İç mekanlarda ne kadar vakit geçirdiğimizi hiç düşündün mü? Üstü ve dört bir yanı kapalı olan alanlara iç mekan diyoruz. Aklımıza ilk önce evimiz, çalıştığımız yer, okulumuz geliyor. Bu kadar mı peki? Değil tabi, arada kullandığımız otobüs, metro gibi vasıtalar da iç mekandan sayılıyor. Diyelim dışarı çıktın, nereye gidiyorsun, AVM mi? İç mekan. Kültür merkezi? O da iç mekan. Cami? O da… Dersane, sinema, internet kafe…

Son 24 saatte nerelerdeydin bir bakalım. Oynat! Evdesin sabah uyandın, sabah şeriflerin hayr olsun. Hazırlandın dışarı çıktın, otobüse bindin. Yine trafik var, artık canını sıkmıyorsun. İndin, durak okuluna yakın, ama biraz geç kalmışsın, hızlıca yürüyerek okula yetiştin. Ders, tenefüs, ders, tenefüs ders… otobüs, trafik, ev, bilgisayar, uyku…

Bu izlediğimiz senin kasetin değil miydi? Olsun fark etmez, mesele şu: İç mekanlarda ne kadar vakit geçirdiğimizi hiç düşündün mü? Üstü ve dört bir yanı kapalı olan alanlara iç mekan diyoruz. Aklımıza ilk önce evimiz, çalıştığımız yer, okulumuz geliyor. Bu kadar mı peki? Değil tabi, arada kullandığımız otobüs, metro gibi vasıtalar da iç mekandan sayılıyor. Diyelim dışarı çıktın, nereye gidiyorsun, AVM mi? İç mekan. Kültür merkezi? O da iç mekan. Cami? O da… Dersane, sinema, internet kafe…

Cevabı Dünya Sağlık Örgütü veriyor: insanlar zamanının %80 ila %90’ını iç mekanlarda geçiriyor. Aradaki %10’luk değişim de çalıştığı işten kaynaklanıyor. Epey yüksek bir oran. Sağlık penceresinden bakacak olursak bu kadar çok vakit geçirdiğimiz mekanlardaki havanın kalitesi sağlılığımız için oldukça önem arz ediyor. Hava kirliği söz konusu olduğunda, genelde dış mekanların kirliliğinden dem vuruluyor ama ferdi olarak daha çok maruz kaldığımız ve yine ferdi olarak bir şeyleri değiştirebileceğimiz iç mekanlardaki havanın kalitesinden pek bahsedilmiyor, önemsenmiyor.

İç mekan havası kötü olan bir binada yaşayan, çalışan kişide bina ile ilişkili olarak bir takım belirtilerin görülmesi durumuna Hasta Bina Sendromu diyoruz. Bu belirtiler kişi binadan bir süre uzak kaldığında ortadan kalkmakta ve bu da bize binanın hasta olduğunu göstermektedir. Baş ağrısından burun ve boğazda tahrişe, öksürükten kaşıntıya, yorgunluk ve dikkat dağınıklıklarına kadar çok çeşitli belirtiler görülebiliyor.

Oluşan belirtiler hayat kalitesini ve iş verimliliğini belirgin miktarda düşürüyor maalesef. Bunun yanı sıra hava yoluyla bulaşan hastalıkların yayılması kolaylaşıyor, astım ve KOAH gibi akciğer hastalıklarının önü açılıyor, kimyasal maddelerin kanserojen etkileri ortaya çıkabiliyor.

Bu durum binanın yapısal özelliklerinden kaynaklanıyor olabileceği gibi kullanım neticesinde ya da zamanla da oluşabiliyor. Fakat kolay fark edilmiyor. Burada tek bir oda da söz konusu olabilir, komple bina da. Bu sendromun başlıca sebepleri binaların havalandırma ve ısıtma-soğutma sistemlerindeki sorunlar, kimyasal ve biyolojik hava kirleticilerdir.

