Yusuf Korkmaz

Genç Dergisi’nin tiyatro kulübü olan Sahne-i Genç’in ilk oyunu Medine Müdafaası, Mayıs ayında prömiyerini yaptı.

Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı ordusunun Medine Muhafızı Fahreddin Paşa ve kahraman askerlerinin kuşatma altındaki Medine’yi nasıl müdafaa ettiklerini anlatan oyun 2 perdeden oluşuyor. Peygamber Efendimiz’e olan sevginin ve kahraman Mehmetçiklerin destanlarının işlendiği oyun, Aziz Mahmud Hüdai Vakfı’nın Mezuniyet Gecesi’nde Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde seyirciyle buluştu.

Her Şey Nasıl Başladı? 

Geçtiğimiz Ramazan Bayramı’nın arife günü arkadaşlarla geç saatlere kadar oturmuştuk. Herkes kalktı. Yanımda yalnızca Abdullah (oyunun yönetmeni) kaldı. Ona Mustafa Kutlu’nun bir kitabından, Anadolu Yakası’ndan bahsettim. Kitap, kurmaca bir nehir söyleşiyi anlatıyordu. Köyden çıkmış bir gencin üniversite yıllarında tanıştığı sinemayla olan muhabbetinden bahsediyordu. Kahramanımız yıllar sonra, evlenip çoluk çocuğa karıştığı yaşlarda İstanbul’da bir televizyon kanalı kuruyor. Anadolu Yakası adlı bu kanal reytinglerde ilk üçe giriyor. İşte bundan sonra bir gazeteci, kitabın kahramanıyla röportajlar yapmaya başlıyor. Nihayet kitabın sonunda ona bir soru soruyor. Sinemayı ne kadar sevdiğini, artık bu işler için ekibinin ve parasının olduğunu anlatıyor ve bir film çekecek olursa neyi çekmek istediğini soruyor. Cevap: “Medine Müdafaası”

Heyecanla bunları anlattım Abdullah’a Medine Müdafaası’nın bir filminin olmadığı ve hatta çok ses getirmiş bir tiyatrosunun da yapılmadığını söyledim. Umduğumuz fırsat ayaklarımıza kadar gelmişti. Yıllardır kurduğumuz hayalimizi artık gerçekleştirebilecektik. O gece Medine Müdafaası’nı sahnelemeyi kararlaştırdık. Müdafaaya dair bütün kitaplar sipariş edildi. Neredeyse hiç yok denecek kadar az olan akademik çalışmalar incelendi. Daha önce yapılmış tiyatrolar gözden geçirildi. Müdafaanın ne olduğunu, niçin yapıldığını, kimlere karşı yapıldığını, bizim için ne mana ifade ettiğini öğrenmiş olduk. Her şey hazır olduğunda ise ne kadar kurgu ve ne kadar gerçek tartışmaları yapıldı. Nihayet senaryomuz da tamamlandı Fahreddin Paşa ve kahraman askerlerinin destanı “Medine Müdafaası” oyunu hazırdı. Çoğu çocukluk arkadaşımız olan oyuncularla tek tek görüşüldü. Roller belirlendi ve ezberler hazırlandı. Sırada projeyi GENÇ’e sunmak vardı.

Ağabey biz GENÇ’in tiyatro kulübünü kurmak istiyoruz!

Koca bir klasör ile Lütfi Arslan Bey’in kapısını çaldık. “Ağabey biz GENÇ’in tiyatro kulübünü kurmak istiyoruz.” dedik. Lütfi Ağabey’e bütün derdimizi anlattık. Kendileri lütuf buyurup her konuda bize destek olacaklarını söylediler. Böylece “Sahne-i Genç” kurulmuş oldu. Çalışmalar başladı. Hepimiz farklı illerde oturuyorduk. Çalışmalarımız ancak tiyatro kamplarıyla gerçekleşebilecekti. İlki Kütahya’da olmak üzere sırasıyla İstanbul’da ve Sakarya’da kamplar düzenledik. Dekorumuz ve kostümlerimiz hazır edildi. Müziklerimiz yapıldı. Stüdyo kayıtlarımız tamamlandı. Nihayet oyunumuzun prömiyeri 6 Mayıs Salı akşamı Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde Aziz Mahmud Hüdai Vakfı’nın mezuniyet programıyla birlikte gerçekleşti.

