Tahir Akpınar

‘Tatilde de mi namaz kılacağız!’ diyen lâz müftünün hâline düşmeyelim bu yaz. Sakata gelmeyelim ve konaklayacağımız tatil mekanının  namaz takviminin, seccadesinin olamayacağı ihtimalini gözden çıkarmayalım. İkametgâha alışıp, namaz saatleri değişince Allah’a  ‘şaşırmışım’ mazaretini dökmeyelim bu tatil.

Sabah 8 - akşam 5, cumartesi yarım, pazar tatil’ iş ve okul mesaileri hayatımıza girdiği yıllardan beri beraberinde her sene sonu zaruri  ilan ettiğimiz tatili de getirdi. Yaz tatillerinin en hararetli sıcağında milumum bir haftadan, okul mevsimine kadar uzayabilecek vakit aralığıyla, tatiller artık sıla-i rahim, ana-baba, ata, hoca, mürşid, memleket ziyaretleri gibi kültürel ve dini ögelerden uzaklaşıp, kupkuru birer beden bakımından ibaret olmuş ve beraberinde fazlasıyla ziyanı da getirmiştir.

Tabi, önceliğimiz sıla-i rahim olmakla beraber, gerekli vecibelerimizi ifa ettikten sonra bu tür tatilleri ‘kupkuru beden bakımı’ yerine sünnete, istirahate çevirebiliriz belki. Ama bu yaz, bazı şeylere dikkat etmemiz gerek!

Tatil mekanı olarak nereyi seçtiğimiz çok önemli. Evvela, alnında secde izi olan Müslümanın, gözleri alkolden kanlanmış fasıkla  paylaştığı bir mekan olmamalı. Bırakalım, Allah’ın bize bahşettiği en güzel tabiat harikaları, Antalya, Bodrum, Alanya, Kuş Adası  vesaire vesaire onlara kalsın. Gelin bu yaz, gözlerimizi haramdan koruyalım, tüm turistik ve içi kerahatla kaynayan beldelerden uzak durup, Necip Fazıl’ın Sakarya’ya dediği gibi kendi öz vatanımızda parya olalım.

Armutlu vb. tatil beldelerinde, Müslümanların nisbeten şeriata daha uygun tatil yapma olasılıkları var. Maddiyat buna yetmiyorsa,  zararı yok. Bursa’nın, Yalova’nın, Ege’nin, Akdeniz’in insanlardan uzak, Allah’a yakın köylerini, sahillerini bulalım ille de tatil  yapacaksak. Ayaklarımızı yumuşacık deniz kumları okşamasın bu kez. Kayalar kanatsın ufaktan, umulur ki günahımızdan hisse düşülür.

Seçtiğimiz pansiyon, otel, hotel her ne ise, tercihlerimiz uyurken kulübün çılgınlıklarını dinleyeceğimiz yerler olmasın. Denize girerken kullandığımız kılık ‘Mümin erkeklere bakışlarını kısmalarını ve edep yerlerini açmaktan ve zinadan korumalarını söyle’ emrine uygun  olsun. Pazardan alınmış ucuz şortlar olmasın da, bulmakta fazlaca zorlanacağımız setr-i avrete uygun markasıyla şöhret yapmış  haşamalar olsun.

Hanım ablalar aman burada dikkat etsinler. Üstü başörtülü, belinin altı eşortman şeklinde, suya girince vücudun şeklini alan sözde İslami mayolar, hiçbir akl-ı salim âlim tarafından kabul edilmemektedir. Hanım ablalarımızın tatille imtihanı çok daha zordur ki,  onların Türkiye’de harem anlayışıyla denize girebileceği çok çok az nokta bulunmaktadır. Varsınlar, O’ndan gelen hoş desinler, bu yaz da havuz tercih etsinler istirahatleri için.

‘Tatilde de mi namaz kılacağız!’ diyen lâz Müftünün haline düşmeyelim bu yaz. Sakata gelmeyelim ve konaklayacağımız tatil mekanının namaz takviminin, seccadesinin olamayacağı ihtimalini gözden çıkarmayalım. İkametgâha alışıp, namaz saatleri  değişince Allah’a ‘şaşırmışım’ mazaretini dökmeyelim bu tatil.

En iyi tatil tercihi aile olsa gerek ama tercihimiz farklıysa aman dikkat edelim. Kişinin saadeti, dostundadır diyen peygambere kulak  verip, namazı alıkoyacak, harama sürükleyecek ve hatta nefsin daha çirkin dünyevi arzularını teşvik edecek arkadaştan, düşmandan  kaçar gibi kaçalım.

Peygamberin ‘İki kişinin üçüncüsü şeytandır’ diyerek verdiği ikaza mutabaat edip, en az üç kişi olup cemaat olalım seyehatlerimizde. Öyle ki, birisi uyuya kaldığında gece, bir diğeri namaza kaldırabilsin ihlas ile.

Hanım ablalar, hanefi fıkhının mahremi olmadan ikametgâhtan öte 90 km.’yi aşmanın haram olduğu ikazını savsaklamayıp, ailesi yahut başka mahremleriyle tatil etsinler bu sene.

Tatilin bir başka imtihanı da, muhteva ettiği özgürlük kadar, yakıcı güneşle zorunlu hâle geldiği sanılan açık giyim. Açık giyim, yalnızca baş açmaktan ibaret değil tabi. Kışın koyu ve tek parça olan cilbablar, yazın hararetiyle maazallah rengarenk ve bölük pörçük kılıklara dönüşebiliyor. Yani, sahilde, bağda, bahçede oturan hanım abla, sıcağın hararetiyle kolları dirseklere kadar açabiliyor, örtüsünü boynuna salabiliyorsa, ciddi bir problem var demektir ki aman dikkat edelim bu sene.

Bu sene fetva olsa da takvayı kullanalım Ramazan ayında. Yani oruçları kışın kısa vaktinde tutmak için, tatili özellikle Ramazan’a denk getirmek, Allah’a karşı pek şık kaçmaz gibi.

İşte tüm bunlar ve daha sayısız teferruatlarla, O’nun için özen gösterip, bir yiğitlik yapalım! Öyle ki bu sene bir farkımız olsun da, tatilden dönüpte aynaya baktığımızda, açık açık zulmetin, günahın, kirin izlerinden tiksinmek yerine, güneşin yaktığı yüzden derin bir nur parlasın aynada.


GENÇ'ın Yazısı.