Mayıs ayı 1453’ten beri bizim fetih ayımızdır. Mayıs denildiği zaman İstanbul’u alıp gülzâr yapan büyük sultan Fatih Sultan Mehmet’in ve şanlı ordusunun aziz hatıraları canlanır yüreklerde, Allah Rasûlü’nün dilinden dökülen “ne güzel kumandan, ne güzel asker” iltifatına mazhar olan fethin kahramanları rahmetle, muhabbetle ve hasretle anılır. Bize bu toprakları en ağır bedelleri ödeyerek ve en kutsi duygularla miras bırakan şanlı ecdada dualar gönderilir dört bir yandan...

Biz biliriz ki fetih kuru bir cihangirlik davası değildir. Fetih dendiğinde zulmün yerine adaletin tesis edildiği, karanlığın yerini aydınlığa bıraktığı, hakkın batıla galip geldiği bir mana iklimi gelir aklımıza. Allah’ın ölçülerinin hayata hayat kılınma çabaları, ikiz kardeş olan insan ve İslam’ın arasını açan tüm engellerin ortadan kaldırılması, izzetin zilleti reddetmesi canlanır gözümüzde. Allah ve Rasulü’nün hayat bahşeden çağırısına kulak kesilen ve bu uğurda masivayı karşısına alanlar, kınayanın kınamasından korkmayanlar, kendi canlarının ölümü karşılığında insanlığı dirilten akıncılar, fedailer belirir önümüzde. Bu anlamda fetih dendiğinde yüreğimiz titrer, içimiz kaynar, aşkımız çağlar bizim; çağlar çünkü hak ve bâtıl kavgasındaki safımız belli, çizgimiz net, hedefimiz kesindir: Küçük fetihlerden büyük fetihlere bitmek bilmeyen bir sevdayla, çözülmeyen bir iradeyle yürümek!

Küçük fetih beldelerin, ülkelerin fethidir. Büyük fetih ise kendi karanlık dünyamızın, kendi nefsimizin, öz benliğimizin fethidir. Allah Rasulü bu ölümsüz ölçüyü zorlu Tebük seferi dönüşü öğretmişti ümmetine, «şimdi küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz» diyerek. Yeryüzünde insanlığı diriltecek ve alemi cennet bahçesine çevirecek en büyük fetih ideali işte bu şahane ötesi ölçüde gizlidir. İç dünyamızdaki korkunç savaşa bigane kalanın, kendi benliğiyle cedelleşip onu Hakk’ın ölçülerine göre ıslah etmeyenin zahiri fetihler gerçekleştirse dahi eninde sonunda mağlup olacağının ilanıdır bu. Hakiki ve büyük savaşın, asıl ve asil fetih ufkunun, dışımızda değil içimizde olduğunun delilidir...

Bu sayımız vesilesiyle tüm genç dostlarımıza önce kendi fatihimiz olmamız noktasında özlü bir tavsiyede bulunmak istiyoruz. “Amenerrasûlü” sırrındaki gibi, önce Efendimiz’in kendi risaletine inanmış olmasını hatırlatıyoruz dostlarımıza, kendimize inanmadan, kendi büyük potansiyelimizi açığa çıkarmadan, nefsimizin yersiz isteklerini ve hevamızı yenmeden fetih konusunda daima eksik kalacağımızı söylemek istiyoruz. Kalbimizi karartan, bizi insanlıktan çıkaran, hayvanlardan daha aşağı bir seviyeye sürüklemek isteyen tüm menfi duygu ve düşüncelere karşı sulhu olmayan bir savaşa hazır olmamız gerektiğini vurguluyoruz.

“Nefsini tezkiye eden felaha ermiştir” ölçüsündeki fetih burçlarına tırmananlara, kendi fatihi olanlara selam olsun.

**

Nisan ayı içerisinde birbirinden bereketli geçen ve içimize ümit aşılayan faaliyetlerimiz oldu. Sorumlu Sosyal Medya Seferberliği projemiz kapsamında Adana ve Erzurum’daydık. GSB’nin düzenlediği gençlik çalıştayına katıldık. Antalya Gazipaşa’da ve Osmaniye Bahçe’de çok güzel Gençlik Şölenleri gerçekleştirdik. Genç Gönüllü Kızlar Türkiye’nin dört bir yanından ses verdiler. Konya, Afyon, Adıyaman, Malatya, Elazığ’dan güzel haberler geldi. Üniversitelerdeki GENÇ Gönüllü kulüpler çeşitli etkinlikler düzenledi. Yaptığımız her işin, gerçekleşen her faaliyetin hayırlara vesile olmasını diliyor, gösterilen gayret ve samimiyetlerin ebedî gençlik koşusunda yolumuzu aydınlatmasını niyaz ediyoruz...

Haziran ayında görüşmek üzere, muhabbetle kalınız, Allah’a emanet olunuz...


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.