İnsanoğlu, matematik denilince çoğu kez gardını alan bir canlıdır. Ancak matematiğin canlı, cansız,somut veya soyut olarak tabir edebilen bütün etmenler içerisinde kullanıldığını bilse, att ığı tek bir adımın kâinatt a ne şekilde bir sonuç doğuracağını  düşüne düşüne hayatını bitirebilirdi. Evren kitabında harfl erin (varlıkların) birbirinden ayrılmaz bir matematikle ve ilimle yazılması, her  şeyin tek bir kitapta -Levh-i Mafuz’da- toplandığını açıkça göstermektedir. Yani matematik bir şey değil her şeydir; aynen her şeyin bir matematiği olduğu gibi.

Sonsuz “∞” örnekler...

Sahilde karşılaştığınız bir salyangozun üstünde de (bkz. Fibonacci sayıları) matematiğin en estetik halini görebilirsiniz; bir sineğin  kanadında da... (bkz. Youtube “Nature by Numbers”) Yani matematik, dört işlemden oluşan veya keşfedilen binlerce denklemden  ileri gelen bir bilim dalı olarak düşünülmemelidir. Masa üzerindeki sürahiden bardağınıza su doldururken ve bir yudum alırken,  ellerinizin hareketinde onlarca matematiki denklem (algoritma) işlev görmektedir. Hatta suyun bardağa  dolarken havadaki  atomların yer değiştirmesinde ve su moleküllerinin bardağınıza girmesinde bile yer çekimi hesaplamalarından tutun atomların  atomik koordinatlarının nasıl olacağına kadar onlarca denklem aynı anda harekete geçmektedir. Ve sonuç: “bardaktan bir yudum su  içmek” olmaktadır. Bunun gibi yağmur sularının yol boyunca kıvrılarak akması, yeşeren ağacın yapraklarının belirli açılarla çıkması, matematiğin daha derin bir ilim olduğunu ve her yanımızı sardığını göstermektedir. Evrende hiçbir şeyin abes yaratılmadığını  kanıtlayan bu durumu -en güzel- Secde 5 ayeti açıklıyor: “Gökten yere kadar her işi O düzenler.

Yürürken ummayacağınız bir arkadaşınızla karşılaşmanız veya mutlu bir günün sonunda acelesi olan biriyle arabanızın çarpışması  gibi uçan kuşun bile kudretle kontrol edilen bir kaderi, bir matematiği vardır. Sayılarla sayamayacağımız ancak matematiğin eşsiz bir  nimeti olan sonsuz “∞” işareti ile belirtebileceğimiz sayısızca örnekler, yaratılan “∞” sayıdaki matematik denklemleri hayatın her  alanında bize göstermektedir. Sanki güneşin cam kırıklarında küçük küçük güneşçikler oluşturması gibi... Galileo’nun Saggiatore adlı kitabında konu şöyle anlatılır: “Öncelikle kâinatt aki geçerli dil öğrenilmedikçe ve sonra da onda yazılı karakterler okunmadıkça  kâinat anlaşılamaz. Kâinat, matematik dilinde yazılmıştır ve insan olarak onda yazılan kelimeleri matematik olmaksızın anlamamız imkânsızdır.”

Matematikî (Riyazî) düşünce...

Matematik denilince akla x veya y gibi değişkenler gelir. İki bilinmeyenli bir denklemde, verilen değerlere göre soru çözülür ve her  farklı değerde denklemin farklı bir sonuç verdiği müşahede edilir. (Örneğin x+x.y+2.x denkleminde x=1 ve y=2 ise sonuç 5, x=0 ve  y=100 ise denklemin sonucu 0’dır) Aynen öyle de kâinatt a milyarlarca değişken bulunmakta ve bir insan, cüz-i iradesiyle tek bir  değişkeni temsil etmektedir… Ayrıca her insan, hayatı içerisinde de kendi denkleminin asıl belirleyici öğesini oluşturmaktadır. Doç.  Dr. Ufuk İlyasoğlu, “Hayatın Matematik Lisanı” (Mayıs 2005, Sızıntı) adlı makalesinde bu durumu şöyle açıklamaktadır: “Asıl olan  denklemleri çözmek değil, denklemlerin neyi ifade ett iğini anlamaktır... Matematiki lisan ve riyazî düşünce, içinde yaşadığımız kâinatı  ve onun işleyiş prensiplerini anlamak ve tasvir etmek için ihtiyacımız olan bir dildir.” Böylece doğada cereyan eden olayları  matematiki denklemlerle açıklayarak bilim ve teknolojide daha ileriye gidebildiğimiz gibi; çevremizdeki gelişmelerinde tesadüfi  olmadığını anlayabiliriz.

Ölmeden Neo olmalı!

Matrix’in kahramanı Neo’nun bilgisayar programı içerisinde öldükten sonra tekrar dirilmesiyle artık tüm programı matematiki bir  görüş ve kavrayışla algılaması, kazanmamız gereken matematiki düşünceyi en güzel şekilde betimleyen bir sahnedir. Aslında  onlarca yıldır müslüman alimlerin kâinatı görüş tarzı, Matrix’te ki Neo’nun bakış tarzını yansıtmaktadır. Böylece etrafı nda (hatt a  kalbinin derinliklerinde bile) olup biten tüm olayların -Yaratıcı’nın kader kalemiyle- hikmetle ve hikmet perdesi arkasındaki  matematikle tayin edildiğini bilen bir insanın kaza ve kadere imanının daha fazla olabileceğini düşünebiliriz.


Cihan Taştan'ın Yazısı.