Kahraman Gürtürk

Kültür Bakanlığı tarafından, oluşturulan fonla edebiyat eserlerine verilen yardım, bir kesim tarafından tepki ile karşılanmış. Öyle ki, bu kesim yıllardır sanat diye ahlaksızlığı önümüze sürüp, bunu kabul etmeyen inançlı insanlara “cahil” yaftası yapıştıranlar…

Birbiriyle Çelişen Argümanlar

Devletin, kültür eserlerini ve kültür-sanatın en önemli dallarından edebiyatı destek ve teşviki sevinçle karşılanacak bir hadisedir.

Bu desteği eleştirenlerin en önemli argümanı, proje kapsamında destek alan yazarların belli bir dünya görüşüne mensup oluşuymuş. Bir diğeri ise, destek alan yazar ve şairlerin listesinin açıklanmaması. Peki, buradaki çelişkiye ne demeli? Yani liste açıklanmadığı halde nasıl ve nereden biliyorsunuz desteğe hak kazananların belli bir görüşün etrafında birleştiğini? Üstelik henüz bu desteği almaları kesinleşmemişken… Çünkü desteği almaları, kitapları yayınlandıktan sonra mümkün olacak. Yani henüz büyük çoğunluğu almadı bile!

Bir diğer husus da seçici jürinin açıklanmaması… Diyorlar ki, jüri de belli bir kesime mensup şahıslardan müteşekkil ve bilerek “devlete yakın kimseleri” kayırıyor. Fakat henüz jürinin de kimlerden oluştuğu açıklanmamış. Açıklanmadan böyle bir iddiada nasıl bulunabiliyorlar? Böyle bir hadisede jürinin açıklanmaması durumu sanırım söz konusu olamaz ve er ya da geç hem jüri hem de hak kazananlar açıklanacaktır. Zaten şimdiye kadar açıklanmayıp, hak kazanan yazarların kendilerini savunmak durumunda bırakılması çok büyük bir hatadır.

Şimdiye kadar hak kazandıklarını açıklayanların tek bir dergi etrafında toplanmış olduğu ve bu dergi çevresinde toplananlara “iltimas” geçildiği söyleniyor. Açıklayanlar, şüphesiz bunu yapmak zorunda değillerdi. Fakat bir iftiraya karşı isimlerini açıklama cesaretini göstermişlerdir. Hem de hemen hepsi, diğer desteğe hak kazananların isimlerinin bakanlık tarafından açıklanmamasının hata olduğunu söylüyorlar…

Merkez Dergiler, Edebiyatımızın Geleceği

Etrafında toplanıldığını iddia ettikleri dergi ise “İtibar Dergisi’dir.” Edebiyat dergilerini az çok takip eden herkes bilir ki, İtibar, bugün merkez bir dergidir. Yani uzun zaman sonra, isimlerini edebiyat dünyasında kabul ettirebilmiş birçok yazar ve şair bir araya gelmiş, bir dergi çıkarmış ve başarılı olmuşlardır. Üstelik her sayısında genç yazar ve şairlere bolca yer vererek edebiyatın gençler tarafından sevilmesini ve genç yazarların gelişimini sağlamayı başarmışlardır. Kısaca, bir okul hüviyetinde edebiyatçı yetiştirmişler, üstelik mevcut kalitesinden ödün vermeden!

Yeni kuşağın en başarılı yazar/şairlerinin bu dergi etrafında toplanmasından daha doğal ne olabilir ki? Peki, başarılı yazarların ödül almasından… Öyleyse, eleştirenlerin ve verilen desteğin haram olduğunu iddia edenlerin derdi başka… Söz gelmişken, “eşcinsel içerikli öykü” göndermekten bahsedenlerin helal-haram dersi vermesi de bir diğer tuhaflık!

Kaldı ki Avrupalı devletlerde bizde ilk defa verilecek bu desteğin on, yirmi kat fazlası yıllardır dağıtılıyor. Hem de oradaki kitap satışlarının, dolayısıyla telif gelirlerinin Türkiye’ye oranla yine kat be kat fazla olması da yazarların bir diğer geçim kaynağı. Bizde, edebiyatla iştigal eden kimselerin telif ve desteklerle geçinebilmesi mümkün değil. Mutlaka bir ek iş yapmak zorun kalıyorlar ve bu da okuyacak ve yazacak zaman ve enerjilerinin kısıtlanmasına sebep oluyor. Devlet eliyle yapılan bu desteğin, yazarın dışa(kapitalist dünyaya) bağımlılığını azaltması söz konusu. Yani, kültür-sanatın gelişmesi…

Ee hani Avrupa, Avrupa, kültür-sanat-edebiyat diye uluyup duruyordular? Peki, bu desteğe itirazları neden? Öyle ya dertleri başka…

Müfterilerin Fikir Çilesi

Peki, ya dertleri ne? Dertleri çok basit, yıllarca sanat-edebiyat adı altında her tür ahlaksızlığı yapıp, devletten de büyük bir gururla desteğini alanlar, ahlakıyla ve edebiyle edebiyatın hakkını veren ve belli ki uzun süre verecek olanların desteklenmesini çekemiyorlar. Bugün, eleştiren o kesimin edebiyat dergilerinin ahvali malum; perişan. E merkez dergileri olmayınca alttan genç yazar/şair de yetiştiremiyorlar. Önümüze edebiyat diye koydukları, her biri birbirinin aynısı, basit, popüler romanlardan ibaret… Popüler olmayanları ise vasatı aşamayan eserler. Bu durumda ellerinde iftiradan başka silah kalmıyor. Kedi uzanamadığı ciğere ne diyordu?

Fakat yetiştiremiyoruz diye üzülmesinler. Belli ki, iftira kurgulamak için epeyce fikir çilesi çekiyorlar. Bu çile er ya da geç, -onların deyimiyle- “yaratıcılık” kazandıracaktır kendilerine. Belki o zaman biz de keyifle iyi bir edebiyat eseri okuma şansına sahip oluruz, malum taraftan.


GENÇ'ın Yazısı.