Cennet, öyle güzel bir örtü, ki dalları birbirine girmiş, kesif, gölgeli ağaçlardan ve hurmalardan oluşan bir bahçe ile örtüyor sizi.

Peygamber Efendimiz, vahiyle ilk kez muhatap olduktan sonra evine gelerek Hatice validemize “ört beni ey Hatice, ört beni” demişti. Peygamberimiz, ne hissetmişti ki örtünmek istedi? Onu örtünmeye sevk eden şey vahyin muhatap olduğu o pak kalbi, dünyanın günaha bulaşmış tozundan, kirinden korumak mıydı acaba?

Örtünmek nasıl bir şeydir? İnsan, neden örtünmek ister. Örtününce rahatlamayı sağlayan şey nedir?

İnsan, korktuğunda örtünmek ister mesela. Korkudan tir tir titrediğinde örtünerek ona korku veren şeyden uzaklaştığını hisseder. Bir günaha bulaştığında da örtünmek ister insan. O günahın çirkinliğinden, kalbine yayacağı zehire engel olmak için örtünmek ister.

Gece gündüzü örter bir de. Gündüzün o cafcaflı, debdebeli saatlerinin üzerine bir örtü gibi serilir gecenin sakin ve huzur dolu saatleri. Bu yüzden geceler, insanı fıtrata yaklaştırır. İnsanın fıtratında örtülü olmak vardır.

İnsan, ölünce üzerine bir örtü örtülüyor. Kefen denilen bu örtü ile toprağa iade ediliyor. Hesap gününden sonra dünyada iyi işler yapanlar cennete, kötü işler yapanlar cehenneme gidiyor. İyi işler yapanların konulacağı Arapça cennet kelimesi Arapların, sıklığından ve gölgeliğinden ötürü bir şey bir başka şeyi örttüğünde söyledikleri “cennehu” kelimesinden geliyor.

Örtmek; ama nasıl bir örtmek? Cennet, öyle güzel bir örtü, ki dalları birbirine girmiş, kesif, gölgeli ağaçlardan ve hurmalardan oluşan bir bahçe ile örtüyor sizi. Cennette ağaçlar öyle sık olacakmış, ki o ağaçlar tek bir örtü gibi görünecekmiş.

Tefsirlerde geçen ahirette cennetler bulunduğuna dair ifade dikkat çekicidir. Hatta bundan dolayı ahirete de genel bir ifadeyle cennet diyorlar. Demek, ki tek bir cennet yok. Tıpkı bir otel gibi cennetin de yıldızları var. Bir yıldızdan beş yıldıza kadar olanları var. Herkes derecesine göre girebilecek cennete.

Kur’an-ı Kerim’de cennet ismiyle birlikte yer alan Cennetü’n-Naim, Adn, Firdevs, Hüsna, Darü’s-selam ve Darü’l-mükame isimleri de cennetin çeşitlerini ifade ediyor. Kur’an-ı Kerim’den anladığımıza göre bütün hepsi için çoğul şekliyle kullanılan cennetler ifadesi saadet yurdunun genel ismini ifade ediyor. Cennetü’n-naim’deki “naim” kelimesi cehennemin isimlerinden olan “cahîm”in mukabili. İnsana mutluluk veren maddi ve manevi bütün güzellikleri ifade ediyor. Adn kelimesi, “ikamet edilen yer” anlamına geliyor. Bu kelime de Kur’an-ı Kerim’de çoğul şekliyle kullanılıyor. Demek, ki bu da cenetlerin genel isimlerinden bir isim oluyor. Farsça kökenli olması muhtemel olan Firdevs kelimesi ise “içinde üzüm bulunan bağ, bahçe” anlamına geliyor. Kaynaklara göre firdevs, cennetin tamamını ifade eden bir isim olabileceği gibi onun ortası, en yüksek ve en değerli bölgesinin özel adı da olabilir. Hüsna, “en güzel, daha güzel” anlamlarına geliyor. Buradaki ziyadeden maksadın da cennette Allah’ı görme şerefine nail olmak olduğu yorumu yapılıyor. Darü’s-selam’a gelince… Ragıp el-Isfahanî, gerçek esenliğin ancak cennette bulunabileceğini Müfredat’ında ifade ediyor. İşte “selamet yurdu” anlamına gelen Darü’s-selam da cennetin bu yönünü ifade ediyor. Darü’l-mükame ise asıl durulacak yurt, ebedi konaklama yerini ifade ediyor.

Cennetin farklı yönlerine birer cümle ile değindik. Anlıyoruz, ki dünyada var olan örtünme isteği, ebedi selamet yurduna ulaşma isteğinden ibaret. Bir nevi örtünerek cennete yaklaşıyor gibiyiz. Dünyada ne kadar örtünürsek ahirette de o kadar sıkı örtülüyoruz. O hâlde son duamız “cennetlerinle ört bizi!” olsun.


Selim Tiryakiol'ın Yazısı.