Başbakan Kim Olacak?
Fatih Çal
2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile Türkiye, kritik bir virajı daha geride bıraktı. Seçim öncesi gerilimleri ile, propagandalarıyla, heyecanlarıyla, tarihte ilk defa cumhurbaşkanını halk seçti. Geride bıraktığımız seçimle birlikte artık herkes gözünü geleceğe dikti. Akıllardaki soru, bundan sonra ne olacak? Kabine nasıl şekillenecek? Şüphesiz bu soruların cevabını zaman gösterecek. Fakat şimdiden, bu süreç hakkında fikir yürütmek mümkün. Bu bağlamda sizler için bugünün köşe yazarlarının önümüzdeki süreçlerle ilgili yazılarından bir kupür derledik.
İbrahim Karagül / Yeni Şafak Gazetesi
Kimse etkisiz, pasif bir Başbakan beklemesin. Bugünden itibaren Türkiye`yi yöneteceklerin zayıf olma, pasif olma lüksü yok. Çünkü artık öyle bir Türkiye yok. Dünya liginde her cephede mücadele eden, etmesi gereken bir Türkiye var.
Güçlü cumhurbaşkanı, güçlü Başbakan ve güçlü toplumsal destek bu aşamadan sonra sadece Ak Parti`nin hesabı değildir. Bu ihtiyaç Türkiye`de bütün siyasi söylemlerin ötesine geçmiştir ve bir gerçeklik, zorunluluk halini almıştır.
Engin Ardıç / Sabah Gazetesi
Bakın ne olacak: 2015 seçimlerini gene AKP kazanacak. Fakat, "anayasa yapacak 367 kişiden" ziyade "anayasa yapıp referanduma götürecek 330 kişi" daha gerçekçi bir hedef sayılacaktır.
Hele bir AKP-HDP ittifakı Türkiye`ye çağ atlatır. Öyle ya da böyle, Türkiye yeni bir anayasaya ve başkanlık sistemine kavuşacaktır. O zaman AB ile ilişkilerini de elbette daha rahat gözden geçirecektir.
Abdurrahman Dilipak / Yeni Akit Gazetesi
Öyle sanıyorum ki, Erdoğan’ın Meclis’te yemin töreni sırasında CHP’liler olay çıkarmaya çalışacaklar.. Göreceğiz..
Bu arada CHP ve MHP’de kongre sancısı yaşanıyor.. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’ye karşı parti içinden seslerin yükselmesi sürpriz olmayacak..
Erdoğan göreve başladıktan hemen sonra, ilk bakanlar kurulu toplantısına başkanlık ettiğinde birileri bunu tartışmaya açacak..
Bu da Erdoğan’ın işine yarar gibi geliyor bana. Bir şekilde başkanlık ve yarı başkanlık, fiili bir uygulama ile birlikte konuşulmaya başlayacak. Bu Yeni Türkiye ve yeni anayasa konusunu tartışmaya açacak.. Türkiye bu tartışmaların gölgesinde milletvekili seçimine gidecek.. AK Partililer bu tartışmadan kazançlı çıkar bana göre.. Gündemi AK Parti belirleyecek, CHP ve MHP “Olmaaaz” diyecek!
Bugünki sonuçlar, gelecek seçimlere aynen yansıyacak olursa, MHP barajı geçemeyebilir.. Böyle bir durum sözkonusu.. BDP barajı aşarsa, CHP’nin oyu daha da azalacak demektir.. “Türkiye partisi” olmak adına BDP, daha demokratik bir profil ve mesajla seçmen karşısına çıkabilir..
Ne olacağını bize zaman gösterecek. Tabii CHP, MHP ve Cemaat troykası boş durmayacak.. 3 koldan AK Parti’ye saldıracaklar.. 3 dönemi bahane ederek, aday olamayacaklar arasından, aday olmak isteyenleri yeni oluşumlara davet edecekler. Birtakım kişiler üzerinde tehdit ve şantajla baskı kurmayı da deneyebilirler.. 3. bir grub ise, paralellere yakınlığı sebebi ile, ya da başka sebeblerle aday gösterilmeyecek olanları AK Parti’den kopmasını sağlayarak, AK Parti’de büyük bir çözülme-dağılma olduğu havası uyandırarak, “Erdoğan sonrası AK Parti dağılıyor” propagandası yapmak!
Öyle anlaşılıyor ki, yeni oluşum merkez parti havasında olacak.. Yani ANAP örneğinde olduğu gibi 6 eğilimi birleştirmeye çalışacak. Alevi, sağ, sol, milliyetçi, dindar ve liberallerden oluşan bir hareket..
Bu oluşuma Cemaat ve Doğan Mediası da destek verecektir. Ama böyle bir macera yeni Çatı olayı gibi fiyasko ile sonuçlanabilir.. Böyle bir olay, kesinlikle MHP’nin baraj altına savrulmasına yol açarken, CHP’de ciddi oy kaybına sebeb olabilir. Yani, AK Parti’nin anayasal çoğunluğa ulaşmasına sebeb olan yeni bir Genç Parti olayına dönüşebilir..
Paralelciler ve derin yapı açısından zor bir ikilem. Yeni bir oluşum AK Parti’nin daha da güçlenmesine sebeb olabilir. Yeni bir oluşuma gidilmezse CHP ve MHP’deki erime devam eder ve AK Parti’deki yükseliş devam eder.
