Burkina Faso’daki topraklardan uzun yıllardır verim alınamıyordu. Çünkü toprak aşırı ekim ve otlatma yüzünden çölleşmiş haldeydi. Ulusal ve uluslararası araştırmacılar da uyguladıkları yöntemlerden sonuç alamamışlardı.

Ta ki Yacouba Sawadogo adlı bir adam, biz ona Yakup Amca diyelim, 1980’li yıllarda ortaya çıkana kadar. Yakup Amca’nın kullandığı teknikler oldukça eski ve garip; bu yüzden bölgedeki çiftçiler tarafından alay konusu olmuş. Ama o aldırmamış. Eski Afrika tarım pratiği olan “Zai” tekniğine göre tarım yapmaya devam etmiş. Önce sertleşmiş zemine büyük bir çukur açmış, sonra içine bitki artıkları ve gübreden oluşan bir karışım yerleştirmiş, içine ise bölge şartlarına uygun, dayanıklı ağaç türlerinin tohumlarını koymuş. Yağmurlu mevsimlerde suyu emen ve muhafaza eden delikler, kurak dönemlerde bitki için gereken nem ve besini sağladığı için sorun çözülmüş.

Yakup Amca bu yöntemle 20 yıl içinde kuraklıktan zarar görmüş 120 dönümlük araziyi, 60 ayrı tür ağaçtan oluşan yeşil bir alana dönüştürmeyi başardı. Bir adamın tek başına gerçekleştirdiği bu mucize bilim adamlarını şaşırtıyor şaşırtmasına da “devasa küresel iştah” ders alacağa benzemiyor. Dünya çölleşmeye, tarım ilaçları doğayı kurutmaya devam ediyor.

Fethi Gemuhluoğlu ve Afrika

Necip Fazıl’ın “Fikir ve çile birliği kökünde yekpâreleştiğimiz büyük ve sevgili dostum” dediği fikir ve gönül adamı Fethi Gemuhluoğlu hayatı boyunca insan yetiştirmek için çabalamış durmuştur. Pek çok insanın “Dostluk Üzerine” isimli kitabı ile tanıdığı Gemuhluoğlu, yüreğini Afrika’ya kadar açmış bir babayiğittir aynı zamanda. Malatya’da yayınlanan Arapgir Posta’sında çıkan 25-30 makalesinin yarısından fazlası Afrika üzerinedir. 1957’de uyanan ve silkelenen Afrika hareketlerini bu köşesinden desteklemiş ve halka duyurmuştur. 1956-59 yılları arasında yayınlanan bu makalelere Sadık Yalsızuçanlar’ın sitesinden ulaşabilirsiniz.

Ah O Ses!

Albino hastalığı, vücutta melanin pigmentinin eksikliği nedeniyle oluşan bir genetik bozukluk olarak tanımlanıyor. Cilt doğal renginin dışında açık bir renge bürünüyor, önlem alınmazsa sonuçlar cilt kanserine kadar gidebiliyor. Fakat Afrika’daki albino hastaları, özellikle cesetlerinin ve bazı organlarının büyücülükte kullanılması inanışı yüzünden çok zor durumda kalabiliyorlar. Tanzanya’da her iki bin kişiden biri albino hastası. Bu yüzden Tanzanya hükümeti bu konuda çalışmalar yapıyor. Ülkemizden pek çok yardım kuruluşu son yıllarda Tanzanya’da albino hastaları için gönüllü faaliyetlerde bulunuyor. Benimse gündemime albino hastalığı şarkıcı Salif Keita ile girdi diyebilirim. Hani Muhammed Ali’nin hayatını anlatan “Ali” filminin o meşhur müziğini yapan adam. Folon isimli muhteşem şarkıyı kalbimize bırakıp ortadan kaybolan adam. O da albino. Toplum ve ailesi tarafından dışlanınca müziğe kaymış biri… Muhakkak dinlemelisiniz.

Fanon’suz Olmaz!

İnsan psikolojisi ile ilgilenen ama eline henüz bir Fanon kitabı almamış olanlar var. Oysa Frantz Fanon hem sömürge düzenini, hem kölelik-efendilik anlayışını, hem de dışlanmış ve parçalanmış ruhları içinde bulunduğu koşullar dolayısı ile anlamaya ve aktarmaya çalışmış bir psikiyatristtir. Çünkü o bir sömürge adası olan Martinik’te doğmuş, tıp ve psikiyatri eğitimini Fransa’da tamamlamış ve psikiyatrist olarak başka bir sömürge olan Cezayir’de çalışmaya başlamıştır. Fanon (1925-1961) kısa sürede Fransa’nın bölgedeki kolonyal tavrına karşı çıkan bir devrimci kimliği edinmiş ve ötekileştirilmiş insanları, tahakkümün psikolojisini; Yeryüzünün Lânetlileri, Siyah Deri/Beyaz Maske gibi çığır açan kitaplarıyla sorgulamıştır.

Altın Palmiye Kıl Payı

Nuri Bilge Ceylan ‘Kış Uykusu’ filmi ile Altın Palmiye’yi aldı. Onun sevinci, Malili yönetmen Abdurrahman Sissako’nun üzüntüsü oldu. Çünkü Altın Palmiye’ye aday filmler arasında Sissako’nun Timbuktu filmi de vardı. Film ödül alamadı ama sinema otoriteleri tarafından büyük beğeni topladı. Filmde Mali’nin yerli halkının, başkent Timbuktu’ya gelen eli silahlı Boko Haram benzeri bir örgüt tarafından baskı altına alınması anlatılıyor. Film konu olarak terörü işlediği için sıradan görünebilir. Ama asıl merak ettiğimiz şey Sissako’nun terörü nasıl işlediğidir aslında. Onun gibi sinemada şiir ve zarafeti elden bırakmayan bir yönetmen şiddet diline başvurmadan olan biteni nasıl aktarmıştır merak ediyorum. Filmi izleyince göreceğiz.

Land Grabbing Nedir?

Kabaca söylersek “toprak aşırma” demektir. Gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelerin tarım arazilerini satın alarak veya kiralayarak ekip biçmesidir. Suya muhtaç halkların sularını kendi tarlasında kullanan, ürettiği ürünleri kendi halkına taşıyan ve aç Afrika halkının bugününü ve geleceğini yok eden bu sisteme dur denilmelidir. Ayrıca toprakların satılması demek, orada yaşayan halkın tehcir edilmesi de demek. Misal, Sierra Leone’nin ekilebilir arazilerinin yüzde 45’i yabancı şirketlerin elinde olduğu düşünülürse olayın vahameti anlaşılabilir sanırım.

Mavi Volkan’ın Görüntüsü Güzel Ama…

Endonezya’nın Kawah Ijen yanardağı gece olunca renklerin ihtişâmını sunuyor gözlere. Mavi parlak lav püskürten yanardağ fotoğrafçıların uzun uğraşları sonucu görüntülenebiliyor. Dünyanın en yüksek hidroklorik asit gölünün kenarında bulunan aktif bir bacadan akan, yüksek sıcaklıktaki sıvı sülfür, mavi alevler saçarak parıldıyor ve yerden beş metre kadar yükseğe erişebiliyor. Bu parıldamanın dibinde çalışan madenciler için ise hayat o kadar da kolay değil. Sülfür kütlelerini çıkararak taşıyan işçiler yoğun toksik gazlara maruz kalıyorlar. Bizzat tehlikenin içinde üç beş kuruş kazanmak adına sağlıklarından ve canlarından olabiliyorlar.


Ayşegül Genç'ın Yazısı.