İlim, Aksiyon, İrfan ve Ahlak Adamı... Bir güzel insan: SABAHATTİN ZAİM
Üstad N. Fazıl’ın Ata Senfoni’sinde geçer, “güzel insanlar güzel atlara binip gittiler.” Bu ifade en çok ona yakışıyor zannımca, kendisi “güzel insan” sözünü çok severdi. Tohumları kaliteliydi, tohumlarının atıldığı arazi de kaliteliydi, münbit ortamlara attı tohumları ve yeşerdi. İlim adamı yetiştirme konusunda dertli biriydi, Allah da onu bu derdiyle meşgul ettirdi, derdiyle andırdı arkasından.
ktisat Duayeni
Ona en çok yakışan ifade: Hocaların hocası... Ölümünün ardından ‘son Osmanlı Beyefendisi’ dendi hakkında. ‘Peygambersiz Dönemin Sahabesi’ dendi… İktisadın duayeni; gülen yüzü, bembeyaz sakalı, Üsküp’e mahsus beresi… Geride 20 kitap, 200’e yakın bilimsel makale ve yeni Türkiye’yi inşa eden binlerce öğrenci bıraktı.
Prof. Dr. Zaim aslen Rumelili. 1926 yılında doğduğu Makedonya’nın İştip şehrinden, Müslümanlar üzerine baskıların artması sebebiyle İstanbul’a hicret eder. Kendisiyle yapılmış bir söyleşide, göçmen değil muhacir olduğunun altını itina ile çizer: “1950’den sonra gelenlere göçmen deniyor. Biz Peygamber Efendimiz’in hicretini takip eden muhacirleriz.
Daha geriye, üç asır öncesine gidince Konya’ya dayanıyor geçmişi. Biraz daha derinlere gidince de Kafkasya’ya. İştipli bir baba ile Köprülülü bir annenin üç çocuğundan ortancası olan Sabahattin Zaim, Kenan Evren’in babası ile de hemşehri. Babası Mehmet Bey tarafından ailesi 17. asırda Rumeli’nin fethine katılarak Kafkaslar’a gelen Zaim’ler İştip’e zeamet sahibi olarak yerleşince, geride bıraktığımız yüzyılın ikinci çeyreğine kadar Rumeli’de yaşarlar. Zeamet, Osmanlı’da fethedilen toprakların kullanımını askerlere, asker yetiştirmek üzere verilen topraklardır. Zaim soyadı da oradan gelir.
Lisedeki Derslere Üniversiteden Hoca
1943 yılında İstanbul Vefa Lisesi’ni, 1947 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi lisansını, 1950 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi lisansını bitirerek, 1953 tarihinde İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Sosyal Siyaset Kürsüsü’nde asistan olur ve aynı üniversitede doktor, doçent, profesör ve kürsü başkanı olarak görev yapar. Vefa Lisesinde Edebiyat hocası Sabri Esad Siyavuşgil, Felsefe hocası Nurettin Topçu, Tarih hocası ilse R. Ekrem Koçu’dur. Hocaları ya profesör ya da doçenttir, üniversiteden gelmektedirler.
Suudi Arabistan’daki Melik Abdülaziz Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi, Sakarya Üniversitesi’nde de İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin kurucu dekanı olan Zaim, 1998 yılında emekli olur. Cumhurbaşkanı Doç. Dr. Abdullah Gül ve Prof. Dr. Numan Kurtulmuş başta olmak üzere binlerce kişinin akademik eğitiminde kendisinin büyük etkisi vardır.
Faizsiz Finans Sistemi
Prof. Dr. Sabahattin Zaim hayatının 50 yılını eğitim camiasının içinde geçirir. İktisat alanındaki birçok ilklerde onun imzası vardır. Türkiye’de çalışma ekonomisi alanında yazılmış ilk kitap onun ismini taşır. Uluslararası İktisatçı Ödülü’nün sahibidir. İslam Ekonomisi üzerine ciddi teorik çalışmalar yapar ve faizsiz finans sistemine bilimsel katkılarda bulunur.
Her devletin 5-10 adam tarafından yönetildiğini söyler, insan yetiştirmenin üzerinde önemle dururdu. Akademisyendi ama anlattığı konuyu cetrefilleştirmeden anlatır, öğrencilerine de bu şekilde herkesin anlayacağı basitliğe indirgemelerini tavsiye ederdi.
