Yazını Feda Etmek İçin 10 Sebep!
Kadir Bekâr
Bazı insanlar yaz mevsimini, tatil yaparak, deniz kenarında güneşlenerek, yüzerek ve yahut uyuyarak geçirmeyi tercih ederler. Bazı insanlar ise yaz mevsimini de diğer üç mevsim gibi görüp, dava taşını gediğine koymak için var gücüyle gayret gösterirler. Birinci gruba mensup insanlar, ikinci grubu daima şu şekilde tenkit ederler: “Yahu yaz geldi, git gez dolaş. Yazın tadını çıkar. Böyle hizmetmiş, gönüllülükmüş bunlarla yazını feda etme. Hem daha gençsin sen. Bak bu gençlik çağlarındaki yazlar bir daha geri gelmez. Kafanı kullan.” Buraya kadar yazılanların çoğuna canı gönülden katılıyorum. Evet, evet kardeşim yaz geldi. Gezeceğim, tozacağım, dolaşacağım. Adam olmaya niyet etmiş insanları arayacağım. Sonra onlarla birlikte yazın tadını çıkaracağım. Evet genciz. Biz de biliyoruz ki bu gençlik çağları bir daha geri gelmeyecek. Takvim yapraklarından dökülen sayfalar gibi akıp gidecek. İşte bu sebepten ötürü yazımı feda ediyorum. Hem ne kaybedersin sen de yazının azını feda etsen. Beni yenilmiş, vaktini kaybetmiş olarak görme. “Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır.” diyor şair. Son sözüne de katılamayacağım. Zira biz aklımızı değil, akleden kalbimizi kullanmak için gayret gösteriyoruz.
İşte yukarıda bahsettiğim meselden ötürü, kamp liderimiz Selman Demirkesen, bu fakir kardeşiniz ve davaya inanmış 4 gönüllü eğitmen ile birlikte Uluslararası Genç Derneği’nin organize etmiş olduğu liseli yaz kampı erkek programına iştirak ettik.
Programda yaşadığımız yüzlerce güzel sebepten sadece on tanesini sizlerle paylaşacağım. Bu on sebep, hem kampta gönüllü bulunan eğitmenlerimizi hem de misafir bulunan liseli kardeşlerimizi yarınlar adına daha ümitli, daha dertli, daha vakarlı ve daha heyecanlı kıldı. İşte o 10 sebep:
1 – Liseli misafirlerimiz Muhterem Osman Nuri Topbaş Hocaefendi, Nureddin Yıldız Hocaefendi, Âdem Ergül, Mehmet Lütfi Arslan, Süleyman Ragıp Yazıcılar, Selman Demirkesen ve gönüllü eğitmen ağabeyleri ile hasbihal etme fırsatı buldu. Bu kıymetli insanların tecrübelerinden istifade ettiler.
2 – Kentlerin kalbi, Osmanlı’nın en gözde payitahtı olan İstanbul’un tarihi mekânlarını gezdiler. Ecdadımızın bıraktığı mirası gözlemleyerek geleceğe dair hedeflerini şekillendirdiler.
3 – Sanatkâr Yusuf Goncagül ve Neyzen Mustafa beyefendi vasıtasıyla, ecdattan miras kalan Gazanfer Ağa Medresesi’nde, Osmanlı şifahanelerinde bir tedavi metodu olan musiki ile ruhumuzu dinlendirdik.
4 – Paylaşmanın, kardeşliğin, infak ve isar edebilmenin, hizmetin, gönüllülüğün, derdin, davanın ve ümmetin ne olduğu hakkında paylaşımlarda bulunduk.
5 – Başımıza gelen musibetlerden ve aksaklıklardan ders çıkarabilmeyi ve çıkardığımız bu dersler sayesinde daha olgun bir mümin olabilmenin sırrını aradık.
6 – Genç Gönüllülük, Genç Dergisi ve Uluslararası Genç Derneği’nin ne olduğuna ve neler yaptığına dair bilgiler aktardık ve Dert Aşısı ile aşılanmak gerektiği üzerinde durduk.
7 – Boğaz Turu, halı saha maçları, ümmete faydalı ve ders niteliğindeki filmler ve belgeseller, maddi - manevi ikramlar ve çay muhabbetleri gibi etkinliklerle gençlerle vakit geçirdik.
8 – Payitaht İstanbul’dan sonra önemli bir Selçuklu ve Osmanlı kenti olan Kastamonu’daki tarihi ve manevi mekânları ziyaret ettik. Ecdada bolca dualar edip, yâd ettik.
9 – Kastamonu Kadıdağı Doğa kampına katılıp, doğa yürüyüşleri, futbol ve voleybol maçları, okçuluk, paintbol, değerler eğitimi ve halat tırmanma gibi etkinliklere imza attık.
10 – En önemlisi ise Kuran-i Kerim okumaları yapıp, teheccüd vakitlerinde göklerden beslenip, 5 vakit namazımızı da cemaat eşliğinde kılıp, seher vakitlerimizi uyuyarak değil ihya ederek geçirdik.
Bunlar sadece bir kısmı. Şimdi bir daha düşünün. Hangisi yazını feda ediyor?
GENÇ'ın Yazısı.