Daha ne zamana kadar; sırf dinsizler eleştiriyor diye ‘Müslüman’ kardeşlerimizin hatalarını görmezden gelip susacağız? Müslümanların, bir iç eleştiri mekanizması oluşturmasının zamanı gelmedi mi daha? Bu sessizlik neden?

Kabir azabından koruyan kefen almadınız mı daha?! Yandınız o zaman. Boşa uğraşıyorsunuz. Bakın; ürünümüz: Ölünün kefenine yazıldığında yahut bir kağıda yazılıp, kefenine konulduğunda veyahut ceylan derisine (ceylan derisi olması çok önemli) yazılıp, kefen içine konulduğunda; meyyiti kabir azabından, vesair sıkıntılardan kurtaracak ismi şerifleri içeriyor. Bitmedi! Alacağınız bu kefenin içinde İdris Aleyhisselam’a indirilen kırk ism-i şeriften; üç farklı isim yazılı bulunmakta. Bir ism-i şerif ki kırk ism-i şeriften birincisine denk gelmekte. O ismi şerif, kefenin göğüs kısmına yazılmıştır. Diğer bir ism-i şerif ki kırk ism-i şerifin on sekizincisidir. O ceylan derisine yazılmış (ki ceylan derisi olması çok önemli) ve kefenin içerisine konulmuştur. Diğer bir ism-i şerif ki otuz yedinci ism-i şeriftir. O da bir kağıda yazılıp, kefenin içerisine konulmuştur.

(Durun durun; daha bitmedi!) (Ürünümüzün içerdiği) bu üç ismi şerif hakkında; kırk ism-i şerifin şerhlerinde zikredilen özelliklerse şunlar:

Birinci ism-i şerif: Bu ism-i şerifin havassından biri şudur; her kim bu ism-i şerifi ölünün kefenine yazıp, onunla birlikte defnederse Allah-u Teala, bu meyyitin lisanını, sorgu sual meleklerinin cevabıyla (hem de rahatça) konuşturur. O kişi mezarında korkmaz, dehşete kapılmaz. Allah-u Teala, kabrinde ona cennetten bir pencere açar, kabrini cennet bahçelerinden bir bahçe yapar. Bu rivayetle amel etmek isteyen kişi, önceden kefenini hazırlamalı, Zemzem’le yıkamalı (İndirimli Zemzem bidonu satışlarımız başlamıştır bu arada) bu ism-i şerifi yazdırmalı ve yakınlarına da bu kefeninin yerini öğreterek (Yatak odasında gardırobun üst çekmecesinde, ihram ve cübbelerin hemen altında gibi...) vasiyette bulunmalıdır.

On sekizinci ism-i şerif: Her kim bu ism-i şerifi Kabe-i Muazzama’nın örtüsünden yahut ceylan derisinden (Ceylan derisinden olması çok önemli) bir parça üzerine misk ve safranla yazıp, meyyitin kefeninin göğüs kısmına koyarak defnederse (Göğüs cepli yeni kefen modellerimiz pek yakında seçkin mağazalarda. Israrla isteyiniz – Israrcı olmanız çok önemli-...) o meyyit, Allah-u Teala’nın izniyle kabrinde rahat eder, azaba duçar olmaz, kabir suali çabuk geçer ve bedeni kabirde çürümez. (Bilindiği gibi bedeninin çürümüş olması hortlamayı düşünenler için ciddi bir sıkıntıdır.) (Bakın burası çok önemli:) “Ölen kişi büyük bir günahkar olsa bile böylece tesir eder.” (Öyle ki on altı yıllık profesyonel yazım hayatımda; ilk defa gövde metindeki bir cümleyi “bold”laştırarak vurgulama gereği hissediyorum. Tarihler bunu böylece yazsın!)

Otuz yedinci ism-i şerif: Bu ism-i şerif, bir kağıda yazılıp, ölünün kefenine konulursa Allah-u Teala, o kişinin kabrini cennet bahçelerinden bir bahçe yapar. Sonra rahmet meleklerinden biri, o kişinin kabrine gelir de Münker Nekir meleklerinin suallerine vereceği ceaplarda ona yardım ederek, rahmete nail olmasına vesile olur...

Hem de sadece KDV dahil üç yüz yetmiş beş liraya!..

Gerçek bir ilan metninden, parantez içindeki kendi yorumlarım hariç; uzun, komik ve acı verici bir alıntıydı bu. O; pazarlamacı, satışçı dilinin iyice görülmesi, “Şaka mı bu? Dinle böyle dalga geçmek doğru mu?” dedirtecek kadar kendi doğasını açığa çıkarması için bu kadar uzun tutmam gerekti. Metnin içerdiği satış duygusunu; istisnasız herkesin hissetmesini, almasını istedim. Ben uydurmadım yani. Bu gerçekten oldu. Bu gerçekten oldu. Hâlâ inanamıyorum. Kimin yaptığının bir önemi yok. Niye yaptığının bile pek bir önemi yok aslında. Belli az çok. O yüzden bu tip detaylara girmeyeceğim... Önemli bir soru sormak istiyorum sadece. Sorunun kendisi, muhtemel cevaplarından daha mühim. Artık birinin sorması gerekiyor: Daha ne zamana kadar; sırf dinsizler eleştiriyor diye ‘Müslüman’ kardeşlerimizin hatalarını görmezden gelip susacağız? Müslümanların, bir iç eleştiri mekanizması oluşturmasının zamanı gelmedi mi daha? Bu sessizlik neden? Allah için olmadığı aşikar. Yoksa biz “Güneş’i sağ elime Ay’ı sol elime verseler vallahi ben (hakikat) davamdan vazgeçmem” diyen peygamberin ümmeti değil miyiz? Kırılan; kol değil yen içinde hanımlar, beyler: Dinimiz...


Sinan Özgenç'ın Yazısı.