Kudüs Ümmete Zimmetlidir, Tapusu İstanbul`dadır!
Hilal Söylemez
Ne güzel söyler üstad Nuri Pakdil; “Kudüs sevilmeden insanlığa girilemez.” Kudüs, insanlığımıza dahil. Kudüs, itikadımıza dahil. “İmanımdan vazgeçmedikçe Kudüs’ten vazgeçemem!” bilincidir ki neşet ettiğinde; doğacak fecrin ilk ışığıdır.
“Mescid-i Aksa’da boş kalan saflardan sorumluyum. Ben orada olsaydım, o saf boş kalmayacaktı.” sorumluluğu ile hareket eden; Kudüs’e ve Mescid-i Aksa’ya sahip çıkma bilincinde bir nesle ihtiyacımız olduğunun farkındayız. Her gün kendine “Kudüs nasıl bugün?” sorusunu soran; bu soruya sahih ve sahici cevap verilmeden yapılacak her konuşmanın oyalanmadan ibaret olduğunu fark eden bir özbilinç muhtaç olduğumuz. Kudüs’ü Mekke’ye kardeş kılan; Kudüs’ü imanın rüknü sayan; Kudüs’ü canından aziz bilen bir seziş, hissediş, bir duygu yüceliği muhtaç olduğumuz.
Nazil olan ayetler, Kur’ân’da adı geçen peygamberler, kıssaların geçtiği coğrafya… İlk kıble, miraç mucizesi ve Peygamber Efendimiz’in (sav) Kudüs’ü işaret eden hadisleri… Rum imparatorluğu ile komşuluğun getirdiği siyasi ilgi ve alaka… Peygamberimiz’in (sav) son iki seferini bu topraklar üzerine yapmış olması… İlk neslin Kudüs bilincinin temellerini teşkil ediyordu. Bu bilinçledir ki Hz. Ebubekir, iki yıllık hilafet döneminde fethin yönünü Filistin toprakları olarak işaret etmiş ve Gazze onun döneminde fethedilmiştir. Hz. Ömer hilafeti boyunca Hz. Peygamber’in (sav) açtığı güzergahı takip ederek 638’de Kudüs’ün fatihi olmuştur.
Hz. Ömer ve sahabelerdeki Kudüs bilincini görmek için şu iki hadise yeterlidir. Halid b. Velid, Amr b. As kumandasındaki İslam orduları Kudüs’ü fethetmiş, Kudüs’ün ruhani ve siyasi lideri Papa Sopranius şehrin anahtarlarını sadece Halife’ye teslim edebileceğini söylemiştir. Kendisine bu haber ulaştığında Hz. Ömer, fethedilmiş bir şehrin anahtarlarını teslim almak üzere Medine’den Kudüs’e gelmiştir.
Kudüs’ün fethinden sonra İslam neferleri arasında ganimet taksimini isteyen ve bekleyenler olunca Hz. Ömer, orduyu toplamış ve bir konuşma yapmıştır; “Sizler Rasûlullah ile Mekke’nin fethinde bulunmuş bir ordusunuz. Mekke’nin fethinde Rasûlullah ganimet dağıttı mı?” Hazır bulunan erat; “hayır, dağıtmadı” dediler. Hz. Ömer; “öyleyse ganimet yok. Kudüs Mekke gibidir” dediğinde; onun ne demek istediğini çok iyi anlamışlardı. Bu Kudüs bilinci sayesindedir ki Hz. Ömer, Kudüs’te pek çok vakıf kurmuş, Kudüs’ün ümmetin malı olduğunu tescil etmiştir adeta. Kudüs’ün ikinci fatihi Selahaddin Eyyubi, Hz. Ömer vakfiyelerini yenilemiş ve onlara yeni vakıflar eklemiştir. Yavuz Sultan Selim Han, Kanuni Sultan Süleyman Han ve II. Abdülhamid Han hep bu yoldan giderek Kudüs’ü vakıf şehir haline getirip ümmete tapulamıştır. Bu bilincin tevellüt ettiği davranış sayesindedir ki, Kudüs ümmete zimmetlidir; tapusu da İstanbul’dadır.
1917… Kudüs’ü terke mecbur edildiğimiz talihsiz tarih… Dağılan coğrafyamızla birlikte zihin ve gönül coğrafyamız da tarumar oldu. Bugün neyi kaybettiğimizi hatırlamak ve düşen Kudüs sancağını şuur burcundaki yerine yeniden dikmek zorundayız. “Kudüs neyimiz olur?” sorusu ile ferden ferda yüzleşip akit tazelemek zorundayız.
GENÇ'ın Yazısı.