Toprağı temiz ve saf bırakmak için ölülerini vahşi hayvanlara terk eden Zerdüştler kulelerden yükselen çığlıklara kulaklarını kapamışlar.  Sessizlik kuleleri sessiz değil burada, çığlık çığlığa…

engindi, güçlüydü ama Watson’s Oteli’nin kapısından giremedi. İngilizlerin hüküm sürdüğü Hindistan’da sadece Avrupalı misafirleri  ağırlayan oteller, kurallarını onun için bozmadı. Jamsedji Tata ihtişamlı binaya arkasını döndüğünde gözlerini karşısındaki arsaya  dikmiş ve kararını vermişti; alınmadığı otelden daha muhteşem bir otel yaptıracaktı.

Tata şirketinin kurucusu bu Hintli iş adamı Avrupa’nın meşhur şehirlerini gezdi. Görkemli ve değerli mobilyalar, tablolar,  antikalar toplayıp bir zamanlar kapısından kovulduğu otelin tam karşısına zamanının en lüks otelini yaptı. Kapılarını herkese açan  otel şık mekânlarda kalmayı seven gezginleri hala ağırlarken Watson’s Oteli derbeder bir halde panjurlarını kapamış kim bilir belki de hala İngilizlerin yasını tutmaktaydı.

Taj Mahal Oteli batı ve doğuya özgü mimari bir karışımın mükemmel sunumu. Kapısından çıkar çıkmaz Hindistan’ın renkleri ve  karmaşası karşılıyor sizi. Tam karşısında yer alan zafer takı İngilizlerin şaşaalı kutlamalarından arda kalan bir hatıra olarak  yükseliyor. İngiltere kralının ziyareti için yapılan bu kapıdan ülkeyi terk eden son İngiliz piyadeleri geçmiş. Hindistan’ın kapısı olarak anılıyor Zafer Takı… Böyle olsa da olmasa da Bombay Hindistan’ın dünyaya açılan kapısı...

Elephanta Adası’na giden motorlar hemen meydandan kalkıyor. Eski motorun üst katında seyahat etmek daha pahalı olsa da  beklentiyi yüksek tutmamalı. Topu topu on koltuk var. Kaldı ki bir kaçı zaten kullanılamaz halde. Kralların kutsal şehri sayılan adada  17.yüzyıla ait mağara ve tapınaklar doğa güzelliği arasına gizlenmiş, ziyaretçilerini bekliyor.

Mağaranın taş duvarlarında Şiva’nın şekilden şekle girerek kullarına doğru yolu gösterdiğine inanılır. Hem kadındır hem erkek. Kumar oynayarak yaratt ığı farz edilenlere dünyanın bazen kazanılacak bazen de kaybedilecek bir yer olduğunu gösterir. İnsani zaafl arın hepsine sahip olan Şiva’nın tanrılığından şüphe duymadan peşinden gidenler; sadece kullarına örnek olmak için bunları yaptığını savunur.

Mağaranın dışında çantalara ve özellikle yiyeceklere sıkıca sarılmak gerekli; çünkü etraft a dolaşan hırsız küçük maymunlar her an üstünüzdeki daldan uzanıp elinizdeki cipsi veya masanın üstüne bıraktığınız telefonunuzu kapabilir.

Bombay mimarisiyle de renkli bir şehir. Telgraf Ofisi, Yüksek Mahkeme, Katedral, Racabay Saat Kulesi ve Galler Prensi Müzesi  binalarının mimarları İngiliz, zanaatkârları Hintli olunca ortaya melez güzeli bir sanat çıkmış.

Şehrin en çarpıcı noktası Dhobi Gat olsa gerek. Dünyanın en büyük açık hava çamaşırhanesinde yüz yıldır kirliler eski yöntemlerle yıkanmakta. Eteklerini beline dolamış bir adam esmer bacaklarıyla çamaşırları çiğnerken, diğer çamaşırcı taşa vurarak kirlerini  kabartmakta, kırmızı gömleklerin al rengi suya karışırken diğer taraft a bem beyaz çarşafl ar rüzgârla kucaklaşmakta. İngiliz  askerlerin çamaşırlarını yıkamak için kurulsa da günümüzde hala Bombay’ın kuru temizlemesi ve turistlerin gözbebeği.

Bu şehir anlaşılmaz gizemlere sahip. Beş dolarlık terlik satan tezgâhın yanında pahalı mücevherler satan bir dükkâna veya çok fakir  bir mahalleye sıkışmış altın sim işlemeler ipekler kullanan bir tasarımcıya rastlamak mümkün. Beni en çok şaşırtan ise memleketi  olan İran’da bile yasaklanan sessizlik kuleleri oldu. Toprağı temiz ve saf bırakmak için ölülerini vahşi hayvanlara terk eden Zerdüştler  kulelerden yükselen çığlıklara kulaklarını kapamışlar. Sessizlik kuleleri sessiz değil burada, çığlık çığlığa…


Hande Berra'ın Yazısı.