"Satan"ların İ$ ve Dü$ Dünyası
S. Bilgehan Eren
Zincirleri kafalarda doğrudan hissedilmeyen kültür emperyalizminin vasıtaları içinde, senarist sadece senarist, yapımcı sadece yapımcı, sinema sadece sinema, internet sadece internet, müzik sadece müzik değildir!
"Dan Brown’un Robert Langdon isimli profesörünün, zihnimizde karizmatik bir iz bırakmasının sebeplerinden biri, şüphesiz ki sembol bilimi uzmanı olması, sembollerin dilinden anlamasıydı. Sembol Fransızca kökenli bir kelime, birebir olmasa da Arapça karşılığı “remz”, Türkçe karşılığı ise “simge”; duyularla ifade edilemeyen bir şeyi belirten somut nesne veya işaret… İmge ile karıştırılmamalıdır. İmge duyu organlarıyla algılanan bir şeyin düşünsel kopyası, hayalidir; simge ise soyut bir kavramı somutlaştırır ve gerçektir. (Örneğin, beyaz güvercinin barışın simgesi olması gibi…)
Sembolizm; maji, simya, astroloji gibi “okültizm” içinde önemli bir yere sahiptir. Zaten Latince “occulere”den (gizlemek, saklamak) gelen okültizm, “gizli ve saklı olanın bilgisidir” ki bu da görünen ve görünmeyen fenomenleri de kapsar. Ezoterik tradisyonlarda -okült ilimlerin önemine binaen- semboller de her zaman başköşededir.
Bu şerhler altında, hem kelime sınırlarımızı aşmama, hem de mevzumuzun daha net muhakeme masasına yatırılabilmesi için biraz daha somut devam edelim.
Öncelikle şu ölçü: “Suret olmadan mânâlâr ebediyen tecelliye gelmez.” Çağımızda ise mânâları suretlendirme işinin başlıcaları arasında “sinema”nın olduğu çok açık. Mayıs sayısında izahına çalıştığımız “marka ve moda”nın yanı sıra “sinema” da kültür emperyalizminin en büyük ahtapot kollarından biri.
İmdi, Matrix filmini vesile kılarak kültür emperyalizminin sembol ve kitlevî zihin-duygu kontrolü meselesine girmeden önce, öncelikle şu girizgâhı yapalım. Hakikatte nedir Matrix? Mütefekkir Mirzabeyoğlu’nun “Esatir ve Mitoloji” isimli eserinden, “Şaman-Şifacı” başlığı altından aktaralım:
«MATRİX - bir cisme şekil veren
veya dayanak olan şey
şamanlığın özünde yer alan:
- “meydan okuma - sınırda oynama
biçimlenmişin sınırındadır şamanın yolu
ışığın ve karanlığın - bâtının ve zâhirin
sol tarafın ve sağ tarafın
biçimli ve biçimsizin arasında...”» (s. 617)
Polonya asıllı Yahudi bir ailenin çocukları olan Andy ve Larry Wachowski kardeşler (ki Larry 2012’de cinsiyet değiştirip ismini “Lana” yaptı), tüm dünyada geniş bir izleyici kitlesi tarafından beğenilen filmlerde senarist, yapımcı, yönetmen olarak imza sahibidir. “V for Vendetta”, “Bulut Atlası” gibi çok ses getiren filmlerin yanında bir de Matrix üçlemesi vardı ki sembollerle dolu olan film hakkında sayısız şey konuşuldu ve yazıldı. Bunları tekrar etmek gibi bir niyetimiz yok, lâkin hatırlanırsa, makineler dünyayı ele geçirdikten sonra, makinelerin giremediği tek insan şehri Zion (Siyon)’du.
