. Peki şimdi ne olacak?

Biz, bu sorunun cevabı için, bugünün gazetelerinden, köşe yazarlarının dün tamamlanan 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri hakkında söylediklerini derledik. Buyurun:

Hikmet Genç / Yeni Şafak Gazetesi 

Aşağıdan dinlediniz, anlamadınız...

Çatıya çıktınız... (Daha iyi duymak için herhalde!..) Bu sefer de Erdoğan`ın Balkon Konuşması`nı `Çatı`dan dinlediniz...

Peki duydunuz mu?...

Milli iradeden yediğiniz bunca golden sonra ders çıkardınız mı?...

Orasını bilemem, ama şurası bir gerçek ki; Erdoğan yıllar sonra; `Tamam yahu, bu kadar yeter, siyaseti bırakıyorum!...` diyene kadar size ekmek yok...

Ha sonra iktidara gelir misiniz?...

Sanmam...

Millette bu irade, sizde bu `çatı kafa` olduktan sonra asla!...

Hadi şimdi bırakın bunları da, önünüzdeki maçlara bakın!...

İbrahim Karagül / Yeni Şafak Gazetesi

Dünkü seçim Türkiye tarihinde bir milattır. Birinci Dünya Savaşı`ndan bu yana devam eden sahne kapandı.

Vesayet rejimi dönemi bitti. Vesayetten beslenen içerideki siyasal söylemin de, kadroların da ömrü tükendi. Osmanlı`yı dağıtıp Anadolu`da kendi denetimlerinde bir rejim ihdas edenlerin bu topraklar üzerindeki hakimiyeti sona erdi. İstiklal mücadelesi veren halkımız ilk kez iktidar oldu, devlet iktidarı üzerinde söz hakkı elde etti.

Türkiye ilk kez Başkan seçti. Devamı gelecektir. Etnik ve mezhep çatışmasına yatırım yapanlar bu süreci durduramayacaktır. Sıfır hafıza ile iş yürütenler, yüz yıl önce yaşananları bile hatırlayamayanlar sahneden çekilecektir. Artık dış desteğin, rejim değişikliği projelerinin, darbe senaryolarının, örtülü operasyonların Türkiye`de iç siyasi yapıyı dizayn etme yeteneği yok olmuştur.

Haşmet Babaoğlu / Sabah Gazetesi

Kendisini hafife alanlara ağır dersler veriyor.

Ömürleri boyunca "benim oyum dağdaki çobanla bir olur mu?" deyip duranlar için...

Sandık vakti gelip çattığında halkı "koyun", kendini "çoban" sananlar için...

Burnundan kıl aldırmayan yalandan demokratlar için...

Dün fena halde ironik bir ibret günüydü.

"Tıpış tıpış" sandığa gittiler. Çünkü liderleri(!) kürsüye vura vura "Ekmeleddin İhsanoğlu`na oyunu vereceksin, adam gibi sandığa tıpış tıpış gideceksin" diye buyurmuştu. Çok özgürler, pek seçkinler ve demokratlar ya, bu buyruğa uymak zorunda kaldılar.

Ahmet Kekeç / Star Gazetesi

Nicedir alışık olmadığımız şeyler oluyor ülkede...

İyi şeyler oluyor...

Eski Türkiye’nin cehenneminden geçmiş olanlar, ne demek istediğimi anlayacaklardır ve bu “alışık olmadığımız şeyler”in altını dolduracaklardır.

Kürtçe şarkı söylemenin bile ağır yaptırımlara bağlandığı çirkin, tahammülfersa, yaşanmaz bir Türkiye’ydi geride kalan...

Düşüncelerinizle ve yaşam biçiminizle var olamazdınız...

İnanç tercihleriniz doğrultusunda kendinizi gerçekleştiremezdiniz.

Sokak başını tutmuş tanklar, polis panzerleri, asker süngüleri... Faili meçhule kurban gitmiş binlerce insan... Ülkenin doğusunda sürdürülen vahşi iç savaş... Bayındır olmayan kentler... Kasvetli kasabalar... Yüzde 150’lere varan enflasyon... Faiz sarmalı... sistematik devalüasyon... Bol sıfırlı ve değersiz banknot... Hastane kuyrukları... Yasaklı kitaplar... Yasaklı filmler...

İlaveten açlık ve yoksulluk...

Böyle bir Türkiye...

Hilal Kaplan / Yeni Şafak Gazetesi

Dün, 27 Nisan e-muhtırası himayesindeki cumhuriyet mitingleriyle başlayan, Gezi kalkışmasıyla devam eden ve 17-25 Aralık darbe süreciyle zirveye ulaşan, meselesi anti-demokratik yolları kullanarak Başbakan Erdoğan`ın siyasî hayatını bitirmek ve köşke çıkmasını engellemek olan parantez kapandı.

Gezi`nin esas meselesi ağaç olmadığı gibi, 17-25 Aralık savcılarının ve nöbetçi hakimlerinin esas meselesi de `temiz toplum` değildi. Mesele Erdoğan`ın öyle ya da böyle yıkılmasıydı. Çok şükür, on yılda bir darbelerle sallansa da, 1950`den beri sandıkların kurulduğu bir ülke olan Türkiye, bu tehlikeli süreci az hasarla kapattı.

Eskiden İslâm`ı bilmemek, Müslüman değerlerle laikliği aynı teraziye koyarak halkın inancını dışlamak bağzı siyasetçilerin olmazsa olmazıydı.

CHP`nin bile, dindar kimliğine vurgu yaparak Ekmel Bey`i sahiplenmesi bu sayfanın miadının dolduğunu gösteriyor. Hatta seçmenlerine `tıpış tıpış` oy vermeye gitmelerini söyleyen lidere halkın sorgulamadığını şikâyet edip, klasik bir İslâmofobik refleksle sebebini de İslâm`a bağlayan gazeteciye Kılıçdaroğlu`nun, `Müslümanlık sorgulamaya engel değildir` cevabı da İslâm karşıtlığının siyasî bir pozisyon olarak -mecburen veya değil- terk edildiğinin kanıtı.

Aslına bakarsanız ana muhalefet partisinin 150 yıllık `İslâm terakkiye mani değildir` noktasına bugün gelmesi neden kronik kaybeden olduklarının kanıtı gibi...

Markar Esayan / Yeni Şafak Gazetesi

Öncelikle, bu seçimi yapabilmiş olmanın kendisi bile ülke için çok büyük bir kazanım. Ortalama 17 ayda bir hükümetlerin değiştiği bir ülkede son 12 yıldır, bunca kepaze müdahaleye rağmen seçimleri zamanında yapabiliyoruz. Sadece zamanında yapabilmekle kalmıyor, bu seçimlerin ülkenin gidişatına yön verdiğine de tanık oluyoruz.

Herhangi bir darbeye müsaade etmeden, `el çabukluğu marifet, ne sihirdir ne karamet` tarzında başbakanı kumpasçılara yedirmeden bir 12 yıl geçirdik. Dolayısıyla son 12 yılda en çok sandık itibar kazandı; yani halkın öz iradesi... Muhtemelen önümüzdeki on yıllarda yeni partiler sökün edecekler ve bu konforu kullanarak ülkeyi yönetebilecekler. Onların içinde siyaseten Erdoğan`a uzak partiler de olabilecek; ama bu konforu bu dönemde yapılanlara borçlu olacaklar; çoğunlukla da Erdoğan`ın kendisine.


GENÇ'ın Yazısı.