Literatüre geçmiş araştırmalar sonucunda iç mekan hava kalitesinin kötü olduğu binadaki öğrencilere yapılan aynı sınavların sonuçlarının, hava kalitesinin iyi olduğu binadakilere kıyasla daha düşük olduğu tespit edilmiş. İyi havalanmayan odalarda uyku kalitesi de ciddi manada düşmekte.

Ee, kış da geldi. Belki bir hafta boyunca kapı pencere açmıyoruz. Bu durum hava yoluyla bulaşan hastalıklara davetiye çıkarıyor, hatta parti veriyor. Evde, okulda, işte, toplu taşımada… Kışın daha uzun süre iç mekanlarda kalıyoruz ve daha fazla kişiyle beraber. Hasta bir kişiden çıkan mikropların solunan havaya oradan da sağlıklı kişilere geçmesi kolaylaşıyor. (Soğuğun etkisiyle sağlıklı kişideki direnç de düştüğünden kolaylıkla hasta olabiliyor.)

Sağlıklı Vücut Sağlıklı Odada Bulunur

- Sağlıklı bir iç mekan havası için en önemlisi: odayı, evi, ofisi, sınıfı havalandırmak. Günde birkaç defa 2-3 dakika süresince havalandırmak. Sıcaklığı da muhafaza etmek isteriz tabi, bu yüzden ilk girdiğinizde yapabilirsiniz havalandırma işlemini.

- Yurtta kalıyorsanız, bu iş biraz sorun olabilir. Bu konuyu arkadaşlarınıza açın, performansınıza ve sağlığınıza etkisinden bahsedin ve odayı havalandırmak konusunda ne zaman yapılacağı konusunda bir mutabakata varın. Kimseyi rahatsız etmeye, üşütmeye de gerek yok.

- Havalandırmayı klima ya da havalandırma sistemiyle sağlayan binalar var. Yahut açılabilir penceresi olmayan akıllı binalar. Böyle bir yerde çalışıyorsanız, yaşıyorsanız havalandırma sisteminin düzenli olarak bakımı, bilhassa filtrelerinin temizlenmesi ve değiştirilmesi gerekmekte. Mikroorganizmalar bir kere oraya yerleştiyse orada çoğalacak ve sizin havayı temizlesin diye kullandığınız cihaz bilakis kirletici bir makineye dönüşecek.

- Belli bir alanda uzun süre oturmamak. Kütüphane mesela, pencereyi açamıyorsun istediğin gibi, o halde sen çıkacaksın. Dışarı çıkıp bir hava almak çalışma verimliliğini belirgin ölçüde etkiler. Uzmanların tavsiyesi 40 dakika çalışmadan sonra 5 dakika mola vermek. Tabi dışarıda geçen zamanda da kaliteli hava almaya bakmalıyız.

- Sıcaklık ve nem dikkat edeceğimiz bir başka değişken. Oda sıcaklığının 22,5 - 25,5 derece arasında olması gerekiyor. Daha sıcak olmamalı, zira sıcaklık artışı hava kirleticileri ve onların etkilerini arttırıyor.

- Hava kirleticilerini uzaklaştırmak, alternatif seçeneklere yönelmek.

Bunlar gibi basit ve sıfır masraflı şeylerle mekanı huzurla kullanmak mümkün, üşenmemeli. Üşeniyorsan kesin yap zaten, o da bir belirtisi olabilir hasta binanın. Ayrıca bebekler, (bizden daha fazla soluduklarından daha fazla birikim olur küçük bedenlerinde) yaşlılar, bağışıklık sistemi zayıf olan hastalar gibi risk grubundakiler için daha fazla özen gösterilmesi gerekiyor.

Hava kirleticileri dedik, nedir bunlar? Önümüzdeki ay bunlardan ve binaları tedavi etmekten bahsedeceğiz inşallah.


Hüseyin Küçükali'ın Yazısı.