Siyon (yahut Zion)... Kitab-ı Mukaddes’te Kudüs için kullanılan sembolik bir terimdir ve oradaki tepelerden birinin de adıdır, tam 173 yerde geçer. Birkaçını aktaralım:
«Sonunda bütün İsrail kurtulacaktır. Yazılmış olduğu gibi:
Kurtarıcı Siyon’dan gelecek,
Yakup’un soyundan tanrısızlığı uzaklaştıracak.» (Romalılar 11:26)
«Ve “Ben kralımı
Kutsal dağım Siyon’a oturttum” diyor.» (Mezmurlar 2:6)
«RAB Siyon’dan kükreyecek,
Yeruşalim’den gürleyecek.
Gök ve yer sarsılacak.
Ama RAB kendi halkı için sığınak,
İsrailliler için kale olacak.» (Yoel 3:16)
Ve Matrix’teki etkileyici karakterlerden biri; Morpheus... Rüyalarla içli dışlı olan, zihinlere giren, ana karakter -Mesih(!)- Neo’ya sürekli telkin hâlinde olan Morpheus, Yunan mitolojisine göre Hypnos’un oğludur.
«UYKU’nun bin çocuğundan biri adı ŞEKİL anlamına gelen bir kelimeden türeme aynı zamanda onun işini de gösterir:
- “MORPHEUS’un işi insanların şeklini alıp uyuyan kişilere - rüyâlarında görünmek!»
çoğu uyku ve düş tanrısı gibi
MORPHEUS’un da kanatları vardı
büyük ve sessiz çırpan
hızlı götüren kanatlar
bir ânda yeryüzünün
en uç noktalarına kadar - götüren onu!" (Esatir ve Mitoloji, s. 340)
Şimdi akla, Matrix’teki Morpheus’un kanatlarının olmadığı gelebilir. Ama onu hızlıca uçuran gemisi “Nebukadnezar”ı vardı.
Nebukadnezar?
Nebukadnezar, eski Babil krallarına verilen genel bir isimdir. Lâkin asıl önemli olan II. Nebukadnezar’dır ki Kudüs’e girmiş ve Yahudileri sürmüştür. Bazı Yahudiler ise onu bir kahraman olarak görür ve yaptıklarını da Tanrı’nın onlara verdiği bir ceza olarak değerlendirir. İşte bu Nebukadnezar bir gün çok ilginç bir rüya görür fakat uyanınca unutur. Ona rüyasını söyleyecek ve tabir edecek birini arar. O tabirci ise topraklarından sürülen Yahudalılar’ın arasından çıkar. Daniel, Nebukadnezar’ın rüyasını anlatır ve şerh eder. Kral şaşkındır.
“Eski Ahit”te sonrası şöyle geçer:
«Bunun üzerine Kral Nebukadnezar Daniel’in önünde yüzüstü yere kapandı. Ona bir sunu ve buhur sunulmasını buyurdu.
Daniel’e, “Madem bu sırrı açıklayabildin, Tanrın gerçekten Tanrıların Tanrısı, kralların Efendisi” dedi, “Sırları açan O’dur.”
Sonra Daniel’i yüksek bir göreve getirdi; ona birçok değerli armağan verdi. Onu Babil İli’ne Vali atadı, Babil’in bütün bilgelerinin başkanı yaptı.» (Daniel 2: 46-47-48)
Ezcümle, Matrix filmindeki Nebukadnezar’ı (yani, rüyasını arayan adamı), Morpheus (yani, rüya Tanrısı) kullanır. Diğer taraftan da Morpheus, Neo’nun zihnine giren, onun şekillendiricisidir.
