Kütüphanede yaşamak istiyorum ben. Sizi bilmem sıkılır mısınız orada, ben sıkılmam. Dünyanın bütün kütüphaneleri etkiler beni. Kimisi ihtişamı, kimisi sahipsizliği, kimisi doldurma abur cubur kitaplarının arasında acaba bir iki tane hayat emaresi gösteren kitap var mıdır diye arayan gözlerle baktırmasıyla kütüphaneler etkiler beni.

Bir kütüphanede yaşamak istiyorum. Ama böyle nasıl derler, geleninin gideninin ders çalışmak için kullandığı bir kütüphane değil o yaşamak istediğim kütüphane. Oraya girdiğimde içinde istediğim sözlüğü bulabileceğim bir kütüphane. Arayıp da bulamadığım kitaplar olmalı orada.

Sezai Karakoç’un kitaplarından hiçbiri eksik olmamalı o kütüphanede. Rasim Özdenören, Nuri Pakdil, Cahit Zarifoğlu, İsmet Özel, Hakan Albayrak, Mustafa İslamoğlu, Ahmet Taşgetiren, Abdurrahman Arslan, Mevlana İdris, Ömer Faruk Dönmez, Cahit Koytak, Aliya İzzetbegoviç, Cihan Aktaş, Atasoy Müftüoğlu o kütüphanenin en çok okunan yazarları olmalı.

Kuşeyri, İsmail Hakkı Bursevi, Abdulkadir Geylani, Konevi, Ataullah İskenderi, Feridüddin Attar, Eşrefoğlu Rumi, Ahmed Bican, Mehmed Bican, Seyyid Nigari, Aziz Mahmud Hüdai… Büyüklerin hepsinin kitapları olmalı…

Dostoyevski’nin çevirileri eksiksiz yer almalı o kütüphanede. Mevlana’nın, Firdevsi’nin, Hafız’ın, Kazancakis’in, Dr. Şeriati’nin, Abdulkadir Es Sufi’nin, Mevdudi’nin, İkbal’in, İmam’ın eserleri okunmalı. Eserleri ile ilgili dersler, tahliller, okumalar yapılmalı.

Evet, öyle sessiz bir kütüphane değil. İçindeki insanların bir şeyleri konuştuğu, tartıştığı bir kütüphane. Hatta bazen bir söyleşi, konferans, seminer de düzenlenen bir kütüphane.

Kitap almak istediğinizde bir kerede üç beş kitap alabildiğiniz bir kütüphane. Ve aldığınız kitapları bir hafta içinde değil de bir aylık bir süre sonunda iade edebildiğiniz bir kütüphane.

Dergiler kolaylıkla takip edilebilsin. Yedi İklim de olsun orada, Sühan’ın bütün sayıları, Cıngar’ın 47 sayısı, Fit’in, Kadın ve Aile’nin, Mavera’nın, Diriliş’in, İslam dergisinin, Ribat dergisinin tüm sayıları olmalı.

Ses arşivinde Esad Coşan’ın, Ali Ulvi Kurucu’nun, Nuri Pakdil’in, Fethi Gemuhluoğlu’nun, Sezai Karakoç’un, İsmet Özel’in konuşma ve konferansları yer almalı.

Öyle içinde somurtkan suratlı memurlar olmasın o kütüphanenin. Mümkünse ben olayım! Saat 16:30 deyince haydi kapatıyoruz denilerek kapatılmasın. Geç vakte kadar açık olsun. İnsanlar akşam saat onda onbirde kütüphaneden evlerine dönebilsinler.

Sahi neden akletmezler ki kütüphaneleri geç vakitlere kadar açık tutmayı?! Bunu vaktin kültür bakanı Atilla Koç’a sorduğumda yapacağız hepsini yapacağız tarzında bir cevap vermişti. Sonra bırak kütüphaneyi, bakan bulamadık kütüphaneler ile ilgilenen…

Ülkemde kütüphaneler unutulmuş, terkedilmiş mekanlardır bugün! Yüzlerine bakılmaz memleketimin kütüphanelerinin. Terk edilmiş köşelerdir kütüphaneler.

Nuri Pakdil’in kitabından hatırlasanıza, Laleli’de Koca Ragıp Paşa Kütüphane’si için ne güzel sözler eder.

Atif Efendi Kütüphanesi’ne girişine vurulmamak mümkün müdür? Orda İbni Haldun’un Mukaddime’sinin paha biçilemeyecek nüshasına dokunmak nasıl bir duygudur?! Ya Ebul Vefa Hazretleri ile Atıf Efendi’nin vuslatının kokusunu duyabilmek nasıl bir ikramdır…

Hacı Selim Ağa Kütüphanesi’nin sükuneti, Hoca Üveys Kütüphanesi’nin Fatih’teki gayretkeşliği, üniversite kütüphanelerinin soğukluğu... KPSS, Üniversite sınavına hazırlananların istila ederek tüm ruhunu öldürdüğü, mahvettiği kütüphanelerimiz.

Kütüphanede yaşamak istiyorum ben. Sizi bilmem sıkılır mısınız orada, ben sıkılmam. Dünyanın bütün kütüphaneleri etkiler beni. Kimisi ihtişamı, kimisi sahipsizliği, kimisi doldurma abur cubur kitaplarının arasında acaba bir iki tane hayat emaresi gösteren kitap var mıdır diye arayan gözlerle baktırmasıyla kütüphaneler etkiler beni.

O sırtlarına numaraların bantlanarak yapıştırılması hiç de hoşuma gitmez. İğreti durur o numaralar. İçine cep koymalar, numaralandırmalar.. Sevmiyorum bunları.

Az şey mi keşfettin ben kütüphanelerde. Aklım benim Taşova Çocuk Kütüphanesi’nde, İslahiye Kütüphanesi’nde, Kartal Anadolu İHL Kütüphanesi’nde, Duissburg Kütüphanesi’nde, Ali Haydar Haksal’ın, Ahmet Kot’un kütüphanesinde, İsfahan Kütüphanesi’nde…

Kütüphane deyince bende beliren fiil aslında aramak fiilidir! Yaşasın bitimsiz aramak sevdamız!


Asım Gültekin'ın Yazısı.