Misafir Etmenin ve Olmanın Kuralları
Asude Usluer Uğurlu
“Misafire hürmet, ağırlama, karşılama” ilk olarak Osmanlı devirlerinden, aslında işin daha doğrusu Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanından bu yana gelen Türk adetleri ve anlayışı olarak yüzyıllardır taşınmış önemli hasletlerimizdendir.
Çoğumuz çocukluğumuzdan beri yaşadığımız evlerden biliriz ki “misafir odası” sanki evin en özel yeridir. Evin o özel odasında ancak misafire açılan mobilyalar, büyük masrafla düzenlenir. Her zaman temiz her zaman misafire kabule hazırdır ve evin en geniş odası orasıdır. Misafir havlusu, misafir terliği, misafir tabakları derken her şeyi özeldir misafirin. Bu derece önem arz eden bir geleneğin simgesidir bunlar bizim Türk geleneklerinde. İşte bu geleneğin kökeni İslamiyet’e dayanmaktadır.
Üstelik misafir ağırlarken dinine, rengine, ırkına bakarak ayrımcılık yapmanın Türk İslam Kültürü`nde yeri yoktur. Nitekim İbrahim (a.s.) misafir olarak gelen bir Mecusi`ye “Eğer Müslüman olursan sana çok ikramda bulunurum. ”diyor. Mecusi de darılıp gidiyor. Bunun üzerine Cenab-ı Hâk, Hz. İbrahim’e “Neden misafir etmek için dinini değiştirmeyi şart koştun. O beni tanımadığı hâlde ben onun 70 yıldır rızkını veriyorum.” Bunun üzerine İbrahim (a.s.) koşup Mecusi’yi buluyor. “Bana misafir ol” diye ricada bulunuyor. Mecusi hayret ederek sebebini soruyor. İbrahim (a.s.) durumu anlatıyor. Mecusi “Demek ki Allah bana karşılıksız nimet veriyor. O hâlde bana İslamiyet’i öğret Müslüman olayım” der ve şehadet getirir.
Misafir konusunda İslamiyet ne diyor?
Kuran-ı Kerim’de “Şeytan (hayra harcatmayıp) fakir olursunuz diye korkutur. Cimriliği ve (hayra harcamamayı) telkin eder. Allah ise (hayra harcayana) mağfiret, lütuf, bolluk vadeder. (Bakara/268)
Fahr-i Kâinat Efendimiz’in bu husustaki hadis-i şeriflerinden bazıları:
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yemin ederek sadaka vermekle mal azalmaz", buyurdu. (Tirmizi)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ancak şerli kimseler misafir kabul etmez” demişlerdi. (Beyhaki)
Hadis-i şerifte “Misafir rızkı ile gelir. Ev halkının günahlarının affına sebep olur.” (İ.Sünni)
"Misafir istemeyende hayır yoktur". (İ.Ahmet)
Cömertliği dillere destan olan Hatem-i Tai Hazretlerine sorarlar. “Kendinden daha cömert birini gördün mü?” “Evet gördüm. Yetim bir gence misafir olmuştum. Bana bir koyun ikram etti. Koyunun bir yeri çok hoşuma gitti. “Burası çok lezzetliymiş. ”dedim. Genç dışarı çıktı. 10 koyunu varmış. Birini daha önce kesmişti. Kalan 9’unu da kesmiş. Benim sevdiğim taraflarını pişirip getirdi. Ben olanların farkında değildim. Kapının önünde kanları görünce “Hiç 10 koyunun 10’u da kesilir mi?” dedim. Genç de “Sübhanallah! bunda şaşılacak ne var? Bir şey sizin hoşunuza gitmiş. Bunu yapmak benim imkânım dâhilindedir. Bunu sizden esirgemem uygun olur mu?” Bunu dinleyenler Hatem-i Tai’ ye sorarlar: “Yetim gencin ikramına karşılık siz de bir şey verdiniz mi?” Hatem-i Tai der ki “Verdim ama pek mühim sayılmaz.” “Ne verdiniz?” dediklerinde ise, “300 deve ile 500 koyun verdim.” Dinleyenler “O hâlde sen daha cömertsin” derler. “Hayır, o genç daha cömerttir. Zira o malının tamamını verdi. Ben ise malımın çok azını verdim” der.
"Kişi dostlarla yediği yemekten hesaba çekilmez." (İ. Gazali)
"Sofra misafirin önünde bulunduğu müddetçe melekler ev sahibi için istiğfar ederler." (Taberani)
"Misafir bin bereket ve bin rahmetle gelir." (Nisabül ahbar)
Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve Abdullah bin Cafer hazretleri hac için yola çıkarlar. Yolda acıkırlar ve bir çadır görerek oraya varırlar. Oradaki kadına “içecek bir şey var mıdır?” derler. Kadın “Bir koyunum var sütünü sağın, için.” der. “Yiyecek bir şey var mı?” derler. “Bir koyunum var kesin, yiyin.” der. Yedikten sonra kadına “Biz Kureyş’teniz. Medine’ye gelince bizi bul.” derler. Eşi eve gelince kadına kızar. Aradan zaman geçer, Medine’ye taşınmak zorunda kalırlar. Tezek toplayarak satmaya başlarlar. Bir gün kapının önünde otururken Hüseyin Efendimiz onları görür ve kadını tanır. Yanlarına vararak durumu anlatır ve 1000 altın 1000 de koyun verir ve Hasan Efendimize yollar. O da aynısını verir ve Cafer Efendimize yollar. O da onların verdiğinin iki katını verir. İşte karşılık beklemeden misafire ikramın neticesi budur.
