GENÇ`le Gençleşmek
Yaşları ilerlese de gönülleri hep genç kalacak bu kutlu ekibe, “uzun bir hizmet ömrü” dilerim.
2011 yılı Haziran ayında, ‘‘Hayat nedir? Deseler; Seçimdir derdim.” Diye başlayan bir yazıyı hazırlamak nasip oldu. GENÇ Dergimiz, 12 Haziran’a rastlayan bir seçim arifesinde “Seçimde on ikiden vurmak” başlıklı bir yazıyla bizi de misafir etmiş oldu. Geçmiş zamanda bazı yerel dergilerde sayfa hazırlamış olsam da bu çok ilginç ve heyecan verici gelmişti.
Ardından babalar günü konulu bir yazı… Derken her ay yeni bir uğraş oldu bizim için. Aynı zamanda bir okul... ‘‘Bu ay ne hazırlasam?” diye düşünürken, bazen geceleri uykum bölündü. En olmadık zamanda aklıma gelen fikirler, bir sayfaya kaynak oluverdi.
Bazı aylar, yazımın gençlerin dilini yakalayamamış olmasına üzüldüm ve “Bu işi daha iyi yapacak başkalarına bırakayım, yaşıma uygun hizmet dalı ile meşgul olayım.” diye düşündüm. Üç yıl önce Konya’da yapılan bir gençlik şöleni ve Genç Gönüllüler buluşmasında, derginin yazı işleri müdürü Süleyman Ragıp Bey kardeşim, bir konuşma yapmıştı. Doğrusu bugün o konuşmayı ve içeriğini tam hatırlamıyorum. Ama sanki konuşma sadece benim için yapılmıştı. “Sakın bırakma! Yoksa… Bu bir vebaldir.” dediğini anladım.
Böylece, her ayın ilgili tarihine bir yazı yetiştirmek; namaz kılmak, ayında oruç tutmak gibi bir ibadet havasına büründü benim için. Sadece bir-iki kez gönderemedim. Her ay yayınlanıp yayınlanmadığını merak etsem de sonucu önemsemeden en güzelini hazırlamak için gayret ettim. Zira benim için bir ibadetti bu.
Ülkenin değişik noktalarında, asker yolu bekleyen Anadolu’nun yaralı yürekleri gibi dergisini bekleyen gençlere, bir ümit aşılayacak satırları iletmek hem bir saadet hem de sorumluluktu. Zira Ramazan ayında yapılan eğlenceleri eleştiren bir yazı vardı. Bu yazıyı okuduktan sonra bir daha Ramazan eğlencelerine katılamadığını söyleyen bir okuyucunun bu ifadesi, bambaşka bir sorumluluğu yüklemişti. Teravih sonrası, bir programa çocuklarımı götürememiştim bu yüzden.
“Sitede, derginin tanıtımı için yayınlanacak bir kısa video çekeceğiz.” deyip dünya haritasının önüne oturttular bizi. Sırtınızda dünya haritası, önünüzde “Dünyayı UKBA karşısında küçücük gören bir ekip” vardı. Onlar, dünyayı böylesine küçücük görünce; “HER YER BİZİ BEKLİYOR” anlayışına sahip olmuşlardı. “Bize her yer ...” diyenlerin aksine, “Bize her yer Allah’ın emaneti ve tevhidi bekliyor.” diye dertlenen bir gönüllüler grubu vardı. Böyle bir yerde gencin ve GENÇ Dergisi’nin tanımı belliydi: “Gençlik, delikanlılık ve sınır tanımamaktır.”
Meğer onlar dertlenmek ve dert aşısı yapmak için buluşmuşlar. Ufuklarına, “Adam; Derdi kadar büyüktür. Derdi olmayanın kendisi bir derttir.” Diye yazmışlar. Dertsizliği ise, yaşamamak olarak telakki etmişler. Bir ayağı Afrika’da, bir ayağı Asya’da, gönlü mazlum coğrafyalarda gezinmiş. Gençler sadece satırlarda yazılanı okumamış. Sadırlarında yeşerttiklerini kurak topraklara ekmek için sıraya dizilmişler. Her yıl “Kim var? Denilince, sağına ve soluna bakmadan, fert-fert ben varım!”diye yüzlercesi atılmış meydana. Afrika’nın rengi kara, yüreği temiz kardeşlerine umut ve gülücük taşımışlar.
Galiba şair şu dizeleriyle bu güzel topluluğu tanıtıyordu:
“Yürekleri Akdeniz gibi geniş,
Soluğu Afrika gibi sıcak,
Göğüsleri Çukurova gibi münbit…”
Dile kolay 100 ay insanlara söyleyecek sözünüzün olması. Yılmadan-yıkılmadan, ümmet coğrafyasını kucaklayarak, hem dergiyi, hem de çok farklı dernek ve gönüllülük organizasyonlarını ayakta tutmak... Zira kendinizi yenilemediğiz ve tekrara düştüğünüz an, çevrenin daraldığını fark edersiniz. Yaşları ilerlese de gönülleri hep genç kalacak bu kutlu ekibe, “uzun bir hizmet ömrü” dilerim. Biz dualarımızı Rahman’ın katına ulaştıracağız... Onlar, amel defterlerinin açık kalacağı sadaka-ı cariye peşinde olacaklar...
Haşim Akın'ın Yazısı.