Üç mescidimiz var bizim. Üç şiarımız. Üç tecellinin mekanı üç mübarek mekanımız. Bir tanesi Mekke’dir. İzzetin ve celalin tecessüm ettiği Kabe’ye yuvadır. Devasa bina ve kulelerin arasında dünyanın merkezi, üss ül esası olarak kimse onunla boy ölçüşemez, o kadar azametlidir. Sonra Medine gelir. Ravza’nın mekanıdır. Rahmetin, merhametin ve şefkatin tecessümüdür o nurlu belde. Ve Kudüs... Zıt tecellilerin mekanıdır. Hem acımızın, hem de tarihi mirasımızın heykelidir. Bir avuç sapıtmışın elinde acı çeken bu şerefli belde bir yanda acziyetimizin remzidir, bir yandan da, içine gireni saran, sanki göklerden inmiş havası ile ihtişamlı medeniyetimizin silinmeyen izidir. Biz orada kendimizi bulduk. O yüzden Kudüs denince başımız döndü bizim, biz Kudüs’ü çok sevdik. Orayı sahiplendik ve “Kudüs bizimdir” dedik. Bildik ki Kudüs “bizimdir” diyenindir. Kudüs senindir kardeşim, Kudüs senindir.

Şehir boyunca her bir taşının ayrı bir hikâyesi olan, Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar için dünya üzerinde kutsal sayılan, sokaklarında yürürken kendinizi dünyadaki her hangi bir şehirde değil de gökyüzünde inşa edilip yeryüzüne indirilmiş bir yerde yürüyormuş gibi hissettiren bir şehir var mı bildiğiniz; Kudüs’ten başka?..

Psikoloji literatürüne Heinz Herman tarafından “Kudüs Sendromu” diye bir kavram girmesi de bu sebeple olabilir, kim bilir… İnsan Kudüs’e bir kez gidip bu sırlarla dolu şehri keşfe çıktığı zaman kendisini kutsal hissediyormuş. Haksız da sayılmayız aslında. Kudüs’ün gizemli sokaklarında, Mescid-i Aksa müezzini Azzam Duvik’in insanın kalbinin en derinine işleyen ezanını dinlerken Aksa’ya giden daracık yollarda Filistinli çocuklarla koşu yarışı yaparak namaza gitmek, kalbin de, ruhun da, aklın da kutsallığa çıkması için en sağlam zemin belki de. Yolu aynen bu şekilde Kudüs’e düşmüş olanlar bakın ne diyor bu İsrail işgali altındaki güzeller güzeli şehir için…

Kudüs Bizim İçin Evliyadır!

Ömer Lekesiz

Kudüs’ün bizim için önemli olmasının ilk sebebi Cenab-ı Hakk’ın yeryüzünde, arzda ibadet ve doğa anlamında diğer bölgelerden daha makbul olduğuna işaret ettiği yerdir Kudüs. Bildiğiniz iki büyük ibadet mekanımız var. Beytullah ve Mescid-i Aksa. Allah kullarına Kudüs’te ibadet etme hakkını vermiş, yani bu bizzat Allah’ın hakkıdır. Allah’ın biz Müslümanlara Kudüs’te ibadet hakkı vermesinden ötürü biz Kudüs’te varız, Kudüs’te savaşırız. İkinci olarak Hicret’ten 16 ay sonrasına kadar kıblemiz Mescid-i Aksa idi. Kudüs ilk kıblemiz olması hasebiyle bize ait bir yerdir. Kudüs başkalarıyla paylaşılmaz ve biz paylaşmamak için savaşırız, direniriz.

Öte yandan Hz. İbrahim, Hz. İshak, Hz. Yakup, Hz. Yuşa gibi birçok peygamber bu beldeye gönderilmiş. Efendimiz’in (s.a.v.) bir hadisi vardır “Bir kişiyi gördüğünüzde eğer size Allah’ı hatırlatıyorsa o evliyadır.” İşte Kudüs de bizim için evliyadır. Bakınca Cenab-ı Hakk’ı hatırlatır bize. Siyasi anlamını söylemeye gerek bile duymuyorum artık. Biz Kudüs’ü ehliyetsiz, suni, yapmacık, var olmayan bir devletin eline bırakmayız. Üzülmemiz, kavgamız da bundandır. Kudüs medeniyet tarihi olan, geleceği olan bir devletin elinde olmalıdır. Bütün çabamız da bu yönde.

Mekanları ve Zamanları Cem Eden Şehir: Kudüs

Leyla İpekçi

Bir Miraç gecesinde Kudüs’teydim. Dualarımızla, tevhidlerimizle, zikirlerimizle donanmıştık. Bu kan gölü olmuş coğrafyaya iyileşmeye gelmiştim. Ortadoğu’yla aramda başkalarına hiç açılmayan bir sır var gibi hissediyorum. Çok yorgun, çok yaşlı yıllar vardır bu ruhun gerisinde. Yıkım ile onarım, savaş ile kardeşlik, şeffaflık ile gizlilik, utanç ile iddia, tevazu ile kibir.

