Minberden Hayâta
Türkiye’de on sekiz milyondan fazla kişi Cuma namazında hutbe dinliyor. Bu bağlamda câmiden bir gündemle çıkmak demek, toplam nüfusun en az dörtte üçüne tesir edebilmek demek bile olabilir.
İl müftülüğünce dâvet edildiğimiz toplantının konusu şöyle özetlendi:
“-Bir milyon altı yüz bin kişinin yaşadığı şehrimizde, Cuma namazlarına iki yüz bin kişi geliyor. Ancak bu namazlarda okunan hutbe, bir türlü, şehirde, en azından o hafta bir gündem olmayı başaramıyor. İnsanlar, okunan hutbelere ilgisiz kalıyor, irkilip harekete geçmiyor. Bu konuyu, ehil vakıf ve derneklerle istişâre edelim istiyoruz.”
İcâbet ettik ve bu toplantıda, gerçekten bu işe yatkın katılımcıların bahsini yaptığı her husus, müftülük personelince not edildi.
Tabi, buraya, orada nelerin konuşulduğunu teferruatıyla anlatmaya gerek yok. Çoğumuzun az çok tahmin ettiği şeyler.
Burada önemli olan, bu hutbe meselesinin, şayet gündem oluşturacak bir hâl alması durumunda, yaşlısı, genci, kadını, erkeğiyle camilerin, toplumun hizmet ve hareket merkezi olması yönünde çok ciddi bir katkı sağlayabileceğidir.
Asr-ı Saadet’te, kadınlar, eşlerine, “-Bugün bize Râsulullah’tan ne haber getirdin?” diye sorarlar ve duyduklarını hayatlarında tatbik etmeye yönelirlerdi.
Türkiye’de on sekiz milyondan fazla kişi Cuma namazında hutbe dinliyor. Bu bağlamda câmiden bir gündemle çıkmak demek, toplam nüfusun en az dörtte üçüne tesir edebilmek demek bile olabilir.
O toplantı ortamımızda, okunan hutbelerin, yerel konular da düşünülerek, dokunaklı bir lisan ve üslupla, özellikle artık âmiyâne işlenmesinden bir rahatsızlık duyulmayan büyük günahlardan toplumu sakındırmayı hedefleyen şekilde olması, hutbeyi okuyan hocaların, diksiyon, jest, mimik ve metodoloji eğitimi alması ve hutbede, mahalle veya yöreye ait cami merkezli sosyal sorumluluk projelerinin duyurulup icrâsının tâkip edilmesiyle topluma büyük bir hizmet aşısı yapılabileceği ortak kanaati oluştu.
Bu bağlamda, Diyanet’in de aslında bu konuda kalifiye eleman sıkıntısı çekmesiyle, hem de STK’lar ile iş yürüterek, arzulanan dayanışmayı kuvvetlendirmek adına, herkese, bu konuda nasıl görevler düştüğünü daha fazla uzatmaya gerek yok sanırım. Haydi yürekler; hizmete, projelere..
Halit Yasir Özoğul'ın Yazısı.