Hasan Karaoğlu

Günümüzde tarih bir puzzle gibidir. Ben de bu puzzle`ın parçalarını bulup birleştirmeye başlamışken ilk bulduğum parça II. Abdülhamid oldu. Saklı tarihle tanışmama vesile olan ilk Sultan...

"Abdülhamid’i anlayabilmek her şeyi anlamak olacaktır." der Üstad Necip Fazıl. Ne demek istiyor Üstad? Neyi anlamalıyız? 33 yıl Devlet-i Aliye’yi nasıl ayakta tuttuğunu mu? Yoksa saltanatı süresince devletin 280 milyon altın borcunu 30 milyona indirdiğini mi? Ya da Fransa’da sahnelenmek istenen “Muhammed” adlı -Peygamber (sav) Efendimiz`e hakaret içeren- oyunu sefirleri aracılığıyla daha bir kez bile sahnelenmeden kaldırtmasını mı?

Abdülhamid 31 Ağustos 1876 tarihinde tahta geçtiğinde devletin borcu 280 milyon altındı. Bu borçların ödenmesi için devlet genelinde tutumlu ekonomik bir politika izlenmiş, dış borçları denetlemek için Duyunu Umumiye kurulmuştur. Bu tutumluluk hususunda karıştırılan bir olay da Abdülhamid’in donanma düşmanı olduğu ve bu yüzden donanmayı tersanelerde çürüttüğü düşüncesidir. Devletin o kadar borcu varken donanma masraflarını karşılayacak güçte değildi. Sonuçta bu donanmadaki gemilerin yıllık bakımı, boyanması vs. devlet için ek bir ekonomik masraf demekti. Bu masraftan kaçınmak için de biçare bu durumda bırakılmıştır. Fakat ilk Deniz Müzesi’nin de Abdülhamid zamanında açıldığını belirtmekte fayda var.

1890 yılında Fransız Akademisi üyelerinden Marki de Bonnier “Muhammed” adlı bir oyun yazmış. Sahnede Peygamberimiz bile oynanacakmış. Düşünsenize, buna kim dayanır? Avrupa ve Amerika -hatta Asya- ile sefirleri aracılığıyla irtibatta bulunan Sultan Abdülhamid derhal Fransız sefiri Salih Münir Paşa ile irtibata geçer. Dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Sadi Carnot’a sert uyarılarda -ticari ilişkileri kesmek gibi- bulunarak oyunu tüm Fransa’da daha tek bir kez sahnelemenden kaldırtır.

Abdülhamid’in gizemlerinden biri de yardımseverliğidir. Ama bu bildiklerinizden değil. 1900 yılında Amerika’nın Johnstown şehrinde sel hadisesi vuku bulduğunda Sultan Abdülhamid İstanbul’daki ABD sefirine sel hadisesinde zarar gören şehir için 200 lira yardımda bulunmuştur. Düşünün ki, devlet o kadar zor durumdayken bile hoşgörü ve yardımseverliğinde gram azalma olmamıştır.

Ve bir de Yahudi Theodor Herzl’in Abdülhamid’e sunduğu teklif var. Siyonizm’in kurucusu kabul edilen Herzl 1900’lü yıllarda padişahın Avrupa ajanı Newlinski aracılığıyla Filistin topraklarına Yahudi meskenine izin vermesi halinde nakit 5 milyon altınlık teklifini sunar. Abdülhamid ise bunu çok sert bir şekilde tarihe kazınmış şu sözlerle cevaplayacaktı:

“Ben bir karış dahi olsa toprak satmam. Zira bu vatan bana değil milletime emanettir. Milletim bu vatanı kanlarıyla mahsuldar kılmıştır. Böyle bir toprak parçası bizden kopartılmak istense bile o toprağı kanlarımızla kaplarız.”

Allah, Ulu Hakan Abdulhamid Han`a layık torunlar olabilmeyi bizlere nasip eylesin...


GENÇ'ın Yazısı.