Kudüs’e giderken uçak havaalanına doğru alçalmaya geçtiğinde duru Akdeniz’in önünde uzanan sahili geçerken Akdenizli ve Ortadoğulu olduğumu iliklerime kadar hissediyorum. Yeryüzünün en düşük noktasıyla göğe en yakın noktasının burada olması, tüm mekanları cem eden özelliğini düşündürüyor bana Kudüs. İnsanlığın nefsinden ruhuna miraç etme gayesinin simgesi Kudüs. Bir başka deyişle Kudüs, mekanları olduğu kadar zamanları da cem ediyor.

Kudüs’te Hiç Radyo Kanalımız Yok!

Marwa Alkhateb (Kudüslü Müslüman)

Kudüs’te çok belirgin bir İsrail baskısı vardır. Burada Müslüman olarak yayıncılıkla ilgilenmek oldukça zor bir iş. İki tane Müslüman kanalımız var Kudüs’te. Al-Aqsa ve Al-Quds Kanalı. Hiç radyo kanalımız yok mesela. Radyoyu açtığınızda İsrail yayını yapan kanallar görürsünüz. Burada liberal Müslümanların çıkardığı yayınları bulmak kolaydır fakat bizim kafa yapımızda, Hamas’ı destekleyen yayın bulmak imkânsız.

Gazze’de çok sayıda farklı yayın var fakat işgal altındaki Kudüs’te bunların hiçbiri yok. Çeşitli öğrenci grupları var yalnızca. Bunların en belirgin olanı Kudüs muhafızı Şeyh Raed Salah’ın kurduğu gruplar. Gazete olarak Raed Salah’ın doğduğu yer olan Um-alfahem’de çıkan Sawt Alhaq gazetesi mevcut. Bu bölgede yaşayan Müslümanların okuyabildiği tek gazete. Bunun dışında Kudüslü hanımlar için yayınlanan Eshraka Dergisi var. Şairlerimizden Saleh Ahmad, Müslüman yazarlarımızdan ise babam Kamal Khateb var.

Ecdadın Hassasiyetini Koruma Derdindeyiz!

Kürşad Mahmat (TİKA Filistin Koordinatörü)

Filistin’de geçirdiğimiz 2.5 yıl süresince tanıklık ettiğimiz onlarca hadisenin içerisinden ‘güzel’ diye niteleyebileceğimiz hatıralar olsa da bu denli acı ile hemhal olmuş, hayatlarının en büyük parçası trajedi olmuş bir halk ile ilgili ne çare ki hafızamıza kazınanını da kişisel hikâyeler bakımından yürek dağlayan notlar oluşturmakta. Yüzlerce yıldır kendisinin ve atalarının rızıklarını devşirdikleri zeytin bahçesindeki çeşmesine yerleşimci korkusuyla gidemeyen Nabluslu teyzenin gözlerini, yeni doğan bebeğinin Aşdod’daki ameliyatına gidemeyen ve duvarlara bakan Gazze’deki asistanımızın gözlerini, 17 yıl sebepsiz hapishanede gün geçiren milletvekilinin gözlerini, El-Halil’de 2000 yıllık zeytin ağaçları bulunan bahçesindeki Hz. İbrahim’in yıkandığı kuyuda çağdaş kovboy kılıklı silahlı yerleşimcilerin yıkanışlarını anlatan amcanın bakışlarını, toplantı esnasında başlayan bombardımana yorum getiren Gazzeli bakanın gözlerini de unutamam. Koca bir ümmetin yükünü onlar adına çekmekte olan mazlum, mağdur ama onurlu halka Türk milleti adına proje ve faaliyetler ile el uzatmakla görevli olduğumuz dönem içerisinde bizler açısından kritik önemde olanlar oldu.

Bunlar içerisinde hiç şüphesiz gönlümüzdeki yeri her şeyden bağımsız ve ayrı olarak Kudüs ve Mescid-i Aksa’da gerçekleştirdiklerimiz oldu. Burada da sembol değerini ve meseleye bakışımızdaki yerini vurgulama adına Kubbetü’s Sahra alemi altın varaklarının yenilenişini zikretmeliyim.

140 dönümlük mübarek alandaki İslâm tarihinin en eski ve nadide eserine uygun bir tavır ile müdahale edilmiş oldu. Yapılan iş sonunda umarım Cevelangah-ı Enbiya diye tavsif edilen beldedeki tüm işlere gözü gibi titreyerek yaklaşan, Harem’e her eser ekleyişinde kılı kırk yararak dokunan ecdadın ruhaniyeti ve hiç şüphesiz Miraç’ın Sahibi tebessüm etmiştir.

Kudüs`ün Üç Güzel İnsanı: gencdergisi.com/8533-kudusun-uc-guzel-insani.html

Başlangıç Olarak Kudüs`e Dair Birkaç Not: gencdergisi.com/8534-baslangic-olarak-kuduse-dair-birkac-not.html


Hatice Sarı Tan'ın Yazısı.