Misafir Ağırlama Âdâbı
Ev sahibinin misafire karşı yerine getirmesi gereken bir takım kurallar vardır.
1. Misafiri güler yüzle karşılamalı: Nitekim İmam-ı Evzai “Misafire ikram ona karşı güler yüzlü ve tatlı dilli olmaktır. Misafire ikram sevaptır. Misafiri nimet ve ganimet bilmeli.” Peygamberimiz “Allah-ü Teâlâ hayır murat ettiğinde hediye olarak misafir gönderir.” buyurmaktadır.
2. Misafir rahat ettirilmeli: Misafirin kendini yük gibi hissetmesini önlemek için son derece rahat ettirilmelidir.
3. İkram sezdirmeden hazırlanmalı: Nitekim Hz. Allah(c.c.) “Sana İbrahim’in ağırlanan konuklarının haberi geldi mi? Hani yanına girdiklerinde “selam” demişti. O da “selam” demişti (Haklarında bilgim olmayan) yabancı bir topluluk. Hemen onlara sezdirmeden ailesine gidip çok geçmeden semiz bir buzağı ile geldi. Derken onlara ikram etti. “Yemez misiniz?”
Bu ayetten anlayacağımız üzere ikramın sezdirmeden hazırlanması önemlidir. Zira misafir çekinip rahatsızlık hissedebilir.
4. Geciktirmeden ikram etmeli: Ayet-i Kerime`de de “hemen” diyerek bahsedildiği üzere geciktirmeden hazırlamalıdır.
5. İkramın en iyisi seçilmeli: Zira yukarıda da zikrettiğimiz üzere İbrahim (a.s.) semiz bir buzağı ikram etmiştir. Et en iyi ikramdır. Demek ki misafire evde olanın en iyisi ikram edilmelidir.
6. Pişirdiği yemekten önce ev halkına ayırmalıdır ki gözleri kalmasın. Ailesine ayırmamak ihanettir.
7. Sofraya davet etmek: İbrahim (a.s.)’ın yaptığı gibi “buyurmaz mısınız?” diye davet etmek tevazua daha yakındır. Ayrıca peygamber efendimizin belirttiği üzere bu daveti normal aralıklarla 3 defa yapmalıdır.
8. Kapıya kadar uğurlamalı: Nitekim hadis-i şerifte “Misafiri 7 adım geçirene cehennemin 7 kapısı kapanır. 8 adım geçirene cennetin 8 kapısı açılır ve dilediğinden girer” denmiştir.
Misafirin de dikkat edeceği hususlar vardır…
Ev sahibi gibi misafirin de uyması gereken nezaket kuralları vardır.
1. Geleceğini önceden haber vermek. Atalarımız bu hususta “Çağrıldığın yere git ar eyleme /Çağrılmadığın yere gidip yerini dar eyleme” demişlerdir.
2. İzinsiz ve selamsız girmemek. Aynı zamanda ufak bir hediye götürmek münasiptir. Hz. Mevlana “Dostları görmeye eli boş gitmek, Değirmene buğdaysız gitmek gibidir.” der.
3. Kısa süreli uğramaları yemek ve istirahat saatine denk getirmemek.
4. Davet olunmadığı yere çat kapı gitmemek. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kim davet olunmadığı yere giderse fasık olur ve yediği haram olur” demiştir.
5. Yanında çağrılmayan birini götürmek yanlıştır. Çünkü ev sahibinin hazırlığı ona göredir. Belki zor durumda kalabilir. Üstelik atalarımız bu hususta da “Davetsiz gelen döşeksiz oturur” demiştir.
6. Duruma göre oturmak. Belirli zamanlarda (hastalık, cenaze vb.) fazla oturup rahatsızlık vermemek gerekir. Bir beyitte şöyle denilir “Misafirin iyisi gelir geçer kuş gibi/Kötüsüyse daima oturur baykuş gibi.”
"Ey misafir kıl namazı işte kıble cenuptadır.
İşte leğen, işte ibrik, işte havlu iptedir.
Bize gelen misafir ekmek ile aş yesin
Kılmaz ise namazı toprak ile taş yesin."
KAYNAKLAR
(Hak Dini Kuran Dili, Elmalılı Hamdi Yazır)
(Hadis Ansiklopedisi)
(Riyazüs Salihin)
(Osmanlı Sarayları, Saray hayatı, Ocak 2010)
(Görgü ve Nezaket Kuralları, Mayıs 1998)
GENÇ'ın Yazısı.