Taşların Konuştuğu Şehir: Kudüs
Yunus Emre Tozal
“ve Kudüs şehri, gökte yapılıp yere indirilen şehir
Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri…”
Sezai Karakoç
"Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah Yücedir. Gerçekten O, işitendir, görendir.” İsra Suresi 1. Ayet
“Allah’tan başka İlah yoktur ve Hz. İbrahim de O’nun dostudur” Kudüs’ün Şam kapısındaki kitabe yazısı Kudüs, insanlık tarihiyle başlayan mübarek şehir. Kudüs, İslamiyet’in, Yahudiliğin ve Hıristiyanlığın kutsal şehri.
Kudüs, Müslümanların ilk kıblesi… Hz. İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve Yusuf... Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. Musa, Hz. Harun, Hz. İsa ve son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) ve adını bildiğimiz, bilemediğimiz daha nice peygamberin gelip geçtiği mukaddes topraklar… Kudüs, dünyanın merkezi kabul edilen mukaddes, masum ve mahzun şehir… Her taşında insanlık tarihinden izler bulduğumuz tarihi Kudüs şehrini ziyaret ettik.
Bir haftalık ziyaretimiz boyunca Kudüs’ü ne kadar mahzun bir halde bıraktığımızın farkına vardık. 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın Filistin Cephesi’ndeki yenilgiler sonucu şehrin zarar görmemesi için İngilizlere kan dökülmeden teslim edilen Kudüs, o günden beridir halen savaşın ve kavganın devam ettiği dünyanın en eski medeniyetlerini barındıran bir şehir.
Kudüs: Peygamberler şehri
Kudüs, bir Peygamberler şehri. Peygamberler, Allah’ın mübarek kıldığı bu topraklarda görev yapmışlar. Resul-i Ekrem, sadece üç mescid için yolculuk sıkıntısına katlanılabileceğini buyurmuş. Bunlardan ilki Mekke’de, Kâbe’nin yer aldığı Mescid-i Haram, ikincisi Medine’deki Mescid-i Nebevî ve üçüncüsü Mescid-i Aksa. (Buhari) Efendimiz’in Miraç yolculuğundaki ilk durağı olması bakımından da Kudüs ve Mescid-i Aksa ayrıca büyük önem arz ediyor.
İşgal ve Zulüm Hiç Bitmedi
Osmanlı’nın Filistin’den çekilmek zorunda kalışından itibaren Filistin topraklarında zulüm hiç bitmemiş. Filistinliler 2010 Mavi Marmara Olayı’na kadar hiçbir devletten dünyada gündeme gelecek şekilde yardım ve destek alamamış. Mavi Marmara burada maddi ve manevi birçok kapının açılmasına vesile olmuş. Mavi Marmara sadece Gazze’nin Mısır kapısını temelli açmakla kalmadı, tüm dünyanın gözünü ve vicdanını da bu topraklara; buralarda işlenen katliamlara, bir milletin yok edilişine çevirdi. Buradaki insanlar içinse bitmiş olan umutları alevlendirdi, arkalarında bir devletin, hem de Osmanlı’dan yani zamanında kendilerine hamilik eden devletin varlığını hissettirdi.
Burada taşlar konuşuyor, şehrin bir daha harabeye dönmemesi için Kanuni tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan Kudüs surlarındaki taşlar, her gün kaç Filistinlinin Mescid-i Aksa için canını verdiğine şahit oluyor.
Mescid’i Aksa Neden Yetim? Kudüs Bizden Ne Bekliyor?
Filistinlilere yapılan zulüm ve işkencelerin yanı sıra İsrail’in henüz altmış beş yıllık ömründe altı büyük savaş bulunuyor. Bunların birincisi 1948’de İsrail’in kuruluşuyla birlikte patlak veren savaş, ikincisi 1956’da bu ülkenin Fransa ve İngiltere’nin desteğiyle Mısır’a karşı açtığı savaş, üçüncüsü 1967’de ABD desteğinde Mısır, Suriye ve Ürdün’e karşı gerçekleştirilen savaş, dördüncüsü 1968’de Ürdün’e saldırı, beşincisi 1973’te İsrail tarafından başlatılan Arap-İsrail savaşı, altıncısı da 1982 Lübnan işgalidir. Bu ülkenin tek taraflı olarak komşularına karşı saldırıları da eklenince İsrail’in savaşsız bir gününün geçmediğini görüyoruz.
Bugün Kudüs’te yaşayanlar Osmanlı adaletini arıyor. Asırlar geçse de Osmanlı’nın tesis ettiği barış ve adalet insanların dilinde. Asırlar geçse de Osmanlı’nın tesis ettiği barış ve adalet insanların dilinde. Osmanlı Devleti burada hâkimiyeti boyunca ırk, dil, din ayrımı gözetmeksizin adaletli bir yönetim izledi. Padişahlar bu mukaddes beldenin üç ilahi dine göre kutsal olduğunu göz önünde bulundurmuş, hâkimiyetleri altında bulunan insanlara saygı ve şefkatlerinin bir göstergesi olarak, Kudüs’ün Şam kapısında kale duvarındaki kitabeye “Allah’tan başka İlah yoktur ve Hz. İbrahim de O’nun dostudur” ifadesini yazdırmışlar. Bugün bu mukaddes belde Osmanlı’nın bu adalet ve hoşgörüsüne muhtaç.
GENÇ'ın Yazısı.