Her isteğimizi geri çevirmeyerek oyunun hazırlanması için ellerinden geleni yapan, başta Lütfi Arslan Ağabey’e ve Genç Dergi’ye, Ali Can Ağabey ve ekibine, Aziz Mahmud Hüdai Vakfına ve oyunumuzu seyretmeye gelen tüm büyüklerimize ve dostlarımıza Sahne-i Genç adına sonsuz şükranlarımızı sunarız. Allah razı olsun.

Medine Müdafaası

Birinci Dünya Savaşı’nda harp etmekte olan Osmanlı Devleti’nin Mekke Emir’i Şerif Hüseyin ve evlatları başta Lawrence olmak üzere pek çok çok İngiliz casusuyla anlaşıp 5 Haziran 1916’da Osmanlı Devleti’ne isyan ettiler.

Bu sırada Çanakkale, Galiçya, Yemen, Filistin gibi pek çok cephede savaşan ve henüz Kafkasya’da yaşadığı felaketi atlatamamış olan Osmanlı Devleti’nin Güney Cephesi’ndeki kumandanı ise Cemal Paşa’ydı. Şerif Hüseyin’in girişeceği isyanın dedikoduları ayyuka çıkmıştı. Fakat Cemal Paşa Filistin’de İngilizleri yenerek Mısır’a ulaşmanın planlarını yapıyordu. Böylece Mısır Osmanlı’nın eline geçecekti. İngilizler sömürgelerine giden en büyük yolu kaybetmiş olacak ve Avrupa’da savaşan Osmanlı’nın müttefiki Almanya rahatlayacaktı. Almanya’nın rahatlaması ve İngilizlerin Mısır’ı kaybetmesi savaşın İttifak Devletlerince kazanılması demekti. Nihayet Cemal Paşa’nın Mısır’ın Fatihi olma hevesi yüzünden Şeriflerin girişeceği isyanın dedikoduları göz ardı edildi.

Şerif Hüseyin ve evlatları kendilerine uydurdukları asilerle birlikte, Mekke muhafızının yazı geçirmek için Taif’e çekildiği bir sırada önceden tertiplenen bir planla Mekke’yi ele geçirdiler. Bedeviler arasından toparladıkları asileri İngilizler yardımıyla (altın ve silah) silahlandırarak Taif üzerine yürüdüler. Mekke Muhafızı düştüğü durum karşısında bir mukavemet gösteremeden teslim oldu. Böylece isyan bilfiil başlamış oldu.

Bu sırada Medine’de bulunan Osmanlı garnizonlarının başına mülki ve askeri hudutsuz bir yetkiyle 12. Kolordu Kumandanı olarak Fahreddin Paşa getirildi. Fahreddin Paşa isyan için gerekli tedbirleri alarak asilerle çarpışmaya başladı. Ancak Osmanlı ordusu Filistin’de yenilince bütün Hicaz toprakları ve Suriye kaybedildi. Koca çölde yalnızca Fahreddin Paşa ve Medine kalmıştı. Mondros Ateşkes anlaşması imzalandı. Hükümet Paşa’nın teslim olmasını emretti. İngilizler ve Fransızlar Ravza-i Mutahhara’yı bombalamakla tehdit etti. Fakat Fahreddin Paşa Hz. Peygamber’e duyduğu muhabbetle Medine’den çekilmedi. İşlerin iyice çıkmaza düştüğü bir durumda Fahreddin Paşa silah arkadaşları tarafından yaka paça İngilizlere teslim edildi.


GENÇ'ın Yazısı.