İnsani açıdan çok güzel vasıflara sahiptir kendisi. Belki de en önemli vasfı reddetmiyor olmasıdır. Aldığı davetleri ilminin ve sağlığının zekatı olarak telakki eder ve reddetmezdi. Gerekirse aynı şeyleri anlatmak üzere gider “Bazı şeyleri tekrar etmek gerekir” derdi. Anadolu’daki “El tekrarü ahsen velevkane yüzseksen” ifadesini “hayır binseksen” olarak düzeltirdi.
Siyasetten Uzak Durdu Ama…
Fatma K. Barbarasoğlu’nun kendisi hakkındaki şu tespiti manidardır: “Onun ibretlik hayatının en temel renklerinden biri, elinde bütün imkanlar olduğu hâlde siyasete uzak durmasıdır. Bilfiil siyasetin içinde olmaktansa, siyaseti yapacak insanları yetiştirmeye önem vermesinde, genç bir kaymakam iken siyasetin kirli diline muhatap olması önemli bir rol oynamıştı belki de.”
Yakın bir arkadaşı O’nun hakkında “bütün milli ve manevi derneklerin altında imzası vardır” der. Zaim Hoca, İslamî camiada samimiyetle ve akl-ı selim ile hizmet eden her kuruluşa destek vermeye çalışarak numune teşkil etmiştir.
“İyi bir bilim adamı olmak için iyi bir entelektüel olmak gerekir” demiştir, oğlunun ifadesiyle “iyi bir entelektüeldir.” Yaşına bakmadan karşısındakinin konuşmasını/sorusunu sonuna kadar sabırla dinler ve haddinden fazla vakit ayırarak cevap vermeye çalışır. O kadar ki, çocukları bir şey sormaya çekinir. “Saatlerce cevap verecek, diğer işleri aksayacak” diye korkarlar. Yakınındakiler, ardından “hiç boş iş yaparken görmedik” demiştir.
“Günümüzde insanlar karşısındakinin dört dörtlük olmasını, sahabe gibi olmasını bekliyor. En ufak kusurunu gördüğü insanı çiziyor. Mutlaka her insanın iyi hasletleri vardır. Bir insanın iyi tarafları daha fazla ise onu sakın bırakmayın, daha iyi olması için ona şans verin, bırakırsanız şeytanın kucağına itmiş olursunuz.” der ve ekler “Farklı isimlerle nitelendirilen grupların mensuplarını dışlamadan, şucu bucu diye ayırım yapmadan, insanlığın hayrına çalışan kimin size ihtiyacı varsa, tereddütsüz omuz verin.”
Tanındıkça Yakınlaşılan Biri
Bazı insanları uzaktan severiz, çok beğenir takdir ederiz, yakınlaştıkça, daha iyi tanıdıkça uzaklaşırız, bu insanın zaaflarını görmüşüzdür çünkü. Sabahattin Hoca öyle değildi, yakınlaştıkça uzaklaşılanlardan değildi. Tanıyan daha fazla yaklaşmak, daha fazla istifade etmek isterdi. Oğlunun ifadesiyle suratının asıldığı, sesinin yükseldiği pek görülmemiştir. İnsanları rahatlattıran bir yönü vardır. Onunla konuştuğunuzda kendinizi önemli biri gibi hissetmenizin nedeni budur.
Üstad N. Fazıl’ın Ata Senfoni’sinde geçer, “güzel insanlar güzel atlara binip gittiler.” Bu ifade en çok ona yakışıyor zannımca, kendisi “güzel insan” sözünü çok severdi. Tohumları kaliteliydi, tohumlarının atıldığı arazi de kaliteliydi, münbit ortamlara attı tohumları ve yeşerdi. İlim adamı yetiştirme konusunda dertli biriydi, Allah da onu bu derdiyle meşgul ettirdi, derdiyle andırdı arkasından. Sabahattin Zaim’in hayatından bizim heybemize dolması gereken birçok şeyin arasında açık ara öne geçen bu olmalı diye düşünüyorum.
Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı, Sabahattin Hocanın öğrencilerinden Prof. Dr. Sami Şener bizi kırmadı ve hocasından bahsetti:
Herkesin derdine ortak olurdu!
