Esra Ekinci

Bu satırları parmak uçlarım titreyerek, kalbim korkudan fırlayacak derecede çarparken yazıyorum. Dışarısı çok soğuk. Ben evimde ders çalışırken bir erkeğin “anne” çığlıklarını, can havliyle bağırmalarını duydum. İçimde bir ürperti ile camdan baktım. Çünkü sokakta bir can haysiyetiyle beraber eziliyordu.

Benim gibi sokak sakinleri de perdenin altından veya perdeyi hafifçe aralayarak olanları izliyordu. “Kim bilir ne etti” diyeni mi ararsınız, “hak etmiş demek ki” diyeni mi ararsınız. (genel tepkimiz) Konuşuruz ve perdeyi kapatıp “aman bizden uzak” diyerek evlerimize yöneliriz. Döven kaçtı, dövülen de yırtık gömleğini alarak sessizce oradan ayrıldı. Hadise bu işte.

Neydi bu şimdi? Perde açıldı izledik, gösteri bitti evlerimize döndük. Bu mudur yani? Biz bu olanlar karşısında sadece izleyici miyiz? Hak etti veya etmedi. Dert o değil kardeşler. Şehirlerimizin muhtelif sokaklarında her gün belki de her saat can alınıp can satılıyor. Bir yüz, tekme yesin; damarlarında dolaşan kan, bir kavga sırasında dışarı çıksın diye mi? Bu olay üzerinden incelenecek çok yön var. Ama biz yazıyı kaleme alış amacımız da olan kendimizden bahsedeceğiz.

Biz sokakları boş bıraktık kardeşler. Bizim sokağa inmemiz lâzım. En iyi aydınlarımızı, hatiplerimizi sokakta görelim. Sokak yalnız, karanlık, vahşi, acımasız. Kaçımızın haberi var sokağın bu yanından? Aslında hepimiz biliyoruz öyle değil mi? Görünce perdenin altından veya karanlıkta izleriz olanları. Karşılaşınca da yolumuzu değiştiririz.

Sokaktan şikayet etme. Bu yalnız ekmek almak için sokağa inen bizlerin eseri. Biz uyuduk, çocuklarımız uyutuldu.

Elbette eli bıçaklıların arasına dalalım veya uyuşturucu esrar kullanan gencin eline vuralım da elinden alalım demiyoruz. Böyle bir şeye hem gerek yok, hem de sonuç vermez. Ama başka şeyler yapabiliriz. Öyle şeyler yapabiliriz ki inanarak samimiyetle; sokaktaki evine döner, genç adam elindekini bırakır. Çikolatanın tadını bilmeyen çocuklar dilenmez belki o zaman. Kızlar hayâ elbiselerini giyerler o gün. Bir baba ve bir anne hak ettiği değeri bulur o gün.

Kaldırım taşları döşeniyorsa kimse taşa çakıla takılıp düşmesin diye, bizler de ahlâkımızın düşürüldüğü çukurları kapatmalıyız. Kokmasın, kirli görüntü oluşmasın diye sokak başlarına çöp konteynerleri konuluyorsa, bizler de kirlenmiş vicdanları karışmış zihinleri arındırmak için çalışmalıyız. Bütün bu karanlığın baş müsebbibi cehaleti; iman ve onun aydınlığı ile yolcu etmeliyiz.

Sokak biziz, bizimkiler sokakta. Elbette zaman alacak yorulacağız ama inanın değecek. Bir çocuk için bir ülke çalışırsa, bir çocuk bir ülke kurar.(1) Söyleyin lütfen hala değmez mi? Sokak bir üniversite.(2)Sokağın Prof.’u olacak insanlar aranıyor. Kayıp nesillerin ihyası, sokağın inşası kısacası sokak üzerine uzmanlaşacak Prof. lar. Salonlarda kapalı mekânlarda konuşan insanlarımızı sokağa sokakla buluşmaya davet ediyoruz. İnsan kazanmak adına çok kafa yormalıyız. Sokak boş bırakmaya gelmez. Eğer biz yoksak başkaları vardır emin olun. Her insan gibi sokaktaki insanımızın da ilgiye ve onların dilini bilen birilerine ihtiyacı var. Gençlerimiz ilgi bekliyor ilgi! Başını okşayacak bir ele samimiyetle çıkar gütmeden söylenecek bir çift söze hasret.

Bu konu üzerine daha birçok fikir geliştirilebilir ve geliştirelim. Kuyulardaki Yusuflar kurtarılmayı bekliyor.

Sokağın emin bir yer olduğu, acı üreten değil; fikir üreten gençlerin yetiştiği, insan başlı çiçeklerin açtığı bir mekân olması duasıyla. Selâmetle…


(1) Nureddin YILDIZ

(2) Yüksek Uçuş Derin Dalış/ HİLÂL TV/ 27.05.2013 Bu terimle bu programda tanıştım. Bunun yanında bu program bu işe adım atmak isteyenlerin de muhakkak izlemesi gereken bir program.


GENÇ'ın Yazısı.