Ne`lerden Ne Hisseler Çıkaralım?
Ömer Öztürk
Gün gelir her hatibin diline, her yazarın kalemine vurur. Denilebilir ki, tarihte eşref saati gelince, şu dünyadan hiç olmazsa bir vecize patlatmadan giden bir sanatçı, bir yazar, bir filozof veya düşünür yoktur. Hatta kimisi hızını alamaz, bunları kitaplaştırır. Ama aslında bütün güzel sözlerin ilhamını veren de Allah’tır.
En mühimi de sözler sahibini bağlar. Bir yerde sahibinin sesidir. Sahibinin enfüsî (öznel) değerlerini yansıttığı için tartışmaya açıktır. İlle de kabul edilmek zorunda değildir. Şimdi bu sütunlarda bendeniz de dünyanın en temel sorusu olan NE? üzerinden hayata dair birtakım kıssalar meydana getirdim. Kıymetsiz sözlerim okuyanların ufkunu az çok açabilirse, kendimi o zaman bir iş ve hizmet yapmış addeceğim.
-Para nedir?
-Araptır. Çocukluğumuz bugünkü neslin dijital çocukluğu gibi betona gömülmemişti. Dört bir yanımız bahçe, başıboş arsa, toprakla çevriliydi. Her mahallede köpek beslenirdi. Bu köpeklere her nedense hep “Arap” adı verilirdi – Biz Türkler böyleyizdir; hem bize “turkey” (hindi) diyorlar diye İngilizlere kızarız hem de kedimize köpeğimize “Arap” diye isim takarız – Her ne ise; karşı komşumuzun “Arap” adında bir köpeği vardı. Ona “Arap, Arap!..” diye nefeslenmeden seslendikçe, ulama sonucu bizim Arap olurdu para. Eh, en çok para da zaten Araplarda bulunmaz mıydı?
Biraz absürd (saçma) bir metin oldu ama esasen para da saçmalığın ta kendisi değil midir zaten?
-Yara nedir?
-Karadır. Maddî ve manevî yara arasında hiçbir fark yoktur. Her ikisi de acıtır. Her ikisi için de birtakım ilaçlar bulunmakla birlikte en iyi deva zamandır. Dünyada hiçbir maddi ve manevi yara yoktur ki, zamanla kabuk bağlamasın. Gündüz yoğunken, insanlar arasındayken acı hissedilmez. Gece evlere dağıldığımızda, kendi başımıza kaldığımızda, yara hafiften sızlamaya, acıtmaya başlar. Böyle anlarda imdadımıza uyku yetişir. Sabah uyandığımızda başımızın, dişimizin, gözümüzün ve kalbimizin ağrısının geçtiğini hissederiz. Bu da Allah’ın bize mükemmel bir varoluş lûtfudur.
-Nefes almak nedir?
-Nefis vermektir.
-Hayat nedir?
-Nefes almaktır.
-Ölüm nedir?
-Nefes vermektir.
İkisi (hayat/ölüm) arasındaki süre nefes alıp vermek kadardır. En menfaat-gözetmez alış-veriş de işte böylesidir.
-Ayrılık nedir?
-Ölümden beter derler ya, az bile derler. Ayrılık kâredir, pare pare parelenmektir. Ayrılığı Mevlana’ya sormalı. Değil kendisi neyi bile ayrılıklardan şikâyet eder.
-Hayat nedir?
-Seyahat etmektir.
-Ölüm nedir?
-Nihayete ermektir.
-Ahiret nedir?
-Nihayetsiz bir seyahat-i meçhûledir.
-Yaşamak nedir?
-Ölmektir.
-Ölmek nedir?
-Yaşamaktır.
Esasen, her ikisi de NE?liği sorgulanamayandır. Yâni yaşamak yaşamak, ölmek de ölmektir.
-Aşk nedir?
-Önce gülmek sonra ağlamaktır.
