Vücudumuzun ve ruhumuzun bütün latifelerine bir ay boyunca oruç tutturmak ancak akli ve kalbi hazırlık ve konsantrasyonla mümkün olmaktadır. Ramazan ayı, başlı başına ‘oto-kontrol’ yetimizi eğiten ve terbiye eden bir zaman dilimidir.

Yine bir bahar esintisi… Yemyeşil bir doğa, misk-ü amber kokan çiçeklerin gönlümüzün en derininde uyandırdığı mecnuni dürtüler ile ‘Ramazan Ayına’ girmenin bahtiyarlığını yaşayacağız inşaallah… Hem vücudumuzun hem de aklımızın ve kalbimizin, İslami rot-balans ayarlarına tekrar dönebilmesine vesile olan otuz günlük oruç ve zikir ayını, her anlamda doruk seviyesinde yaşayabilmek ideal amacımız olmalıdır. Böylelikle bütün bir senemizin azığını heybelerimizde toplayabilecek, yeni ve taze güzel alışkanlıkları hayatımızın her anına nakşedebileceğiz.

Vücudumuzun ve ruhumuzun bütün latifelerine bir ay boyunca oruç tutturmak ancak akli ve kalbi hazırlık ve konsantrasyonla mümkün olmaktadır. Ramazan ayı, başlı başına ‘oto-kontrol’ yetimizi eğiten ve terbiye eden bir zaman dilimidir.

Ancak ezanın okunması ile iftarımızın açılması dahi bu oto-kontrol süreci içerisinde değerlendirilmeli. Çokça misafirlerimizi ağırlayacağımız bu ayda zengin sofralarımızda açtığımız iftarlarda en büyük sorun, yemeklerin israf boyutuna varıp tabaklarda bitirilemediğinden çöplere dökülmesidir. Veya toplu iftar programlarında elimize tutuşturulan plastik tabak, bardak, çatal ve kaşık ile sunulan yemeklerde aşırı plastik atıkların da üretilmesi yine çevreye verebileceğimiz en önemli hasarlardan biri olacaktır. Bu nedenle israftan sakınma ve çevremizi koruma bilincimizi de bilhassa Ramazan ayında ‘oruç’ mülahazası ile birlikte canlı tutmalıyız.

Ramazan ayında uygulayacağımız ve alışkanlık edineceğimiz birkaç davranış ile ‘çevre dostu’ ve ‘yeşil’ bir oruç dilimi geçirebilir, dünyamızı daha yaşanabilir halde tutan mümin(e) bireyler yetiştirebiliriz.

1- Katılmayı planladığımız toplu iftar programları için bir tabak, bardak ve çatal-kaşık seti hazır götürürsek çevreye on yıllar boyunca çürümeyecek plastik atık atmak vebalinden kurtulabiliriz.

2- Toplu iftar programları düzenleyen ekip içerisinde bulunuyorsak, ortaya çıkacak plastik atıklar için normal çöp kutularından ayrı tutularak ‘geri dönüşüm kutuları’ hazırlayabiliriz. Bu atıkların tekrar geri dönüştürülmesine vesile olup çevreyi koruma niyetine hayır işleyebiliriz.

3- İftar ve sahurlarımızda hazırlayacağımız yemekleri, imkanımız ölçüsünde bulunduğumuz yörede üretilen besinlerle hazırlayabiliriz. Böylelikle yöresel tarıma ve ekonomiye katkıda bulunarak ‘doğal denge’ düsturuna da riayet edebiliriz.

4- Ramazan ayı boyunca sabah namazlarından sonra yatmayarak (sünnettir) uzun güneşli günleri değerlendirebilir, enerji tüketimimizi azaltabiliriz. Aynı şekilde Teravih namazımızdan sonra sahura kadar uyuyarak gece harcayacağımız enerjiyi de minimuma indirebiliriz.

5- Doğanın en canlı anına tevafuk eden Ramazan ayımızı bir tefekkür ayı olarak hedefleyebiliriz. Bunun için tatil dönemine de denk gelen bu zaman diliminde daha çok doğa ile iç içe olabilir, telefonlardan uzaklaşıp Kur’an ve tefekkürlerle ruhumuzu şarj edip, stresli bir yıla dayanıklı hale getirebiliriz.

6- Bilhassa orucumuzu açarken içimizi yakan susuzluğumuzu gidermek için hemen plastik su şişelerine sarılırız. Ancak çoğu zaman şişelerdeki su, tamamıyla bitirilmeyerek şişelerin atıldığı olur. Bu durum hem su israfına hem de plastik atıkların üretilmesine sebep olur. Bilhassa Ramazan ayında suyun önemini tekrar susuzluk ile fehmetmeli; bulunduğumuz ortam ne olursa olsun su israfı yapmamaya azami dikkat etmeliyiz.

7- Son an dahi gelmeden elimizde bir hurma fidanı bulunuyorsa onu dikmekle emrolunmuşuz. ‘Yeşil’ bir Ramazan geçirmek niyetiyle çocuklarımızla ağaç dikme etkinliği yapabilir ve çocuklarımıza çevremizi koruyarak doğayı, tefekkürü ve yaratılışı anlatmak için fırsatlar hazırlayabiliriz.

8- Ramazan ayına imkanı olanlarımız bahçesinde bostan hazırlayarak girebilir. Hem ailelerimizle vakit geçirmek imkanı oluşturmuş olur; hem de kendi ürettiğimiz besinlerle beslenerek israfı önlemede ve iktisat yapmada çocuklarımıza çok önemli bir ders verebiliriz.


Cihan Taştan'ın Yazısı.