CHP, MHP ve Cemaat için bu durum, ölümlerden ölüm beğenmek gibi bir şey.
Hal böyle olunca Türkiye’nin geleceği açısından siyasetin yönü belli. Mecburi istikamet AK Parti’nin önlenemeyen yükselişi olarak görülüyor..
AK Parti’ye yönelik komplolar, içeriden hançerleme girişimleri ise, toplum nezdinde affedilmeyecek. Daha önceki kopanların başına gelen, ötekilerin de başına gelecek..
Markar Esayan / Yeni Şafak Gazetesi
Bir kere, `Erdoğan sonrası AK Parti` diye bir şey yok. Daha güçlü Erdoğan liderliğinde bir AK Parti var artık. Fiili durum (de facto) kendi yasal zemini için (de jure) içtihad oluşturacak. Yani hayatın kendisi bize en doğru tarifi verecek ve geriye bunu anayasaya geçirmek kalacak. Bu tamamen Erdoğan ve hükümetin nasıl ve ne kadar başarılı bir icraat ortaya koyacakları ile ilgili.
2015 seçimlerinde yeni anayasa için AK Parti`nin tek başına 330 vekil çıkarması gerektiği, bu olmazsa tufan yaşanacağı da bir efsane. Tabii ki AK Parti bu sayıyı yakalamak ve son genel seçimlerdeki oyunu geçmek için çaba gösterecektir. Ancak bunun olmaması dükkanı kapatıp gitmek anlamına gelmiyor. HDP ile (hatta bu parlamento döneminde bile) üzerinde anlaşılan 60 maddeyi baz alarak anayasa referandumuna gitmek mümkün ve hatta doğrusu da bu. Minimum yüzde 60 oy alacak bir meşruiyet karşısında kim durabilir ki? HDP`nin Türkiye partisi olma yönünde aldığı son sonuç, hükümetin de elini rahatlatacaktır.
Rasim Ozan Kütahyalı / Sabah Gazetesi
Her şeyden önce şu gerçeği herkes kafasına koymalı: Abdullah Gül`ün Tayyip Erdoğan`la çatışacağını zannetmek Abdullah Gül`ü tanımamaktır. Abdullah Gül hiçbir şart ve koşulda Tayyip Erdoğan`la karşı karşıya gelecek siyasal bir pozisyon almaz. Gül`e en yakın isimlerden biri de bu cümlelerin altını çiziyor. Elbette Gül yeniden siyaset yapmak isterse yapacak. Buna karşı çıkmak da saçmalıktır.
Ahmet Taşgetiren / Star Gazetesi
Ben Sayın Gül’ün siyaset içinde kalma ve partide rol üstlenme durumunun, böyle medya ortamında belirlenmek yerine, Erdoğan - Gül - Arınç ve benzeri, yola birlikte çıkmış isimler arasındaki istişare ile belirlenmesinin sağlıklı olduğunu düşünürüm.
Şu ana kadar Erdoğan ve çevresinden, Gül ile ilgili ön kesici mahiyette ne bir söz ne bir eylem ortaya konmadığı kanaatindeyim. Sözler “kardeşane”dir.
Ben dilerim ki, her iki lider ve etrafı, medya provokasyonlarını dikkate alarak süreci yönetmeli ve Ak Parti’nin bu en hayati dönemecinin başarıyla atlatılmasını temin etmelidirler. Türkiye’nin normalleşmesi misyonu, henüz bitmemiştir ve önüne 2023, 2053, 2071 ufuklarını koyan bir hareket için daha epeyce gidilecek yol vardır.
Turgay Güler / Akşam Gazetesi
Devlet Bahçeli bir kez daha kaybetti.
Normal şartlarda istifa etmesi gerekir.
Yenil yenil nereye kadar?
Ancaaak; CHP’yi dizayn eden irade son yenilgiyi fırsat bilip MHP’ye dalacak!
Ve AK Parti’ye de.
Dikkatli olunmalı.
Özellikle Bahçeli, kendisinden sonrasını düzgün bir şekilde planlayamayacaksa asla istifa etmemeli!
Zira Devlet Bey sonrasının MHP’si operasyona açık hale gelir.
Şimdi Devlet Bey, bu son cümle üzerine “MHP birilerinin operasyonuna açık bir parti değildir…” diye başlayıp yaylım ateşine tutabilir.
Varsın tutsun.
Ben de kendisine yakın geçmişi hatırlatırım. Denemişlerdi çünkü!
Hilal Kaplan / Yeni Şafak Gazetesi
Bugüne kadar hiçbir zaman, sonraki adımına dair ipucu vermeyen bir stratejiyle hareket eden, 12 yılda girdiği dokuz seçimden de zaferle çıkan Erdoğan`ın Başbakanlık makamı için öne çıkaracağı ismin parti tarafından benimsenmesi kuvvetle muhtemel görünüyor.
Mevcut Cumhurbaşkanı Gül`ün partiye dönmek istediğini açıklaması, sanıldığının aksine beklenmedik bir durum değil. Ancak bundan hareketle bölünmenin kapıda olduğunu iddia etmek temelsiz. Zira Gül, milletvekili olmadığı için ve Ak Parti`nin yeni Genel Başkanı aynı zamanda Başbakan olacağı için bu denklemde, en azından şimdilik Gül`e yer yok.
GENÇ'ın Yazısı.