Gazze ve Zulümde Firavun ile Yarışanlar
Acı ama gerçek; tüm İslam dünyası kahreden bir görüntü içinde. Her geçen gün yaşanan acılara yeni acılar, dramlara yeni dramlar ekleniyor. Hâl böyle olunca dünün acıları, kederleri, yaşanan vahşetler çabucak unutuluyor. Değişen gündemlerle dünün, hatta yılların mazlumları keder ve acılarıyla baş başa bırakılabiliyor. Tıpkı Gazzelilerin acılarıyla, kederleriyle, kimsesizlikleriyle baş başa bırakılması gibi… İsrail’in 2 binden fazla kişiyi öldürdüğü Gazze saldırısından bu yana sekiz ay geçti. Kahire’de yapılan Gazze’ye bağış konferansının üzerinden ise yedi ay geçti. O gün yardım yapmak için gök gürültüsü gibi gürleyenler bugün ortalıklarda yoklar. O gün Gazzelilerin derdine deva olmak için taahhüt edilen yardımların sadece dörtte birinin Gazze’ye ulaştığı belirtiliyor.
Hadi bırakın verilen sözlerin tutulmasını, acılarla, yoklukla, sefaletle başbaşa bırakılmalarını, Gazzelilerin bir yolunu bulup kendi yağıyla kavrulmasına dahi mani olunmasını hakikaten anlamak mümkün değil.
Gazzelerin dış dünyaya yönelik tek umut kapısı Mısır’a açılan Refah Sınır Kapısı’dır. Ama o kapı Mısır’daki darbe yönetimi yüzündün kapı-duvar. Gazzelilere yönelik zulümde İsrail ile yarışan darbe yönetimi siyasi tercihleri sebebiyle Gazze halkını cezalandırmayı sürdürüyor.
Gazze’yi abluka altında tutarak en temel yardımların Gazze’ye girişine izin vermeyen İsrail’in jandarmalığını yapan Sisi yönetimi onunla da yetinmeyip Gazze’nin can damarları olan tünelleri tamamen ortadan kaldırdı. Bu konuda işini sıkı tutan Sisi, tünellerin yeniden inşasını önlemek amacıyla yeni bir yasa çıkardı. Yasa ile sınır bölgelerinde tünel kazan, kazıldığını bilen ve tünelden geçenler müebbet hapis cezasına çarptırılacak. Zulmün de bir sınırı vardır diye düşünüyor insan, ama bunlar zulümde Firavunu da geride bıraktı sanki…
Beytullah Demircioğlu'ın Yazısı.