Bunları şu niyetle yazıyoruz. Bizim “süper-dev sinema projeleri” diye bildiğimiz, tüm dünyada milyonların izlediği, teknolojinin imkânlarına sınırsızca yer veren, ayrıca klâsik basın-yayın organları yanında interneti de bir mecra olarak reklâm ve PR (Public Relations - Halkla İlişkiler) için sonuna kadar kullanan bu Hollywood efsaneleri, aslında gişeleri kadar etkili, gizli bir şeyleri daha barındırır. Bu basit bir hayal gücü işi değil, tam mânâsıyla GÜCÜN HAYALİDİR. Tohumlayıcısı, hazırlayıcısı, iknacısıdır!.. Terkibî hüküm dâhilinde belirtelim: Aydınlanma döneminde Newton’dan Spinoza’ya kadar birçok isim nasıl sadece bilim adamı değilse; zincirleri kafalarda doğrudan hissedilmeyen kültür emperyalizminin vasıtaları içinde, senarist sadece senarist, yapımcı sadece yapımcı, sinema sadece sinema, internet sadece internet, müzik sadece müzik değildir!
Matrix vesilesiyle, -onlarcası arasından- son bir şey daha aktaralım. İlk filmin hemen başında şöyle bir diyalog geçer:
-“Hiç uyanık mısın, uyuyor musun, bundan emin olamadığın duygusuna kapıldığın oldu mu?” diye sorar Neo, adam şöyle cevap verir:
-“Her zaman. Buna meskalin denir. Uçmanın tek yolu!”
Buradaki vurgu neden başka bir uyuşturucu değil de, ÖZELLİKLE “meskalin”dir? Zira “meskalin” de sadece “meskalin” değildir. Bu, Şamanların gözle görülmeyen varlıklarla bir bakıma “iletişim” aracıdır. Şamanlar binlerce yıldır “başka âlemlerle” Peyote kaktüsünden elde ettikleri “meskalin” kullanarak irtibat kurarlar.
Şimdi yeri gelmişken lütfen dikkat… Örneğin, tek dünya devleti teorisyenlerinden “Cesur Yeni Dünya” romanının İngiliz yazarı (istihbaratçı) Aldous Huxley (1894-1963), “meskalin” ile kendisine açılan kutsal (!) şeytanî âlemi övmek için “Algının Kapıları” ismiyle bir kitap yazmıştır. Keza “modern satanizmin babası” sayılan Aleister Crowley de “meskalin” çekerek Şeytan’dan emirler alıp bunları yazıya aktarmıştır. Evet, Kur’ân’î ifadeyle (mealen) “Şeytan dostlarına fısıldar”. Elbet böylelerinin “istidraç” göstermeleri de mümkündür.
Şimdi, nasıl ki «Şeytanî-Satanist» falan deyince, bir dönem algımızı sulandırarak, metal müzik dinleyen, kedi-köpek kovalayan, siyahlar içinde gezen kişiler mesafesine düşmüş ve mahiyetleri bu itibarla güme götürülmek istenmişse, aynı husus KÜLTÜR EMPERYALİZMİ’nden SİYONİZM’e ve bunların kullandıkları VASITALARA ve SEMBOLLERE kadar aynen geçerlidir. Aslında bu haklı olan bir hedef tayinini, meseleyi sulandırıp ayağa düşürerek, “bunlar saçma sapan komplolar” dedirtircesine duyarsızlaştırma, etkisiz kılma stratejisidir. Esas bu strateji başlı başına komplodur.
İnsanoğlunun öğrenme mekanizmasının yüzde 83’ünün görerek gerçekleştiğini ve misal, bir çocuğun 12 yaşına gelene kadar TV ve internet aracılığıyla, aşikâr ve gizli olmak üzere, ortalama 100 bin şiddet, cinsellik ve korku mesajına maruz kaldığını düşünürsek, gazetelerin üçüncü sayfalarını dolduran haberleri göz önüne getirdiğimizde, neticelerinin ne denli vahşet ve cinsî sapkınlık dolu kara bir tablo çizdiğini anlamış oluruz.
En itaatkâr kölelerin, zincirlerinin farkında olmayanlar olduğuna dikkat çekerek, yazımızı Mark Twain ile bitirelim:
“İnsanları kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna etmekten kolaydır.”
GENÇ'ın Yazısı.