Altyazıyı İyi Okuyun!
Ömer Öztürk
Orjinal, sound-track, yâni altyazılı sinema fimlerinde perdenin altından akan yazıyı okuyamazsanız, seyrettiğiniz filmin ne konusunu, ne de sahne diyaloglarını anlayabilirsiniz. Ama bazen altyazıyı okumak da çözüm olmaz. Seyriniz müddetince, bilinçaltınıza zerk edilen zararlı ve uyuşturucu mesajların mahiyetini de idrâk etmeniz lâzımdır.
Aksi takdirde, geçenlerde bu dünyadan intihar suretiyle ayrılan, müteveffa Robin Williams’ın ‘Ölü Ozanlar Derneği’ni ‘aman da aman, ne didaktik, ne kadar da hümanist öğretiler sunan bir film’ diye seyredersiniz. Kütüphaneler dolusu ilmî eser raflarda tozlana dursun, ne hikmetse, kefere Hollywood’un zararlı ve güdük sinema repertuvarında hikmet kırıntıları ararsınız.
Evinde ölü bulunan Williams, aşağı yukarı her Hollywood yıldızı gibi alkol, uyuşturucu madde ve reçeteli ilaç bağımlısıydı.
Bir ay kadar evvel de tıpkı kızkardeşi Drew Barrymore gibi uyuşturucu müptelası olan Jessica arabasının içinde ölü bulunmuştu.
‘Drew Barrymore da kim?’ diyeceksiniz. Drew, benim neslimin meşhur uzay filmi E.T. (Extra-Terrestrial)’nin çocuk yıldızıydı. Sevimli uzay mahlûğu E.T. ile, film icabı hissî münasebeti bütün dünyaya tesir etmişti.
Sonrası; çocuk yaşta gelen ve hazmedilemeyen şöhret, alkol, uyuşturucu, hastane tedavileri, dram üstüne dram…
Hemen hemen bütün Hollywood yıldızları gibi Robin Efendi de emperyalist Amerika’nın ücretli bir sanat misyoneriydi. Seksenli yıllarda ‘Good Morning Vietnam’ filminde cephedeki Amerikalı askerlere moral veren radyo Disjokeyi rolüyle Oscar’ı götürdü. Eh, Oscarı onun filmi almayacaktı da, kanayan yara İslam coğrafyası konulu bir film mi alacaktı?
Baksanıza bizim Obama bile Robin Williams’ın ardından taziye mesajı neşretti. Ne de olsa, Vietnam’ı karalama ve Vietnam Seferi’ndeki kuyruk acısını hafifletme kampanyasında az emeği geçmemişti.
Hâlâ ısrarla sinema salonlarını doldurup Hollywood gafillerinin filmlerini bol kolestrollü patlamış mısır eşliğinde aval aval seyredip zehirlenen gençliğim! Ne zaman uyanacaksın!
Kafanızı kaldırıp baksanıza Obama’ya. 2000’den fazla Gazzeliyi öldüren İsrail’e gık bile diyemedi de, alt tarafı bir asker kaçıran Hamas’a çattı.
Amerika Kıtası’nda, vaktiyle köle olarak pazarlanan, daha yakın zamana kadar otobüslerin arka koltuklarında yolculuk ettirilip beşinci sınıf insan muamelesi yapılan mazlumlar mazlumu siyah ırkın temsilcisi olarak Amerika başkanlığını yürüten bir zat, Hakk’ın nasıl bir hikmetiyse, mazlumu değil de zalimi savunuyor.
Bu adam mı Malcolm X’lerin, Jesse Owens’ların mirasını devr alacak? Bu adam mı Muhammed Ali’leri temsil edecek? Hadi canım sen de!...
Eminim, Amerika dahil olmak üzere, dünyanın dört bir yanındaki siyahîler Obama adına utanç duyuyorlardır.
Nitekim çok geçmedi, aynı şahıs komutasındaki Amerika, İŞİD üzerine harekât tertip etti. Neden? Çünkü onun adında ‘İslâm’ geçiyor. Bunlar İslâm ve Müslüman söz konusu oldu mu, en nitelikli bir köpekten bile çok daha fazla koku alma hassasına sahiptirler. Hatırlayınız, birkaç ay evvel, gariban Boko Haram birkaç kızı kaçırıp hapsedince, aralarında Afganistan İşgâli’nin provası niteliğindeki ‘Rambo’ filmlerinin baş aktörü Stallone’un da bulunduğu Hollywood yıldızları, Cannes Film Festivali’nde ‘Bring back our girls’ (Kızlarımızı geri getirin) diye pankart açmışlardı. Ama aynı riyakar Hollywood ehli binlerce Gazzeli çocuğu öldüren İsrail’e ‘gözünün üstünde kaşın var’ bile diyemedi. Neden acaba?
(Yahudi sermayesi Hollywood’u satın almıştır. Kazara, İsrail’e laf eden bir oyuncu, isterse dünya yıldızı olsun, gözünün yaşına bakılmadan aforoz edilir de ondan)
Neden anlamamakta direniyoruz? Savaş İslâm`a karşı, eşsiz İslâm Medeniyeti’ne karşı.
Hani nerede cihanı tir tir titreten Osmanlı Padişahları?
Bugün yıkıntılar altında inleyen Bağdat’ı vaktiyle dünyanın en ma’mur memleketi hâline getiren Harunerreşidler nerede?
Çocukluğumda döne döne okuduğum ‘Binbir Gece Masalları’nda ışıl ışıl parlayan Arap âleminin muazzam diyarları nereye kayboldu?
Hepsi tarumar, hepsi düşkün ve sefil!
GENÇ'ın Yazısı.