Bizim çocukluk ve ilk gençlik yıllarımız bıkıncaya dek şu nasihati dinlemekle geçti. “Evladım, derslerine çalış, okulunu bitir, bir an önce ekmeğini eline al. O siyaset işlerine, anarşiye, teröre sakın bulaşma”

1980 Askeri Darbesi’nin hükümet başkanı emekli oramiral Bülent Ulusu, 1983’te yapılacak olan milletvekili seçimleri öncesinde kendisine vekillik için teklifler geldiğini ama reddettiğini söylemiş ve eklemişti. “Politikaya bulaşmak istemiyorum” (Müsaadenizle yazı boyunca politika ile siyaset kavramlarını aynı anlamda kullanacağız. Bülent Ulusu’nun çıkış noktamız olan cümlesinde aynı anlam kast edildi çünkü)

Lise öğrencisiydim ve o zamanlar lise çağındaki normal bir vatan evladının aksine ülke siyasetini yakından takip ediyordum. Bu “bulaşma” tabiri bana tuhaf gelmişti. Ülke yönetiminin içinde bulunmak; asla bulaşılmaması gereken, içine girilince asla temiz kalınamayan bir şey miydi?

Çok sonraları idrak ettik ki, ülke yönetiminde seçimle iş başına gelenler büyük bir kuşatma altına alınırmış, itibarsızlaştırılırmış, kendilerine yönetim mekanizmasında mümkün mertebe dar alan bırakılırmış. Böylelikle aynı zamanda temiz ve dürüst insanların zihinlerine politika gibi kirli bir alandan uzak kalmaları telkininde bulunulur, yönetim mekanizmasında “ülkenin gerçek efendileri”nin sözlerinden çıkmayacak insanların olması sağlanmaya çalışılırmış.

Azıcık aklıselim sahibi bir Müslümanın düşünmesi gerekmiyor mu: Resulullah (s.a.v.) da aynı zamanda bir devlet başkanı değil miydi? İç ve dış ilişkileri yönetmedi mi? Savaşlar ve anlaşmalar yapmadı mı? Bunlar siyaset değil mi?

Yerinizden zıplayıp “Estağfurullah!” demeyin hemen. Bu bizim şartlı refleksimizden başka bir şey değil. O zaman siyasi partiler ve günümüz anlamında bir demokrasi sistemi yoktu belki, ancak devrin şartlarında pekâlâ siyaset yapılıyordu ve zaten başka türlü de olamazdı.

Bizim çocukluk ve ilk gençlik yıllarımız bıkıncaya dek şu nasihati dinlemekle geçti. “Evladım, derslerine çalış, okulunu bitir, bir an önce ekmeğini eline al. O siyaset işlerine, anarşiye, teröre sakın bulaşma”

Ne kadar enteresan, değil mi? Bir kere bulaşma tabiri yine karşımıza çıktı. Ayrıca siyaset, anarşi, terör aynı cümlenin içinde, eski ve güzel klişeyle 32 kısım tekmili birden hepsi bu sinemada… Tamam; okuyalım, iş güç sahibi olalım, ekmeğimizi elimize alalım, efendi efendi yaşayalım, bizi de başkaları yönetsin. Bu kadar örnek çocuklar isek biz niye yönetmiyoruz da kirli ve bulaşık insanların yönetmesine razı oluyoruz?

Bu büyük bir illüzyonun önemli bir parçasıdır. Uyanmamızın bu kadar uzun sürmesinin sebebi büyük bir imparatorluğu kaybetmiş olmanın sebep olduğu büyük (ve hâlâ geçmemiş olan) travmayla allak bullak olmuş beyinlere uygulanan şiddetli yıkama faaliyetidir. Her şeyin temizi de kirlisi de vardır. Sanat, ekonomi, insan ilişkileri, hepsinde... Ne olacak, bunlardan da mı uzak duracağız? Temiz yapan da kirli yapan da insandır. Kirli insanlara bırakırsanız kirli kalır, temiz insanlar olarak topa girerseniz temiz olur.


Bülent Şirin 'ın Yazısı.