Yaşı sekseni aşmış yaşlı bir teyzemiz, henüz otuzunu geçmemiş genç bir arkadaşımızla sohbet etmektedir. Uzayan konuşmalar esnasında, teyzemiz konudan konuya atlar, büyük bir şevk içinde hatıralarını tazeler. O sırada genç arkadaşımız gözlerini dört açmış, kendisine anlatılanları can kulağı ve hürmetle dinlemektedir. Yaklaşık yirmi dakika sonra, sözün demini alıp koyulaştığı bir esnada, teyzemiz hafifçe doğrulur ve gencin gözlerinin içine manidar bir şekilde bakarak şöyle der:

- Yavrum, sen beni ne kadar dinlediysen Allah da seni o kadar dinlesin!

Genç o an, bu duanın derinliğini fark eder, yüreğinde tarifsiz bir sevinç duyar. Şu kısa görünen duaya ne büyük manalar sığdırdığının bilincinde olan teyzemiz duramaz ve gönlünü yaralayan bir acısını paylaşır:

- Yavrum, geçenlerde bir arkadaşımın ihtiyacı için vakıflardan birine gittim. Kapıda görevliye meramımı anlatmaya çalıştım. Hiç dinlemedi beni, öteledi, önemsemedi. “Oğlum lütfen dinle, derdimi anlatayım” dedim, adam yine de pek oralı olmadı, gözlerime bakmadı, bana değer vermedi... Bu hareketler beni çok üzdü yavrum, içimden gayrı iradi “Allah’ım bu adam beni dinlemedi, sen de onu dinleme!” diye geçirdim...

Evet, bu gerçek ve ibretlik hadiseden hepimiz adına çıkarılacak çok ders var. Çünkü meseleyi azıcık deşelediğimiz zaman, kendi medeniyetimizin ne büyük bir «insan» telakkisi taşıdığını görmüş oluruz. Bir insanın gönlünü etmek ile Allah’ın rızasını kazanmak arasındaki kestirme yollara ulaşırız. İnsana verilecek en ufak bir emeğin, insana gösterilecek en küçük bir teveccühün Allah’a giden yollarda elimizden sımsıkı tutacağını anlarız. İnsan kalbine dokunmadan, insana değer vermeden gerçek bir insan olamayacağımızı, Hakk’a ulaşamayacağımızı öğreniriz...

O hâlde, bu sayımız vesilesiyle “gönlü Allah’ta olanın, gözü insanda olsun” hatırlatmasında bulunmak istiyoruz. Allah’a bağladığımız ve O’ndan başkasıyla tatmin olmayacak olan gönlümüzü, “gözümüzü insana odaklayarak” daha da bahtiyar edeceğimizi, “gözümüzü insandan ayırmayarak” daha da genişleteceğimizi unutmayalım. Çünkü gözümüzü insana odaklamadan insanca ilişkiler kuramayacağız, birbirimize şifa olup insanlığımızın manasını anlamayacağız, tatsız tuzsuz ilişkilerin acısıyla, hüznüyle yaşayacağız. Gözümüzü insandan ayırırsak eğer, kendi benliğimizden kurtulamayıp, insandan Hakk’a uzanan ulvi yoldan sapmış olacağız.

Gönlünü Allah’a bağlayıp Hakk’ın halifesi olan insana öteler adına “göz koyanlara”, yüzlerin birbirinden döndüğü, gözlerin gözlerden kaçıp televizyon, bilgisayar, telefon ekranlarına «gömüldüğü» şu amansız çağda, birbirlerine ulu nazarlarla “nazar edenlere” selam olsun...

***

Geçtiğimiz ay 100 genç arkadaşımız Gemlik’te bir araya geldiler, “derdimizi tazeliyoruz” başlıklı unutamadıkları bir kampa katıldılar. Ardından, çeşitli üniversitelerde kulüp başkanı olan altmışa yakın dostumuz “Kulüpler Birliği” çatısı altında İstanbul›da toplandılar, «hayırda öncü olma» adına özel bir buluşma düzenlediler. Diğer yandan birçok ilden, ilçeden ve okuldan GENÇ markalı faaliyet haberleri gelmeye devam ediyor. Tüm bu geliş gidişlerin, gerçekleşen faaliyetlerin hayırlara vesile olmasını diliyor, fedakarlıkları ve niyetleri ile hepimizi bahtiyar eden tüm “GENÇ Gönüllüler”e yürekten teşekkür ediyoruz.

Nisan’da görüşmek üzere, muhabbetle kalınız, Allah’a emanet olunuz...


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.