Eşsiz Bir Seyahat; Miraç
Asude Usluer Uğurlu
Kandiller bilindiği ve daha önce zikrettiğimiz üzere, 2. Mahmut zamanında camilerde kandil yakılarak bu gecelerin ihya edilmesiyle başlanmış ve Peygamber Efendimize (s.a.v.) tazim amaçlı o günleri ihya etmekten ibarettir. Miraç kandili de bunlardan birisidir.
"Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed`i) bir gece Mescid-i Haram`dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa`ya götüren Allah`ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir." (İsra Suresi/1)
Efendimize (s.a.v.) nasip olan isra ve miraç mucizesi hicretten bir buçuk sene veya üç sene önce Mekke-i Mükerreme’de eygamberimiz uyanıkken ruh meal ceset vuku bulmuştur. Hüzünlü bir zamanda habibini teselli için Mevla’mızın ikram ettiğini miracın sebep ve hikmetlerinden bazıları şunlardır.
-Rasulullah Efendimizin (s.a.v.) diğer âlemlere de risalet vazifesini ikmal etmesi
-Peygamberimizin (s.a.v.) risaletinin umumi olduğunun ispatı
-İman edenlerin derecesini imtihan.
-Müşrikleri tasdike mecbur etmektir.
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya kadar götürülmesine isra denir ki yukarıdaki ayeti kerimede bu anlatılmaktadır.
Daha sonra miraç isimli manevi bir asansörle 1.kat semaya kadar çıktılar. Böylece meleklerin kanatları üzerinde 7.kat semaya kadar çıkmış oldular...
1.kat semada Âdem (a.s.) ile karşılaştılar. Âdem (a.s.) sağına bakıp cennetlik evlatlarını görürü sevinir, soluna bakıp cehennemlik evlatlarını görür üzülürdü.
2.kat semada İsa ve Yahya (a.s.) ile karşılaştılar. Onlar “Hoş geldin salih kardeş, salih peygamber” dediler.
3.kat semada Yusuf (a.s.) ile 4.kat semada İdris (a.s.) ile 5.kat semada Harun (a.s.) ile 6.kat semada Musa (a.s.) ile 7.kat semada İbrahim (a.s.) ile karşılaştılar.
8.kat semadan sidre-i müntehaya kadar Hz. Cebrail ile çıktılar. Daha sonra Cenabı Hakkın huzuruna vardı. Burası Necm suresinde şöyle geçmektedir. “O kadar yakınlaştı ki iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu, Bunun üzerine Allah kuluna ne vahyettiyse vahy etti.”
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Cenabı Hakk`ın huzuruna çıkınca “Ettehıyyatü lillahi vessalavatü vettayyibat (Dil, beden ve mal ile yapılan tüm ibadetler Allah içindir) dedi. Cenabı Hak karşılık olarak “Esselamü aleyke eyyühennebiyyü (Selam senin üzerine olsun ey nebi) buyurdu. Peygamberimiz (s.a.v.) “Esselamü Aleyna ve ala ıbadillahissalihiyn (Selam bizim ve Allah’ın salih kullarının üzerine olsun)” dedi. Bunun üzerine melekler “Eşhedü ella ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühü ve rasülühü (Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed (a.s)’ın onun kulu ve resulü olduğuna şehadet ederim)” dediler. İşte tahıyyat duası bize miraçtan kalmadır.
Miraçtan dönerken 7.kat semada Hz. İbrahim Peygamberimizi (s.a.v.) karşılıyor ve "Ya Muhammed ümmetine söyle cennete ağaç diksinler. Zira cennetin suyu tatlı, toprağı çok güzeldir” diyor. Peygamberimiz de "Peki nasıl dikecekler?" diye sorduğunda İbrahim(a.s.) “Sübhanallahi velhamdülillahi ve la ilahe ilallahü vallahü ekber" desinler, buyuruyor.
Yine Peygamberimiz (s.a.v.) miraçtan dönerken Musa (a.s.) ile karşılaşıyor ve bu hadiseyi şöyle anlatıyor: O zaman Allah ümmetime elli vakit namaz farz kıldı. Bu farziyeti yüklenerek döndüm. Derken Mûsâ Aleyhisselâma rast geldim.
"Mûsâ (a.s.) bana, ‘Rabbin ümmetine neleri farz kıldı?’ diye sordu. “Onlara, ‘Elli vakit namaz farz kıldı’ dedim. "Musa (a.s.) bana, `Rabbine dön de şefaat et, zira ümmetin buna takat getiremez` dedi. “Bunun üzerine Rabbime müracaat ettim. Allah Teâlâ şatrını (bir kısmını) indirdi. Ben yine Mûsâ’nın (a.s.) yanına dönerek durumu kendisine haber verdim:
‘Bir kısmını indirdi’ dedim. O yine, ‘Rabbine müracaat et, zira ümmetin takat getiremez’ dedi. “Ben yine Rabbime müracaat ettim. Allah Teâlâ kalanından bir kısmını indirdi. Mûsâ Aleyhisselâmın yanına yine döndüm. O tekrar, ‘Rabbine dön, zira ümmetin buna dayanamaz’ dedi. Bir daha müracaat ettim. “Allah Teâlâ, ‘Onlar beştir, yine onlar [sevap itibariyle] ellidir. Benim nezdimde hükm-ü kaza değişmez" buyurdu.
Musa’nın (a.s.) yanına döndüm. O yine, ‘Rabbine dön’ dedi. Ben de, ‘Artık, Rabbimden utanır oldum’ dedim.” (1) Miraçtan dönüşte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu hadiseyi anlattığı zaman müşrikler dalga geçerek Hz. Ebu Bekir`e "Ya Eba Bekir arkadaşın bu gece Kudüs’e gittiğini oradan semalara çıkıp sabahleyin de aramızda olduğunu söylüyor” dedikleri vakit Hz. Ebubekir, “Vallahi bunu Muhammed söylüyorsa doğrudur”diyor. Hiç yutkunmadan ve tereddüt etmeden resulümüze inandığı için kendisine “Sıddık” unvanı veriliyor.
Kaynaklar
-Müslim, İman: 263; Ahmed Naim, Sahih-i Buharî Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercemesi. (Ankara: Diyanet işleri Başkanlığı Yayınları, 1981), II/277.
-Tirmizi ve Davut 60
-Buharî, Bed`ü`l-Halk 6, Enbiya 22, 43, Menakıbu`l-Ensar 42; Müslim, İman 264 (164); Tirmizi, Tefsir İnşirah (3343); Nesâî, Salat 1, (1, 217-218)
GENÇ'ın Yazısı.