Aşk bir tebessüm-ü elem (acı bir gülüş)’dir. Aşkın çoğul hâli “uşşâk”tır. Âşık sadık bir uşaktır, uşşâk makamında iniler. William Shakespeare’in Aşkın Emeği Boşa Gitti isimli bir tiyatro oyunu vardır ki, pek manidardır. Gerçekten de, ellerimizle besleyip binbir emekle büyüttüğümüz aşkımız bir gün mutlaka ellerimizden uçup gider. Aşkın emeği hep çöpe gider.
-Fakir nedir?
-Sürünendir.
-Zengin nedir?
-Süründürendir.
Fakirlik azap, zenginlik gazaptır.
-Erkek nedir?
-Adamdır.
-Kadın nedir?
-Madamdır.
Kadınsı erkeğe madamadam dense yeridir. Erkek gırgırdır, kadın dırdırdır. Erkek horr! horr!dur, kadın ahh ahh! zorr hem de çok zorr!dur…
-Evlilik nedir?
-Eşinle kavga etmektir.
-Bekârlık nedir?
-Ailenle isen, anne-babanla, yalnız isen kendi kendinle, duvarlarla, daha olmadı, gölgenle kavga etmektir.
Özetle, hayat kavgasız olmamaktadır.
-Ekonomi ile hırsızlık arasındaki fark nedir?
-Senede bir gün bir market soyarsak hırsızlık olur; senenin 365 günü marketler bizi soyarsa ekonomi olur.
Bunun bir de beyaz yakalı/pek cakalı, kibar ama bir o kadar cabbar bir şekli daha vardır ki, ona da serbest Pazar ekonomisi derler.
Serbest gel serbest…
-Yazar nedir?
-Doğru-dürüst bir iş kovalamayıp habire kalem sallayandır.
-Okur nedir?
-İşi-gücü bırakıp yazarın salladıklarıyla vakit eğleyendir.
Aslı aranırsa, yazmak da okumak da eşyânın tabiatına aykırıdır. Hele hele trik trak trik trak makineleşen insanın tabiatına…
-İnsan nedir?
-İki kapılı bir handa bir biçare mahlûktur. Bir kapıdan girer ins olur, bir kapıdan çıkar nas olur. İns-an işte o zaman insan olur.
-Şeytan nedir?
-Hannastır. Nasın kurdudur. Maalesef-şimdilik-dünya onun yurdudur.
-Vatan nedir?
-Annemin su katılmamış ak sütüdür. Kürkçü dükkânıdır. Laz/Abaz/Kürt/Türk, her nevi kürk camekânındadır.
-Vatandaş nedir?
-Daş’tır. Biri birine arka çıkandır. Bunu taş anlayıp vatanı taşa tutmak doğru değildir. Zira vatandaş aynı zamanda tilkidir. Dönüp dolaşıp geleceği yer yine kürkçü dükkânıdır.
Vatan kürkçü dükkânı, vatandaş tilkidir.
-İlkbahar nedir?
-Yardır. Rehavettir, teravettir (zindelik). Lalezardır, gülizardır. Lalegüldür.
-Yaz nedir?
-Hazdır, hardır, nardır, ardır.
-Sonbahar nedir?
-Hazandır, yapraktır, topraktır.
-Kış nedir?
-Beyazdır, ayazdır, avazdır, marazdır.
-İstanbul nedir?
-Ne Konstantinopolis, ne de Konstantinople… ta Fatih’ten bu yana Konstantiniye’dir. Cami-kilise-havra bir aradadır. Paskalya yortusudur, boyalı yumurtadır, kilise çanıdır, çann, çann, çann!...
İstanbul, Dersaadettir. Ezandır, Allah u Ekber’dir, mahya mahya mâh-ı Ramazandır.
İstanbul ecdâdımın sahipsiz mezar taşıdır. Adn cennetinin bâkir bir köşesidir. Paçalarımıza yapışan inatçı mı inatçı zifostur.
İstanbul aziz hatıramızdır.
-Ben nedir?
-Ben bir adadır. Herkes beni dört yanımdan kuşatır, bana gelir-benden gider ama ben bir yere gidemem, kökümü salıp da bir yere kıpırdayamam.
Ben yine bende/benle/bana kalırım.
GENÇ'ın Yazısı.