Gönül Meselesi
Ekim 2014 Yazı Atölyesine Gelen En İyi Yazı
Yazı Hakkında Metin Karabaşoğlu`nun Yorumu: Dört dörtlük bir yazı diyemem, yazdıkça aşacağın, tamamlayacağın eksikleri var. Ama çok hayatî bir meseleye doğru bir yerden yaklaşıyor ve hem dünya, hem ahiret hayatımız açısından unutulmaması gereken bir derse doğru cümleleri akıyor. Bu bakımdan, senin yazını da ‘Ayın Yazısı’ olarak seçilmeye lâyık buldum. Yolun açık olsun. Gayretle, sabırla devam.
Esra Çelik
Zannediyorum ki nisyan kökünden gelişimize güveniyoruz. Severken, sevilirken, konuşurken, kısacası ‘flört’ ederken.
Nisyan ya, unutulacak. Nisyan ya, hatırlanmayacak. Kimse kusura bakmasın da o işler öyle olmuyor. İnsan denen muammanın evet unutmaya meyli var ama hatırlamaya olan meyli de azımsanmayacak kadar fazla. Bir gün bir şarkıda, bir gün bir şiirde, bir gün bir nesnede, eşyada, bir gün bir kelimede, bir gün azıcık esen bir rüzgarda öyle kimseler geliyor ki akla insan kendisi bile şaşırıyor.
Bu konuya nerden geldim?
Şuradan: İlişkiler artık çok erken yaşlarda başlıyor. Başlayan ilişki ne bir sona ne bir sonuca dayanıyor. Ve temelleri sağlam atılmayan her şey gibi bu ilişki de bir yıkım sürecine giriyor. Kişiler birbirlerini unutma çabası içine giriyor. Sözde her şey siliniyor. Fotoğraflar, şarkılar, hediyeler, notlar, mektuplar, mesajlar sonsuza kadar açılmamak üzere bırakılıyor bir kenara. Mümkünatı yok. Yıllar birbirini kovalayacak belirli zamanlarda belirli sebeplerle o iki genç birbirinin aklına gelecek. Sayın insan, unutturmayan unutturmuyor işte.
Ne yapacaksın?
Yakın dostlarımızla geçirdiğimiz güzel zamanları nasıl zaman zaman hatırlıyorsak bir zaman çok sevdiğimiz insanla geçirdiğimiz zamanları da aynı böyle hatırlıyoruz.
İşin güzel tarafı hatırlamayı sevdiklerimiz duygusal yoğunluğu dostlara odaklanmış hisler. Hatırlamanın bizlere gurur verdiği şeyler. Seve seve ve isteyerek hatırladığımız ve hatta unutmak istemediğimiz şeyler. Güzel olup unutmak istediklerimizle aynı değerde olan şeyler.
Hiç itiraz etmeyin, doğru söylüyorum. Peki ne olacak? Bir gün gelip gerçekten sizi seven, sevebileceğiniz, yanınızda mutlu olan, yanında mutlu olabileceğiniz birisiyle karşılaştığınızda kendinizi başka bir adamı/kadını düşünürken bulursanız ne yapacaksınız? Nasıl hissedeceksiniz? Ben bu utanca sahip çıkamam gibime geliyor. Allah kimseye yaşatmasın.
Hasılı, mesele gönül meselesi. İnsan önce gönlüne sahip çıkmayı öğrenmeli. Her önüne gelene akacak kıvamda olmamalı gönül. İki güzel söze kapılıp gidecek kadar ortada bırakılmamalı. Bir bakışa kayıverecek kadar değersiz olmamalı. Ne naftalinleyip sandıklara kaldırılmalı ne de yolgeçen hanı gibi kalabalık olmalı. Bir kere beklemeyi ve sabretmeyi bilmeli. Doğru zamanı, kendisine en az zarar verecek kişiyi saptayabilmeli. Başta dediğim gibi nisyan kökünden gelen insan, gönül değil. Gönlünüze unutturamazsınız. İşte bu yüzden onu koruyun. Önüne gelene emanet etmeyin. Deneme yanılma yöntemlerinizle yıpratmayın.
Çocukluğumdan beri ailemden öğrendiğim bir şey var, misafir gelecek olan ev her zaman temiz ve düzenli olur. Gönül de bizim evimiz gibi gelecek olana temiz ve düzenli olarak emanet edilmeli. Kim bilir ne anlatmak istedim, kim bilir ne anlattım, kim bilir kim okudu, kim bilir kim ne anladı. Bu kısmı Allah’a havale. Bir zamandır içimdeydi yazmak istedim sadece.
Ve tekrar, hasılı, Rabbim gönüllerimizi razı olmayacağı hallerden, kıvamlardan, insanlardan korusun.
Metin Karabaşoğlu'ın Yazısı.