Melek Aktemur

Geçtiğimiz günlerde devlet yetkilileri tarafından kamuoyuyla paylaşılan bir haber gündemdeydi. Orta ve liselerde Osmanlıcanın ders olarak okutulmasının gerekliliğine ve önemine değiniliyordu. Bu habere muhafazakar kesimden olumlu tepkiler gelirken diğer kesim muhalefet ediyordu. ’’Mezar taşlarını okuyarak nereye varacaksınız?’’ sözleriyle konuya bakış açılarını ortaya koyuyorlardı. Oysa ki geçmişini bilmeyen bir millet geleceğine yön veremezdi.

Bir milletin dili, imanını, irfanını, kültürünü ifade eder. Dil geçmiş ile gelecek arasında bir köprü vazifesi görür. Bu köprünün yıkılması geçmişle, tarihi ve kültürel değerlerle olan bağın kopması demektir. Toplum olarak Osmanlıca hakkında fazla bilgiye sahip olmadığımız görülüyor. Osmanlıcanın ayrı bir dil olduğunu ve bunun geçmişte kaldığını düşünenlerin sayısı hiç de az değil. Öyleyse Osmanlıcanın tanımına ve tarihine doğru kısa bir yolculuk yapalım.

Osmanlıca Türk İslam tarihinin, inancının, kültürünün, medeniyetinin ve biliminin oluşturduğu, Kur’an harflerinin alfabe olarak kabul edildiği bir yazı ve konuşma dilidir. Yazılışı Kur’an alfabesindeki harflerle okunuşu ise Türkçedir.

13. ve 20. Yüzyıllar arasında Anadolu’da ve Osmanlı Devleti’nin hüküm sürdüğü topraklarda yaygın olarak kullanılmış Türk yazı dilidir. 15. yüzyıldan sonra Arapça ve Farsça’dan etkilenmiştir.

Osmanlıca, Kur’an alfabesine Fars ve Türk dilinden yeni seslerin ilavesiyle oluşturulmuştur. Kendine has özellikleri ile geliştirilmiş ve bir dönemler sanat haline getirilmiştir. Kelime hazinesi günümüz Türkçesi ile kıyaslanmayacak ölçüde zengindir. Kullanıldığı dönemlerde sayısız edebiyatçı yazarlar ve şairler muhtevası zengin eserler ortaya koymuştur. Ayrıca hüsnü hat (güzel yazı) ile uğraşan ve bunu bir sanat haline getiren hattatlar yetişmiştir. Yine felsefe, tıp, coğrafya, astronomi alanında da Osmanlıca kullanılmış bilim ve ilimde rüştünü ispatlamıştır.

Peki, ne oldu da biz bu kadar köklü geçmişi olan ve muhtevası zengin bir yazıyı bilmiyor ve okumuyoruz? Bu soruyu şöyle cevaplayabiliriz. Tarihte Fransız ihtilali (1789) veya Sanayi Devrimi olarak bilinen dönem dünya için yeni bir dönemin başlangıcıdır. Bu dönemde batı dünyası sanayileşmeye, yeni buluş ve icatlarla kalkınmaya başlamıştır. Bu kalkınma askeri ve siyasal alanda da kendini göstermiştir. Milliyetçilik ve batılılaşma akımının da yaşandığı bu süreci Osmanlı aydınları farklı yorumlamış ve tabiri caizse Osmanlı’nın geri kalmışlığının faturasını Osmanlı Türkçesine kesmişlerdir. Bu dili Arapça ve doğu kültüründen kurtarma amacı ile müdahalelerde bulunulması sonucu Türkçemiz Batı dillerinin istilasına uğramıştır. Batının her alandaki gücünün bilim ve teknolojiden kaynaklandığını farkeden Osmanlı Devlet adamlarının öncülüğünde bilimsel ve sosyal liselerin yanında askeri, tıp ve mühendislik okulları açılmıştır. Burada amaçlanan şey Batı’nın teknolojisinin alınması kendi öz değerlerinin korunmasıdır.

Ne yazık ki bu okullardan mezun olan batı hayranı bir kuşak ortaya çıktı. Bununla beraber kültürel ve dini değerler de değişmeye başladı. Tanzimat Fermanı’ndan sonra Osmanlı topraklarında yabancılar tarafından açılan okullarda yabancı dille eğitim verilmeye başlanmış ve Türkçemize yabancı kelimelerin girişi hızlanmıştır. Bu süreç hâlâ devam etmekte olup Türkçemiz sağlam köklerinden koparılmış ve içeriği boşaltılmış bir hale gelmiştir. Cumhuriyetin kurulmasıyla 1928 yılında Harf inkılabı yapılmış ve Latince harflere geçilmiştir. Türk milleti adına yapılan bu inkılap bazı zorbalık ve cebri olaylara meydan vermiş, inançlı Müslüman Türk milletini derinden yaralamıştır.

21.Yüzyıl dünyasının teknolojik alanda en ileri seviyesinde olan Çin ve Japonya binlerce yıllık yazılarını terk etmemiş ve hâlâ kullanmaktadırlar. İsrail 4 bin yıllık İbranice dilini öğrenmeyi mecbur tutmuştur ve kültürlerine olan bağlılıklarını bir kez daha dünyaya göstermiştir.

Sonuç olarak Kur’an-ı Kerim var olduğu sürece Osmanlı Türkçesi her zaman hayat bulabilir yeni bir medeniyet dilinin yegane dil kaynağına dönüşebilir. Örnek çalışmalara, yeni icatlara imza atacak gençlerin Osmanlıca öğrenmesi zaruridir.


GENÇ'ın Yazısı.