Sabahattin hocamız, muhafazakar bir ailenin çocuğudur. Kendisi; ülkesi ve manevi değerlerine son derece saygılı, alicenap ve efendi bir kişilik sahibidir. Herkesle içli-dışlı ve ilgilidir. Kendisini ziyaret edenleri veya bir şekilde kendine ulaşanları, büyük bir saygı ve ilgiyle dinler ve elinden gelen her şeyi onlardan esirgemezdi.
Daraldığımızda Ziyaret Ederdik
Ben, kendisini üniversite öğrencisi iken tanıdım. MTTB olarak ziyaret edip, fikrini aldığımız hocaların başında geliyordu. Kendisi ve eşi, bizleri büyük bir samimiyet ve ilgi ile karşılardı. Hocamızı, daraldığımız her zaman ziyaret edebilir ve hatta, onu çeşitli programlara davet edebilirdik. Kendisi, samimiyet ve tevazusu ile bizlere böyle bir ilgi ve yakınlığı bahşetmişti. Ben, şahsen; onun bizzat öğrencisi olmadığım hâlde, derslerini dinleyen birisiydim.
Hocamız, iktisadi düşünce ve iktisadi gelişme konularında yaptığı konuşmalarda insan üzerinde çok durur ve iktisadi faaliyetlerin rengini ve niteliğini oluşturacak yegâne faktörün insan olduğunu söylerdi. Özellikle, insanın ahlaki ve manevi durumu, iktisadi ilişkilerin seyrini değiştirebilecek dinamikler olarak kendisince sunulurdu. Sabahaddin hocamız, fikir ve görüşlerini sadece sözleriyle değil; davranışlarıyla da ortaya koyan ender insanlardan biriydi. Birçok genç insan; onun yardımı, desteği ve yönlendirmesiyle akademik hayata girmiş ve önemli işler başarmıştır. Ben de, kendisinin referansı ile Sakarya Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi’ne girmiştim.
Orta Yolu Bulurdu
Hocamız ile çok yakın ilişkilerim ve işbirliğim oldu. Onun, her zaman mütevazi ve olaylara olumlu bakan; hiçbir zaman üzüntü ve kuruntu oluşturmaya imkan vermeyen, geniş ve zengin bir yüreği vardı. Hiçbir zaman çatışma ve zıtlaşmaya imkan vermez, orta yolu bulur ve çözmeye çalışırdı. Onunla fikrî farklılığı ve zıtlığı olan kişiler bile, onu takdir etmekten geri kalmazlardı. Sabahattin Hoca, üniversite camiasında uyumlu, efendi ve candan bir kişi olarak her zaman anılmıştır.
Onu hiçbir zaman kibir ve gurur içinde görmedik. Ben, kendisinden 24 yaş daha küçük olmama rağmen, bana Sami Bey kardeşim derdi. Aynı ifadeyi, diğer öğrencileri için de kullanıyordu.
Sabahattin hocamız, İslam dünyasında da tanınan bir şahsiyetti. Özellikle, Cidde Kral Abdülaziz Üniversitesi’ndeki hocalığı sırasında birçok ilim adamı ile yakın ilişkiler kurmuş ve onlarla ortak çalışmalar yapmıştı. Bu arada, kendisi de İslam İktisadı üzerinde çalışmaları olduğundan, dünyadaki İslam bilim adamlarınca saygı duyulan ve sevilen bir kişi olmuştu.
Babamızın Yapamadıklarını Yaptık
Bizim her çalışmamızda, yanımızda ve gerektiğinde görüşlerini ve tavsiyelerini esirgemeyen bir güç olarak durdu. Babamızın yapamadıklarını yaptı. Şahsen benim akademik hayatımdaki babam ve örnek aldığım kişi olarak ilk sırada Sabahattin hocamız gelir. Onun, herkesin derdine ortak olma özelliği; benim de benimsediğim bir hayat felsefesidir. Kendisi, benim de hayat felsefemde bir model insan olarak yer almıştır. Güzel insan ifadesini çok kullanan değerli Hocam’a Allah’tan rahmet diliyor; bize güzel bir örnek olması dolayısıyla kendisine şükran borcum olduğunu düşünüyorum. Ebedi istiratgahında nur içinde yatsın.
Yusuf Temizcan'ın Yazısı.