İbrahim Peygamber müşrik babasıyla dünyevî mevzularda iyi geçinir ancak Allah’ın hakkını her hakkın üzerinde tutarak babasının şirk barındıran emirlerine itaat etmezdi. Tevhid’i, doğrudan babasının yüzüne haykırırken asla saygıyı, merhameti de elden bırakmaz, (bkz: Meryem 41-49) babasının tavrı ne kadar sert olursa olsun her defasında “babacığım” diye hitap ederdi. Çünkü Allah Teâlâ anne babaya ihsanı, hiçbir şarta bağlamamıştır. Müslüman veya kâfir, iyi veya kötü fark etmez her durumda iyi muamele şarttır. Hiç ilgilenmese, onu sokağa atsa dahi Allah emrettiği için evlat, anne babasına ihsanda bulunmakla yükümlüdür. Ve hürmette kusur ederse hiçbir zaman anne babasına karşı haklı konuma çıkamayacağını unutmamalıdır. Zira ebeveynin hakları en yüce makam tarafından koruma altına alınmıştır. Onlar anne-babalığın hakkını vermediğinde Allah’a ayrıca hesabını vereceklerdir.

Allah Teâlâ, İbrahim kıssası üzerinden anne babasına gereken hürmeti göstermeyenlerden şu sorgulamayı yapmalarını ister: Anne-babanız, Hz. İbrahim’in müşrik babasından daha mı kötü ki İbrahim Peygamberin babasına gösterdiği hürmeti onlardan sakınıyorsunuz? Anne babasını elinin tersiyle itip sözüm ona İslamî çalışmalar yürütmeye çalışanlar, kendilerine ne Kitab ne de sünnetten bir dayanak bulamayacak; Allah Rasûlü’nün Veda Hutbesi’nde yer alan anne babaya hürmet konusundaki vasiyetini yerine getirmemiş olacaklardır.


Alican Tatlı'ın Yazısı.