Veballeri ve vebalim; Kitap’ın geçmişin maslahata uygun yorumlarını hâlâ cariyelermiş gibi anlatmaya devam eden alimlerdedir. Dört gözle yeni çalışmalarını bekliyoruz...

Görüş ve düşüncelerimi, benden farklı kanaatlere sahip kişilerle paylaşma ve tartışmayı severim. Bunun yepyeni bakış açılarına sahip olmama yardımcı olduğunu pek çok kez tecrübe etmişimdir. Hele de İslam’ı ondan uzak, birbirinden farklı profillere sahip kişilere anlatma gibi bir misyon biçmişseniz kendinize; bu yaklaşım şart olur size. Çünkü İslam’ın dışarıdan nasıl göründüğünü anlamanın, tek yolu; kendine onun dışında bir güzergah çizmiş olanların bakış açılarını öğrenmektir. Ayrıca İslam’ı savunacaksak eğer, ona karşı geliştirilen argümanların neler olduğunu da iyice anlamak ve bunlara uygun yeni söylemler geliştirmek zorundayız.

Bu bağlamda geçtiğimiz günlerde Kuran-ı Kerim hakkında tartışmakta olduğum arkadaşım, daha önce karşılaşmadığım bir argüman koydu önüme. Bu arkadaş “Kuran-ı Kerim”in dini konularda ne derece güvenilir bir kaynak olabileceğinden emin değilmiş. Çünkü içindeki bazı hükümler evrensel değil, bin dört yüz küsür yıl öncesine aitmiş. Tamam, belki bu hükümler o zaman ve o şartlarda geçerli olabilirmiş ama o zamandan bu zamana şartlar çok değişmişmiş...” Ben tabi ilk defa böyle bir düşünceyle karşılaştığım için afalladım biraz. Tezini daha iyi anlayabilmem için eğer mümkünse somut bir örnek vermesini istedim. Arkadaşım, sözü; Kuran-ı Kerim’deki cariyelik hususuna getirdi. “Tamam; cariyelik belki bin dört yüz küsür yüz yıl önceki Arap toplumunda makul görülebilen bir uygulama olabilirmiş ama şimdi sosyoloji tamamen değişmişmiş. Ve bizden hâlâ artık uygulaması bile kalmayan bu konuda Kitap’taki ayetlere uymamızın istenmesi yanlışmış. Ayrıca bu durum; Kuran-ı Kerim’in, Müslümanlar tarafından savunulagelen evrensel bir kaynak olduğu tezini de yalanlıyormuş...”

İlgili ayetlere tam olarak vâkıf olmadığım için bu deist arkadaşa hemen orada tatmin edici bir cevap veremedim doğal olarak. Çünkü arkadaşın da ifade ettiği gibi günümüz toplumunda gerçekten de cariyelik en azından Türkiye gibi Müslüman bir ülkede öncelikli gündem konusu değil. Bu durumda arkadaştan bana biraz müddet vermesini, konuyu iyice araştırdıktan sonra onunla bu konuda daha sağlıklı bir tartışma yapabileceğimizi söyledim.

İş geldi Kitap’taki cariyelik ayetlerini araştırmaya... Araştırınca şunu gördüm. En azından benim bulabildiğim, içinde cariye kelimesi geçen bütün ayetler; temelde yetim haklarını anlatmaktaydı. Bu ilginç bir durum ve bana acaba bu kelimenin yetim haklarıyla daha doğrudan ilişkili başka manaları daha mı var sorusunu sordurdu. Lügatlerden bu kelimenin bildiğimiz “köle kadın” dışında “hesabını en ince ayrıntısına kadar tutmak, her şeyi deftere kaydedip zamanı geldiğinde hesabı vermek gibi...” pek çok manası daha olduğunu gördüm. Fırsat bu fırsat; hemen arkadaşıma; kölelik ve cariyeliği İslam’ın getirmediği, İslam’ın tavır olarak; mevcut sistemi, toplumsal düzeni sarsmadan tedrici şekilde değiştirmeyi hedeflediğini, aslında Kitap’ta geçen cariye kelimesinin mânâsının; yetim haklarının en ince ayrıntısına kadar kaydedilip, zamanı geldiğinde hesabının resmi olarak verilmesi gerekliliğiyle ilgili hüküm bildirmekte olduğunu, ancak dönemin bazı din adamlarının, toplumsal sarsıntı ve tepkiye neden olmamak adına; mevcut sistemi biraz daha insani bir şekilde düzenlemelerine yardımcı olabilecek ikincil bir mânâyı öne çıkarmış olabileceklerini, bunun; Kuran’ın evrensel tavrı değil, dönemin din adamlarının belki de mecbur oldukları politik bir tercihi olduğunu, kitabın evrensellik ilkesini ihlal etmediğini anlatmaya koyuldum. Arkadaşım tatmin oldu gibi. Sorun şu ki ben olmadım. Her ne kadar Mecelle’deki “Ehven-i şerreyn ihtiyâr olunur/İki kötü şeyle karşı karşıya kalındığında daha az kötü olanı seçilir.” hükmüne göre hareket edip konuya şahsi bir yorum getirmiş oldumsa da imani açıdan risk almış oldum. Her ne kadar “Beyyine hüccet-i müteaddiye ve ikrar hüccet-i kasıradır./Kanıt herkesi, ikrar sadece ikrar edeni bağlar.” ise de sonuçta ben hüküm verebilecek bir alim değilim ve toplumun Kuran-ı Kerim’in güncel yorumlarına, sağlam ilmi deliller eşliğinde ihtiyacı var. Bunlar olmadığı için dinden uzaklaşanlar var. Veballeri ve vebalim; Kitap’ın geçmişin maslahata uygun yorumlarını hâlâ cariyelermiş gibi anlatmaya devam eden alimlerdedir. Dört gözle yeni çalışmalarını bekliyoruz...


Sinan Özgenç'ın Yazısı.