Kavramlar Savaşı
Kavramı üreten, kavramını kabul ettiren aslında er meydanına şartlarını kendisi belirlemiş olarak çıkıyor. Fransa’da her yıl çatır çatır kavram üretilir mesela, dünya borsasına yayılır. Sonra biz bunlar üzerinden düşünmeye ve tartışmaya başlarız. Böyle olunca da sahaya bir sıfır yenik çıkarız.
rtık sözün gözle görülür bir değeri var. Kelimelerin kavramların bir ederi var. Bu işlerin piyasasının oluştuğu bir dönemdeyiz. Yeni fikirler yeni kavramlar doğuruyor, yeni sözler hayatın içinde anlam buluyor. Ama arka planda kıran kırana bir kavramlar savaşı da var ki dikkate değer. Avrupa’da üretilen kavramlar, ithal kavramlar çoğu kez sorgusuz sualsiz hayatımıza girebiliyorlar. Onlar üzerinden tartışıp onlar üzerinden fikir yürütmeye çabalıyoruz. Kavramı kim ürettiyse, o kavramın hakları da aslında onların elinde. Demokrasi kavramına ucundan değinsek bile bir ton patırtı kopar.
Batı demokrasiyi ürettiği için demokrasiyi yayma ve taşıma haklarını da kendisinde görüyor mesela. Herhangi bir Müslüman toplum herhangi bir topluma demokrasi götürmek için yollara düştü mü? Ama batı her türlü numarasını çekip demokrasinin kadim sahibi olarak demokrasi kuryeliği yapıp durmakta… Bazen ambargolar, bazen savaş uçakları ve bazen de bombalar bu iş için kullanılıyor. Kültür emperyalizmi dediğimiz şeyin bir parçası olarak görebiliriz bu kavramlar savaşını. Ama artık teknolojinin getirileri ile birlikte savaşın mecrası değişmiş görünüyor. Global ve yerel ölçekte fikirler ve kavramlar hayatın her alanında bir çatışma, bir savaş taktiği olarak kullanılacak bundan böyle. Ben buna kavramlar borsası diyorum. Fikirlere bir değer/ eder/fiyat biçmem de bundan dolayı.
Yeni durumlar yeni ihtiyaçları ortaya çıkarırken yeni ihtiyaçlar yeni terimler üretiyor. Eskiden evimizi taşıyacağımız zaman eş dost birkaç kişi toplar, bir elden hallederdik bu meseleyi. Ama şimdilerde işi daha pratik ve profesyonelce çözme arzusundayız. Bu bir durum! Bu durumla birlikte ortaya bir ihtiyaç çıkıyor: Bu işin pratik, zararsız ve profesyonelce halledilmesi. Bu da bir ihtiyaç! Bu ihtiyaç da bizim için şöyle bir terim/kavram üretiyor: Evden eve nakliyat. İşte tam da bu anda savaş başlıyor. Evden eve nakliyat denilince akla ilk önce kim gelecek? Bu terim söylendiğinde akla ilk önce gelmek isteyenlerin, bundan faydalanmak isteyenlerin çatışmaları ve rekabetlerinden ortaya bir piyasa çıkıyor böylelikle. Teknoloji bu savaşların daha belirgin ve göz önünde olmasını sağlıyor. İnternette arama motoruna yazdığınız bir kelimenin karşılığına kendi fikir/firma/ürünlerini koymak isteyenlerin rekabeti hedef kavramın fiyatını ve piyasa değerini belirliyor. Arama motorunda istenilen bir kavram/kelimenin ilk karşılıklarından biri olmak çok önemli ve para eden bir şey.
Bu örnekleri hayatın tüm alanlarında fikir ve kavramlar üzerinden yapılan mücadeleyi daha iyi anlatmak için verdim. Yüzyıllardır alttan alta süren bu mücadele artık birçok imkânla birlikte gün yüzüne çıkmak zorunda. Şartlar bizim lehimize elbette. Demokrasi deyince, insanlık, medeniyet deyince aklımıza neden Batı ya da Avrupa geliyor ki yani? Terörizm denince aklımıza Ortadoğu’nun gelmesini isteyen şebekler neyin peşindeler? Ürettikleri tüm negatif aşağılık kavramları yakamıza yapıştırıp yüce kavramları kendilerine bağlayan bir düşmanımız var anlayacağınız. Eskiden Müslüman denince akla Türkler gelirmiş ya hani, bu işte bizim bilek gücüyle söke söke aldığımız bir kavram. Müslümanlık kavramını İslam uğrunda kan dökerek kendimizle özdeşleştirmişiz bir şekilde. Bu iyi ve etkili bir örnek!
Kavram ne kadar yayılmacı bir politika izlerse izlesin, ne kadar çok medeniyete intikal etmiş olursa olsun onun telifi üreticisindedir. Kavramı üreten, kavramını kabul ettiren aslında er meydanına şartlarını kendisi belirlemiş olarak çıkıyor. Fransa’da her yıl çatır çatır kavram üretilir mesela, dünya borsasına yayılır. Sonra biz bunlar üzerinden düşünmeye ve tartışmaya başlarız. Böyle olunca da sahaya bir sıfır yenik çıkarız. Laiklik kavramının içinden bir türlü çıkamayışımız, tartışmaların bir türlü sonuca ulaşmaması da bundan dolayı. Başkasının pistinde dans etmenin zorluklarını yaşıyoruz yüz yıldır. Kendi pistimizi inşa edersek, şartları biz belirleriz. Arkamızdan nal toplarlar sonra, iyi olur. Eksen kayması gibi kavramlar üretirler elbette, sonra kavramlar savaşı başlar, bunlardan bahsediyorum. Sonuç: Uykum geldi.
Abdullah Kibritçi 'ın Yazısı.