Güncel Mevzular Etrafında!
Ömer Öztürk
Sizi temin ederim ki, aşağıda okuyacağınız yazı, elli sene sonra tekrar yayınlansa bile, güncelliğinden hiçbirşey kaybetmeyecektir…
Memleketimizde bir gündem bolluğu mevcut. Bu da yeni bir şey değil. Biz gündemi seviyoruz, istiyoruz ki, birileri veya hâdisat gündemi belirlesin, biz de yazalım, çizelim, orada-burada konuşalım. Bazı konular da vardır ki, onlar hep konuşulur, yılın 365 günü bu konular ve bu konuların özneleri mercek altına yatırılır. Bu konuların en belli-başlısı da magazin ve onun tetkike-şayan özneleridir. Aslında onlara hiç ihtiyacımız yoktur ama ısrarla sanki varmış gibi bir ortam teşkil edilir. Peki onlar kimdir, ne yer ne içerler, nerelerde yaşarlar? Kısaca göz atalım:
BEBEK’TEN AŞAĞISI KURTARMIYOR: Onlar kimdir? Onlar onlardır. Şarkıcıdır, mankendir, oyuncudur, şovmendir, futbolcudur, futbolcunun eşi, sevgilisidir. Peki nerede yaşarlar? O da belli değildir. Genellikle Bebek’te, Emirgan’da, Etiler’de, Nişantaşı’nda ve Bağdat Caddesi’nde yaşarlar. Aşağısı kurtarmaz. Üsküdar’da, Fatih’te, Kocamustafapaşa’da yaşayanları da vardır derlerse de inanmayınız. Ama illâ Beykoz’da yaşayanları da mevcut derseniz, orası Beykoz değildir, Beykoz Konakları falandır. Ne bileyim, Acarkent, Macarkent`dir.
Bunlar genellikle “gece” gezdikleri için “yarasa” ırkına ait olma ihtimalleri pek kuvvetlidir. Hani biraz altını kazısan Kont Drakula ile akraba bile çıkabilirler.
Peki gündüz nerelerde gezerler? Genellikle İstinye Park, Akmerkez, Trump Towers, City’s, Nişantaşı’nın kazık kafeleri gibi lüks ve israf simgesi mekânlarda dolaşırlar. Bol bol alış-veriş yapıp stıres!lerini atarlar, daha doğrusu attıklarını sanırlar; daha olmadı bir Avrupa turuna çıkıp alış-verişlerine orada da kaldıkları yerden devam ederler.
Bizim cüzdanlarımız marketten iki ekmek bir şişe süt almakla boşalırken, bunlarınki doldur-boşalt düzeneğine tabî meyveli tükenmez turşusu misâli hiç boşalmaz.
Bunlar her işi yapabilirler; öyle olmakla beraber asıl görevleri asalaklıktır. Bizim çilekeş milletimiz bu tufeylileri her nedense senelerdir ısrarla sırtında taşımaktadır. Fakat siz yüklenene değil, yükleyene bakınız. Maalesef, hemen hemen bütün gazetelerimizin günlük gıdasını bu arkadaşların faaliyetleri teşkil eder. Zavallı muhabir ne yapsın, patronun soğuk nefesi ensesinde, enseyi daha fazla soğutmamak için mecburen bu nevi haberleri yumurtlar da yumurtlar. O gazeteleri alan halkımız da acaba o sayfalarda beni eğitecek, aydınlatacak bir konu var mı diye boşuna bakınır durur.
O sayfalarda bir gazeteye değil de daha çok manav Ali’nin zerzavat bültenine yakışacak cinsten, “elma uyuza iyi gelir”, “limon kaşıntı giderir” gibi havadisten başka eğitici bir şey bulmak güçtür. Gördüğüm kadarıyla son zamanlarda alkollü içecek ilânları kesildi ama bu defa da bunların yerini süpermarketlerin, teknolojik ürün satan firmaların, gsm şirketlerinin ilânları doldurdu. Gazete okuyalım derken kendimizi mercimek, süt, yoğurt, akıllı telefon (Allah’a şükür benim telefonum akılsız, benim aklım ikimize de yetiyor), tablet v.s. duyuruları yüzünden kapitalist sularda yüzerken buluyoruz.
Magazin özneleri arada bir uyuşturucu, kokain v.s. harekatıyla falan da gündeme gelirler, bir-iki gün nezarete atılırlar, haklarında hapis cezası çıkarılır ama hepsi bundan ibarettir. Vur patlasın çal oynasın nizamı yine son sürat sürer gider.
Hem uyuşturucu işin su yüzüne çıkan kısmıdır. Bunlar suyun altında kalan ve göze pek görünmeyen itiyatlara da sahiptirler ki, başlıcalarını sigara, alkollü içecek, barbarlık (o bar senin bu bar benim dolaşmak), kumar, mafyavari münasebetler, durmadan sevgili değiştirme v.s. teşkil eder.
İşin asıl can yakan tarafı da şudur ki; genellikle eğitim ve kültür seviyesi düşük ve daima işin kolaycılığına kaçmayı tercih eden milletimiz bunları bir şey zanneder. Seyrettiği dizilerde hayran olduğu şahısları yere göğe koyamaz. Onların kendilerine bile faydalı olmadıklarını nereden bilecekler?
Ev hanımları o tarz senin yok bu tarz benim tarzı, milletimizi zehirleyen, kepaze programların müptelası haline gelirler (getirilirler), bu programlarda egolarını tatmin eden tuzu-kuru modacıların, sunucuların muhabbetlerine kulak kabartır, kendi maddî ve manevî gerçeklerinden âdeta koparlar.
Şüphesiz, televizyon seyrediyorsunuzdur. Ben çok şükür böyle fena âdetleri bırakalı çok oldu ama gözlem icabı binde bir ne var ne yok diye göz atıyorum. Dikkat edecek olursanız, bütün televizyonların en azından beş senedir günlük program akışı sadece 3-5 konuyla sınırlandırılmış durumda: Dizi, sonra yine dizi, arada magazin programı, bir daha dizi, sonra yarışma, imdaat!! yine dizi, sonra futbol; işte böyle gidiyor. Halbuki bu halkın aydınlatılmaya ihtiyacı var. Kimse sorumluluk üstlenmiyor. Anlaşıldığı kadarıyla RTÜK de görevini tam anlamıyla yerine getiremiyor ve bu şartlar altında en başta halka iyiyi güzeli göstermekle yükümlü TRT bile özel televizyonlarla rekabet adına onların yolunu tutuyor.
Filler döğüşür çimenler ezilirmiş, kimin umurunda…
GENÇ'ın Yazısı.