Kelimesini Veren Dilini Kaptırır
Yüzyıllardır kullandığımız, anlaşılırlığı hâlen mevcut nice nâzenin kelimeyi târihin derinliklerine gömme arzusuyla, o kelimelerin yerine türetilmiş onca uyduruk kelimeye gösterilen alâka çok zoruma gidiyor.
Anlatılır ki, eski zamanda, Diyar-ı Bekir’de, Haçatur isimli bir Ermeni ölür. Ermeni papazı, vatandaşının Osmanlı topraklarına defnedilebilmesi için Şeyhü’l İslâm vekilliğine bir izin isteme mektubu yazar.
Gelen cevap şöyledir:
“Lâbis-i libas-ı katrânî, hâmil-i tâc-ı şeytânî, mahrûm-u dergâh-ı Rabbânî olan ey koca papaz! Mâlumun ola ki, bu kerre mürd olan Haçatur nâm-ı şahs-ı habîsin lâşe-i mekruhunu, her ne kadar yer ve gök kabûl etmezse de mahzâ Müslüman’ların selâmeti için bir çukur hafr ile -ilâ cehenneme zümerâ- def’ine, Şer’i Şerîfi Enverî’den ruhsat verildi.”
Bunu, çok eskiden beri, yeri geldiğinde, ortamlarda anlatıyorum. Sonra dinleyenleri süzüyorum; kimisi epeyini anlıyor ve iyiden iyiye gülüyor, kimisi az buçuk köfteyi çakıyor, gülümsüyor, kimisi de hiç anlamayıp öylece bakakalıyor.
Anlanılsa da anlanılmasa da mesele “gündem” olunca, bugünlerde Osmanlıca ve onun eğitimine dâir sağda solda esip yağılıyor, herkes konuşuyor. Karşı gelenlere çatılıyor. Hatta istihzâ ile mukâbelede bulunuluyor. “İstihzâ” ne demek mi? Aaaaa.. Olmadı ama... İnşallah siz, “mukâbele”nin de ne anlama geldiğini “tahmin” ile akledebilenlerden değilsinizdir. :)
Lütfen, caz yapmayın. Böylelerine kızgınım, hatta biraz da kırgınım.
Bunca zaman kendi öz diline dair alınan eğitimlerin en kritik dönemeçlerinde, tahrife dâir kim ne kadar mevzû açtı, açılan mevzûyu duyan ne kadar kişi kulak astı?
Yüzyıllardır kullandığımız, anlaşılırlığı hâlen mevcut nice nâzenin kelimeyi târihin derinliklerine gömme arzusuyla, o kelimelerin yerine türetilmiş onca uyduruk kelimeye gösterilen alâka çok zoruma gidiyor.
Birden “kuzen” demeye başlıyorlar meselâ teyze oğllarına, amca kızlarına. Yapma, diyorsun, etme diyorsun, “üzülme, büyük olasılıkla arkadaşlardan geçti bu alışkanlık, bırakırım”, diyorlar.. Olasılık, diyerek “ihtimal”i kelime kabristanına süpürdüklerinden haberleri yok..
Ne dersiniz, önce -şu yazının içine bile sızmış olabilecek- kelimelerimize sarılalım bir anne, bir evlat sıcaklığıyla haa? Sonra konuşuruz o âlî lisanı he mi.. :)
Halit Yasir Özoğul'ın Yazısı.