İyi Bir Kitapsever İyi Bir Dergi Takipçisidir
Yusuf Turan Günaydın Türkiye’deki sayılı kitapseverlerden biri. Bana daha altı yedi yaşlarımda iken kitap okumanın çok önemli bir iş olduğunu derinden hissettiren ilk insan. Türk Tarih Kurumu’nda çalışıyor. Kitaplarıyla yaşıyor. Sûfî ve Kitap, Düstûr-ı Ahlâkî: Müntehabât-ı Eş‘âr-ı Alî, Bektaşîlik Makâlâtı, Ali Emîrî’nin Yemen Hatırâtı, Mehmet Âkif’in Mektupları, Emin Akif Ersoy’un Babam Mehmed Âkif, Ubeydiye Risalesi: Dar Geçitleri Aşmak hazırladığı eserlerden bazılarıdır. Kendisi ile kitapseverliği konuştuk.
Türkiye’de insana kaç kitabı olduğunda kitapsever, kitap hastası gibi sıfatlar yakıştırılıyor? Bu yaşa göre de değişiyor mu?
Bana kalırsa adet çok belirleyici değil fakat yine de söz konusu elbette: Bir oda dolusu kitabınız varsa (odanın büyüklüğü-küçüklüğü önemli değil) kitapsever / kitap hastası veya kitapkoliksinizdir. Yani kitapsever olabilmeniz için ‘kitabı satın alıyor’ oluşunuz şarttır kabulüyle söylüyorum bunu. Yoksa herkes kitapseverdir; ama satın almayanların kitapseverliği, çocuk sahibi olmadan bütün çocukları sevmek veya ne biliyim okullar olmadan millî eğitimi yönetmek gibi bir şey olsa gerektir. E tabii kitabı satın alıyor olmanız da yetmez; sonuçta herkes ucundan kıyısından kitap satın alıyor; satın aldığınız kitaplar artık birkaç raf veya altı-yedi raflık birkaç kitap dolabını aşarak müstakil bir oda ihtiyacı doğurmuyorsa siz kitapsever / kitapkolik vs. değilsinizdir aslında. Ciddi anlamda kitap satın alıyorsanız gerçekten seviyorsunuz demektir; çünkü ona hatırı sayılır bir meblağ ayırıyorsunuzdur. İnsan sevdiği için harcar.
Türkiye’de size göre kitap düşkünü sayılabilecek isimleri, her birini bir iki cümle belirgin özelliği ile zikredecek şekilde saymanızı rica etsem?
Benim tanıdıklarım arasında Prof. Dr. Ali Birinci Hoca başta gelir. Ama onun kitaba düşkünlüğü ilgi ve ihtisas alanlarıyla sınırlıdır. Her kitabı almaz. Aldığı kitaplardan bir kısmını da kendisinden daha çok işine yarayacağına yüzde yüz inandığı birine rastlarsa tereddütsüz hibe edebilir (şahidim). Çokça dergi de alır; belli başlı kütüphanelerde tam takımı bulunmayan bazı dergileri o, müteferrik sayılar hâlinde elde etmiş; takım hâlinde ciltletmiş ve kitaplığına koymuştur. İkinci sırada İsmail Kasap Hoca gelir. İsmail Hoca’nın kitap düşkünlüğünü -ilgi alanları her zaman önde olmakla birlikte- biraz daha selülozik buluyorum. Kitaba çok para vermekten çekinmez fakat yine de mesela benim verdiğimin en az yarısını vererek onları elde etmeyi de başarır. Rahmetli İsmail Dervişoğlu’nu da elinden çok kitap geçen ama onları zaman zaman bütünüyle elden çıkartabilecek kadar gözü kara bir kitapsever olarak tanıyorum. Mehmet Aycı’nın iyi kitapları iyi masraflarla -ivazsız garazsız- elde eden ve elde ettiği hiçbir kitaptan dolayı en ufak bir pişmanlık duymayacak kadar harbi bir kitapsever olduğunu düşünüyorum. Kâmil Büyüker, kitaba ulaşma konusundaki medenî cesaretiyle tanıdığım, sahaf gezilerinde inci toplar gibi kıymetli kitapları bulmakta mahir bir kitapseverdir. Yahya Erdem Bey’in seçme kitaplardan oluşmuş ve yabancı dil nadir kitaplar konusunda zengin bir kitaplığa sahip olduğu yönünde bir izlenime sahibim. Yine Yahya Düzenli Ağabey’i de zengin bir kitaplığı bulunmakla birlikte kitapları eve göre değil evini kitaplara göre düzenleyen bir kitapsever olarak tanıyorum.
Son yüzyıldan bakarak soracak olursam; dergi takip etmeyen birini ne derece kitapsever sayabiliriz sizce?
Kitapseverliğin ‘dergiseverlik’le yakından alakalı olduğunu düşünüyorum. Hatta yaşadığı devrin dergilerini eksiksiz takip ettikten sonra; eski dergileri de sahaflardan toplayarak ciltletmek ve adeta ‘kitaplaştırmak’ gerektiği kanaatindeyim; bunu yazdım da. Özellikle son yüzyılda birçok kitabın ana maddesi dergilerdir. Dergilerde yayınlanan şiir ve yazıların daha sonra kitaplaşması söz konusu olduğu gibi dergi koleksiyonları da kitaplaştırılabilecek binlerce, on binlerce yazıyla doludur. Kesinlikle katılıyorum; iyi bir kitapsever aynı zamanda iyi bir dergi (veya süreli yayın) takipçisidir.
Çok kitabı olmayan, kitap alma imkanı olmayan bir gence bulunduğu küçük bir şehirdeki kütüphaneden ne şekilde istifade etmesini tavsiye edersiniz?
Faal okuyucu olarak yararlanabilir; kütüphane ve kitap kokusunu o mekânda duyabilmeli. Gidip orada kitap okumak için zaman ayırmalı; ödünç kitap servisi varsa bundan yararlanmalı. Bunları yaparken de o kitaplara kendisinden sonra daha birçok kişinin, hatta yıllar sonra tekrar kendisinin ihtiyacı olacağı bilinciyle hareket etmeli.
Asım Gültekin'ın Yazısı.