Ekim 2013 Yazı Atölyesine Gelen En İyi Yazı

Yazı Hakkında Metin Karabaşoğlu`nun Yorumu: Daha da iyi çalışılabilirdi. Ama çok farklı, çok özgün bir noktadan hareket ediyor yazın. ‘Renkler’i konuşturuyor; renkler üzerinden bugüne, insana, hayata dair bir sorgulama gerçekleştiriyorsun. Anlatım olarak biraz daha gelişmeye muhtaç da olsa, bu özgünlüğü dolayısıyla, senin yazını da ‘Ayın Yazısı’ arasına almaya değer buldum. Gayretle devam...

Ümmü Sena Yalçın

Birkaç renk boya var, üzerine yayıla yayıla resim yaptığım kıpkırmızı halının üzerinde. Aklıma esti, elimi karalamak istedim, çocukluk bu ya…

Önce siyahı aldım elime, renklerin en asil olanını ve aslında en karamsarını.

Sonra maviye gitti elim. Hayır dedim, mavi yakışmaz siyaha. Mavi, ancak özgürken güzeldir. Siyahın esaretine, bahtı karalığına yakışır mı hiç ?!

Sonra, bıraktım maviyi ve bu kez kırmızıyı avuçladım. Hani, şehit kanının kırmızısını. Ve ürktüm de biraz. Kırmızıyla dedim, boyasam, mesela parmaklarımı. Annem üzülmez mi, “ Yavrum elin mi kanadı” diye. Üzülür elbet. Ama “anne” dedim. Çocukluk bu ya… “Filistinli çocukların da anneleri senin gibi şefkatli midir? Ellerinin kara kırmızılığına üzülürler mi onlar da? Bilmem ki, onların üzülecek anneleri var mıdır?

Hayır dedim, belki onların kanayacak bir elleri bile yoktur. Ama onların kanayan kocaman birer yürekleri ve kin bürünmüş, masum, özgürlüğe hasret gök mavisi gözleri…

Ve bir renk daha seçtim sonra.Yeşile misafir oldum. Cennet şerbetleriyle, yakutlarla, zümrütlerle karşıladı beni yeşil. Kimlerin, nelerin müjdesini verdi bana yeşil…

İşte bu yeşil, mücahitlerin, yüreği yaralı, elleri yaralı, masmavi gözlü çocukların ve çocuklarına ağlayan annelerin gideceği yeri müjdeleyen bir yeşil bu.

En sonunda beyaza baktım, gel dedim, siyaha bir sen yakışırsın. Bir sen anlarsın nefret dolu yüreklerin içinde, yeri gelince ne denli merhamet kırıntıları bulunduğunu. Bir sen anlarsın özgürlükten, bu yüzdendir ya gökteki bulutlarda bembeyaz…

Maviyi düşündüm. "O" dedim, “Yanında çok basit kaldı. Ve bahtı kara, gözü kara, kendi kara siyah bile senin ağırlığını taşıyamadı.

“Kuşlar kadar özgür olmak bu işte. Kabzedilen ruhun göğe yükselmesi, Rahman’a kavuşmak bu işte, şehadet bu…” dedim.

Ve “özgürlük”, Bu işte…


Metin Karabaşoğlu'ın Yazısı.