Öylesi de Var Böylesi de...
Mustafa Altınay
Ölüm hiçbir insana yakışmaz; yakıştıramayız kimseye. Hâlbuki mutlaklığı tereddütsüz bir kanun ölmek...
Dünyaya öyle insanlar gelmiş ki, o insanların bu dünyadan göçmesine kimse “ölüm” adını veremez edebinden. Ölüm onlarla farklılaşmış sanki. Yumuşamış, sakinleşmiş... Cana susamış bir canavar olmaktan çıkıp, tam vaktinde gelen bir dost simasına bürünmüş. Adı bile değişmiş ölümün o güzel insanlarla. İntikâl demişiz bazen, vefat demişiz, hicret demişiz. Fakat öyleleri olmuş ki ölüm artık ölüm olmaktan sıyrılmış, ona da şahadet demişiz. O hicret, vefat öyle bir güzelliğe bürünmüş ki o insanlarla, o güzelliği görüp idrak edebilenler onu arzulamış...
Onlar için ölüm bir vasıtadır, bir dost veya vuslatın ilk kapısı… Biz korkuyla, bilmezlikle titrerken, onlar hasretten titrer.
Hastalıkları da bu yüzden metanetle karşılarlar, hatta severler. Çünkü hastalıklar vuslat kapısının tokmağıdır. Her hastalıkta o tokmak kapıya vurulur, “Geleyim mi?” diye en Sevgili’ye özlemle sorulur. O, "gel" derse vuslat kapısı aralanır, "kal" derse sabırla vuslat günü beklenir.
Bize de ölüm vuslat kapısı olsun, bize de ölüm böyle yakışsın inşallah...
GENÇ'ın Yazısı.