İki Aşkın Öğretmen Tek Amaç; Kitaplar
Arzu Kapıcıoğlu
Kitaplar sığındığımız bir limandı. Okudukça; farklı âlemlere yolculuk yaptığımız kısa nefes alışlarımız. Her yeni bilgiyle, bir kişiye dahi olsa faydalı olabileceğimizi düşündüğümüz iki kafadar öğretmendik. İkimizin de bireysel olarak okuduğu kitaplar vardı ve her bir araya gelişimizde muhakkak ki onlardan söz eder, birbirimizin görüşünü almaktan zevk duyardık.
Bu söyleşilerimizin bir somut etkinliği olsun istedik; bizimle başlayıp git gide büyüyen bir etkinlik. Aylık olarak aynı kitapları okumaya karar verdik. Bir düşünce, bir roman, bir güncel, bir klasik derken farklı alanlarda her ay kitap okumuş ve kritiğini yapmış olacaktık. İki kişilik bir çalışma yapsak da bu etkinliğin bir adı olmalıydı. Üzerine çok düşündük. Öyle bir isim olmalıydı ki derdimizi de dile getirmeliydi. Az kitap okuyan bir millet olarak okuduklarımızın ne kadarını anlıyor, ne kadarı üzerine düşünüyorduk? Çok okumak mıydı önemli olan yoksa az da olsa okuduğunu sindirebilmek, bir çıkarım ile hayatında ufak değişiklikler yapabilmek mi? Okuduklarımız üzerine düşünmemiz gerek dedik ve etkinliğimizin adı “Bir Oku Beş Düşün” olarak geçti kitap sayfalarımıza. Bu etkinlik için okuduğumuz her kitabın ilk sayfasında bu isim yazıyordu artık. Okuyor ve üzerine düşünüyorduk, adımıza yakışır bir hâlde. Her ay Cağaloğlu’nda buluşup kitaplarımızı ortak kararla belirliyor, hem kitapevlerini geziyor, kitap tozları arasında raflarda kitaplarımızı arıyor, ayaküstü kitap eleştirisi yapıyorduk. Edebiyat kokan bir gün geçiriyorduk beraber dostla. Bu süreç içinde bir sürü kitap okumuştuk ama bir isteğimiz vardı ki; bu çalışma iki kişiyle sınırlı kalmasın, büyüdükçe büyüsün.
Ben Erzurum Horasan Anadolu İmam Hatip Lisesi’ne Meslek Dersleri öğretmeni olarak atanmıştım ve daha sonrasında da Sosyal İşlerden Sorumlu Müdür Yardımcılığı yapmaya başladım. Artık bu etkinliğin yaygınlaştırmanın zamanı gelmişti. Okumayı seven öğrencileri tespit etmek hiç de zor olmadı. Aylık olarak İstanbul’a gidiyor ve kitaplarımı yüklenip okuluma dönüyordum. Okulda elimde kitaplarımı gören öğrencilerim ise zamanla bu etkinliğin bir parçası oldular. Bütün kitaplarım onlarında elinden geçiyor, onlar okudukça benim mutluluğum artıyordu. Okunan kitaplar üzerine kritik yapar olmuştuk. İçlerinden yazar olmayı düşünenler bile vardı. Hem okuyor hem yazıyordular ve bunların meyvelerini de yarışmalarda aldıkları birincilikler süslüyordu.
Arkadaşım Rabia ise Osmangazi Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde Meslek Dersleri öğretmeni olarak görev yapıyordu. O da okulunda bu etkinliğin parçaları olacak öğrencilerle kitap okuma ve sonrasında kritik yapabilecekleri bir grup oluşturdu. Kitaplarımız elden ele geziyor, her zihinde ayrı harmanlanıyordu.
Bir senelik geçmişi olan kitap okuma etkinliğimiz, şimdilerde öğrencilerimizle beraber batıdan doğuya sürüklenen bir kıvılcım gibi devam ediyor. Devam ettikçe de bizim bu dünyada var oluş gayemize katkı sağlayan çalışmalar yaptığımızı hissettiriyor, daha yolun başında olan iki öğretmen olarak bana ve dostum Rabia’ya.
GENÇ'ın Yazısı.