Her dönemin kendini kaptırdığı kötü bir ruhu varsa; modern zamanın ruhunu, insanî değerlerden ve fıtratından arındıran liberal ideolojinin çarpık özgürlük anlayışı oluşturuyor. İnsan bilincini hakikate ve fıtrata kapatan bu anlayış; insanı, şuuru kapalı bir halde yaşatıp bunun farkına da vardırmayan bir halde sürüp gidiyor.

Kusurlu ana-baba tutumları ve terbiye sonucu bazı insanlar, yetişkin hayat için gerekli davranışları yeterince öğrenemiyor. Aşırı korumacı ya da ilgisiz yetiştirilen bireyler, kendilerini yalnız ve çaresiz hissedip, diğer insanlarla ilişkilerinde sevgi yerine, güvenlik sağlamaya yönelebiliyor. Güven eksikliği, yetersizlik duygusuna neden oluyor ve bu duyguya da sürekli bir kaygı eşlik ediyor. Kişisel gelişim uzmanlığının ve iletişim becerisi satmanın bir endüstri kolu hâline geldiği dünyamızda ne yazık ki insan her geçen gün daha fazla iletişim engeli çıkarmakta ya da kendisi diğer insanların engellerine takılabilmektedir. Birbirimizi yeterince dinlemez olduk. Yüz yüze, göz göze iletişime dost meclislerinde bile az rastlanıyor. Akıllı telefonlarımızın yüzüne baktığımız gibi bakamıyoruz dostlarımızın gözüne. Bunlar iletişimin görünen yanı, bir de duyulan yanı, konuşmalarımız var. Modern savruk insanın bütün kompleksleri, kişilik bozuklukları, psikolojik problemleri, ruhsal sapmaları konuşması ve iletişimi sırasında ortaya dökülüveriyor.

Büyük bir çoğunluk kendisini dışarıya karşı, olduğundan farklı ve üstün gösterme sevdası taşıyor. Bu gösteriş tavır ve davranışlarla olduğu gibi büyük ölçüde konuşma yoluyla gerçekleştiriliyor. Konu ne olursa olsun iddiacı ve tartışmacı bir üslup takınmak, kendisiyle aynı ortamda bulunan kişileri muhatap kabul etmeyip, karşısındakinin yüzüne bakmadan konuşmak çoğu kez bilinçsiz yapılsa da bir aşağılama metodu olarak kullanılıyor. Karşı taraf bir şey anlatırken onu kale almadığını ve dinlemediğini belli edecek şekilde başkasıyla farklı bir konu konuşmaya başlamak, saygısız ve alaycı konuşmanın diğer örneklerinden. Çok özel, önemli ve herkesten daha üstün bir şahsiyete sahip insan izlenimi vermenin yolunun umursamazlık olduğuna inanılmaya başlandı. Güzel ahlakın en önemli özelliklerinden alçakgönüllü olma hali, herkese karşı sevgi dolu, saygılı ve candan bir tavır takınmak küçük düşürücü bulunur oldu. Modern salgınların oluşturduğu ağır kibir hastalıklarında, herkese selam vermemek, ancak selam verilen insan olmak önemli görülüyor. Çevresindekilerle ilgileniyormuş gibi görünüp, birisi candan bir tavır gösterdiğinde mesafeli davranıp, oradan uzaklaşmak soğuk, hissiz modern insanın karakterini yansıtıyor.

Her dönemin kendini kaptırdığı kötü bir ruhu varsa; modern zamanın ruhunu, insanî değerlerden ve fıtratından arındıran liberal ideolojinin çarpık özgürlük anlayışı oluşturuyor. İnsan bilincini hakikate ve fıtrata kapatan bu anlayış; insanı, şuuru kapalı bir halde yaşatıp bunun farkına da vardırmayan bir halde sürüp gidiyor.

Diğer yandan modern hayat tarzının belirgin vasıflarından biri de insanı sayısız küçük meseleyle meşgul etmesi. Gündelik hayatımız ayrıntılar ve ayrıntıların başka ayrıntılara bölünmesi üzerine kurulmuş bulunuyor. İçinde yaşadığımız hâkim sistem bize kendimizi ve hayati sorunlarımızı adeta tümden unutturmak için önümüze bitmez tükenmez gündelik işler çıkarıp yığıyor. Bu bitmez tükenmez işler, bize her şeyi unutturuyor. Yüzlerce hedef ve meşgale bir noktadan sonra büyük tuzaklar haline geliyor. Eşyaya ve metaya bakmaktan birbirimizin yüzüne bakmaya fırsatımız ve zamanımız olmuyor.

Başarı, para, statü ve bedensel hazların hedeflendiği dünyada karakter ve şahsiyet namına geriye kalan şey ‘içindeki seni ortaya çıkar’ sloganı. Belli bir terbiye, manevî ve ahlakî bir işlemden geçirilmemiş ‘ben’in, azgın bir hayvan gibi orta yere salındığında neleri tahrip edebileceğini de hep beraber görüyoruz. Gündelik hayat bu krizlerin fark edilemez sayısız örnekleriyle dolu. Her şey ustaca düzenlenmiş bir ikiyüzlülükle gizleniyor; acılar, mutsuzluklar, haz ve umutla cilalanıyor. Böyle kültürel bir havzada narsist, kendine sevdalı kişiler giderek yaygınlaşıyor ve normale bürünüyor. İnsanlar birbirlerinden uzaklaşıp, aralarına duvarlar örüyorlar.


Ali Can'ın Yazısı.