Şu tabloyu birlikte hayal edelim: Halime hatun yanında kocası, memedeki küçük oğlu ve Beni Sa’d b. Bekr kadınlarından on kadınla  birlikte emzirilecek erkek çocuğu bulmak üzere Mekke’ye gidiyorlar. Darlık içindeler. Hepsi emzirmek üzere bakacakları çocukların babalarından alacakları bahşişlere umut bağlamış durumda.

Mekke’ye varıyorlar ve umduklarına nail olmak için arayışa çıkıyorlar. Her ne zaman ki küçük Muhammed onlardan birine teklif  ediliyor, “yetimdir” sözünü duyduklarında vazgeçiyorlar. Hepsinin aklından şu geçiyor: “Yetimdir. Annesi ve dedesi, bize ne ihsan  yapabilecek ki?”

Derken Halime hatun hariç hepsi emzirilecek çocuk buluyor. O sırada Abdulmuttalib Halime hatuna yetim Muhammed’i teklif ediyor. Halime hatun kocasıyla istişare ediyor, ardından da geriye boş dönmemeye karar veriyorlar, bolluk ve bereket ümidiyle teklifi  kabul ediyorlar.

Ve takdire bakın ki diğer kadınların “yetimdir, pek hayrı olmaz” diye almaktan çekindikleri o küçük bebek, önce Halime hatunun yuvasına bolluk ve bereket gelmesine sebep oluyor, daha sonra da tüm alemlere rahmet kesiliyor...

Bunları niye mi anlattım? Şunun için:

İlginçtir, çoğu zaman insanları sadece zahirî şartlarına göre değerlendiriyor ve onları sosyal statülerine göre bir yerlere  konumlandırıyoruz zihnimizde. Ve kanaatlerimizin belki de çoğu “bu kim ki, ne işe yarar ki, şundan bir şey olmaz, falan ağzıyla kuş  tutsa ne olur, filanın geleceği pek parlak görünmüyor?” şeklinde oluyor. Ne üzücü bir durum…

Halbuki yukarıda da anlatıldığı gibi, Allah insanların “hiç” olarak değerlendirdikleri bir yetimi (O’na sonsuz selam olsun..) “her şey”  kılabiliyor. Bu yüzden bize düşen hiç kimse hakkında “bundan bir şey çıkmaz, bundan ne olur ki?” dememektir. Kimseyi küçük  görmemek, kimseye hor bakmamaktır. Daha da açayım; Kimseye işe yaramaz gözüyle bakmaya, kimseye malı mülkü yok diye kızımızı vermemeye, kimseye kıyafeti kötü diye burun kıvırmaya, kimseye varoşlarda yaşıyor diye seviye biçmeye hakkımız yok aslında. Çünkü unutmayalım ki insanların çoğu farklı açılardan yetim mesabesindedir ve Allah’ın o yetimlere ne büyük lütuflarda bulunacağını hiç tahmin bile edemeyiz…


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.