Ulu Çınarın Gölgesinde Yaşayan Bir Dergâh
Ömer Dursun
İslâm medeniyetinin yapı taşını oluşturan müesseselerden birisi de dergâhlardır. İslâm coğrafyasının hemen her köşesinde izine rastlayabileceğimiz dergâhlar, gönül dünyasının dünyevî arzulardan temizlenip ruhların saflaştırıldığı bir irfan mektebidir. Nefislerin arıtılıp insanda kemal sıfatların bir davranış haline gelmesinde ve toplum hayatına yön veren ulvî şahsiyetlerin yetişmesinde önemli bir rol üstlenmiştir.
Dergâhlar ilim, irfan ve sanat hayatını mezcederek, kurulduğu bölgedeki insanların sosyal hayatlarını derinden etkilemiştir. İnsanların yorulan bedenlerinin yanında yorulan ruhlarını da dinlendiren bu müesseseler insanoğlunun acımasızlığı ve materyalist zihniyet karşısında yaşam mücadelesi vermiştir. Bu mücadele sonucunda az sayıda dergâh hayatta kalabilirken birçok dergâh da insanlığa veda etmiştir.
Vandalizm karşısında ayakta kalmayı başarabilen az sayıdaki dergâhlardan birisi de kadim medeniyet ve Osmanlı kokan Bursa’daki Numaniye Dergâhıdır. Kâdirî–Eşrefî dervişlerinden olan Hekimoğlu Ali Paşa tarafından 1689 ile 1758 yılları arasında yaptırılmış olan dergâh sahip olduğu kültür dokusunu ve fiziki yapısını koruyarak günümüze ulaşabilmiştir.
“Yaratandan ötürü yaratılanı sevmek’’ düsturu üzerine bina edilen Numaniye Dergâhı 21. yüzyılın en yaygın hastalığı olan materyalizm karşısında İslâm iktisadını ve eşyaya olan bakışı en güzel şekilde göstermektedir. “Allah güzeldir, güzel olanı sever’’ hadis-i şerifi etrafında ilmek ilmek örülen eşyanın hakikati, soğuk yapılar arasındaki bu gül bahçesinde bir sır olarak saklanmaktadır.
Meremmertçisi dergâhta eskiyen hiçbir şeyi çöpe atmaz. Ömrü dolan ahşap hayata gözünü yummuş olan dergâhlardan getirilen ahşap ile tamir edilir. Dökülen sıvalar tekrar toplanıp harç edilerek yeniden kullanılır. Paslanmış yamuk bir çivi dahi yenisi ile değiştirilmeyerek tekrardan düzeltilip kullanılır. Taşlaşmış kalplerdeki buzlar ise yıllardır yanan muhabbet ocağının kömür mangalında eritilir.
Eşyaya karşı gösterilen bu hassasiyetin arkasında dergâhtaki “her şeyin bir görevi’’ olduğu düşüncesi yatar. Bu düşünce etrafında oluşan zihin dünyası dergâhta hizmette bulunan en ufak bir şeyi bile görevinden alıkoyamaz.
Mübarek gün ve gecelerde tarihe şahitlik yapmış ahşap kapılarını muhibbîlerine açan Numaniye, modern akımlar arasında ezilen ruhlara yeniden can suyu vermektedir.
Numaniye Dergâhı birkaç bölümden oluşmaktadır. Bu bölümlerden en önemlisi ise şüphesiz Zikr-i İlahî’nin icrâ edilip gönüllerin “Muhabbetullah’’ ile tatmine erdiği tevhîdhanedir. Küçük pencerelerden süzülen gün ışığı dergâhın üst katındaki tevhîdhanede loş bir ortam oluşturmaktadır. Paha biçilmez hatlar ile dergâha ait eşyaların yer aldığı bu ortam insanı madde âleminden mânâ âlemine yolculuk yapmaya sevk eder.
İlahi heyecan ile atan kalbinizi dinlemek ve mânevî yolculuğunuza yoğunlaşmak için gözlerinizi yumduğunuzda “zübde-i âlem” olan zatınızı anlıyorsunuz. Bir parça acziyetle kulluğun şuurunu hissediyorsunuz.
Nefsin arzu ve isteklerine teslim olan vicdan ve beden, yaratılışın hikmetini burada buluyor. Yitik hazinenin bulunmasının verdiği sevinç ile candan ayrı geçirilen zamandan duyulan pişmanlık ancak gözyaşları ile Numaniye’de hafifletilir.
Özellikle mübarek gün ve gecelerde yapılan “Vird’’ Elest Bezmi’nin mîsakını tekrardan yeniler. Gönülden gelerek söylenen Kelime-i Tevhîdler, Salât-u Selamlar ile istiğfarlar “hoşça olan zatın” her hücresine işler. Bu hâlet-i rûhiyede pişip olgunlaşan insan, nefsânî ve behîmî arzulardan fânî olarak, ilahi sıfatlar ile bâkî olur.
Numaniye Dergâhı bir vakfiye şartının günümüzde yaşatılmasına vesile olarak kültürümüzü ve dinî mûsikîmizi etkilemiş olan “Mirâciyye’’ geleneğini de ihyâ eder. Gelen misafirlere ikram edilen ballı süt ise eşsiz tadıyla Cennet pınarlarını hatırlatır.
Tekkelerdeki yemek kültürünün oluşmasında tuzu bulunan Numaniye Dergâhı köfteli çorba an’anesi ile Ramazan ve Kurban bayramlarında dervişlerin gönüllerinde de bayram yaşatır. Zikr-ü Tevhîdler ile kaynatılan bu çorba kardeşler arasındaki muhabbet neşesini dâimî kılar.
Numaniye’de edeple vurulan kapı tokmağı lütufla açılan bir ziyafet sofrasına dönüşür. Samimiyetle kırılan diz, şefkat ve merhametin onurlu duruşunu sergiler. Tasavvufî hayatı en güzel şekilde anlatan Numaniye Dergâhı, yolu Bursa’ya düşen gönül dostlarını muhabbet iklimine dâvet ediyor.
GENÇ'ın Yazısı.