Kadir Bekâr

Dedem ben küçükken bana bir sultandan bahsetmişti. Yalın ayaklı bir sultan… İsmi, Bişr bin Hâris Abdurrahmân. Künyesi, Ebû Nasr. Bişr, Horasan’ın Merv kentinde doğmuş, babasını ise küçük yaşta kaybetmiş bir yetimdir. Babasını kaybettikten sonra annesi ile yaşayan Bişr, gençlik yıllarında, arkadaşlarının etkisinde kalarak kötü alışkanlıklara meyil verir. Meyhanelerden ayrılmayan bu genç adam, günlerini günah bataklığının içerisinde geçirir.

Bişr, bir gün annesinin sitemi üzerine kötü arkadaşlarını terk ederek, mahalledeki Demirci Cafer’in yanında çırak olarak işe başlar. Demirci Cafer ona bir sürü nasihatte bulunur. “Kötü arkadaşının, yırtıcı kaplandan daha tehlikeli olduğunu unutma.” der. Bişr, bir daha kötü arkadaşları ile takılmayacağına dair Demirci Cafer’e söz verir. Aradan hayli bir vakit geçtikten sonra Bişr’in annesi vefat eder. Daha sonra bir gün kötü arkadaşlarından birisi Bişr’in kapısını çalar ve onu meyhaneye çağırır. Bişr bu teklifi reddeder. Bunun üzerine o kötü arkadaşı: “Şayet benimle gelmezsen, o çok sevdiğin Demirci Cafer’in evini yakarım.” der. Bişr kendisi yüzünden Demirci Cafer’e bir zarar gelmesini istemez ve istemeyerek de olsa teklifi kabul eder. Bişr’in babasından kalma mirası vardı. Bu sebepten ötürü o kötü arkadaşları aslında onunla değil parasıyla bolca vakit geçirmek istiyorlardı.

Bişr meyhaneye gider ve o adamlarla sabaha kadar içer. Sabah namazına yakın evine dönerken yolda Demirci Cafer ile karşılaşır. “Beni affet, sözümü tutamadım.” diyerek Demirci Cafer’in ayaklarına sarılır. Demirci, Bişr’e: “Seni Allah affetsin evladım. Bırak beni sabah namazına geç kaldım.” der ve gider.

Bişr sarhoş ve kalbi mahzun bir şekilde evinin yolunu tutar. Kalbi yangın yeri gibidir. Tam bu esnada yağmur başlar ve kuvvetli bir şimşek çakar. Şimşeğin ışıltısıyla yer aydınlanır. Yerde bulunan bir kâğıt parçası Bişr’in dikkatini çeker. Horasan’da çamurların arasında bulunan bir kâğıt parçası… Bişr bu kâğıdı yerden alır ve üzerine ne yazdığını okumaya çalışır. Kâğıtta “Bismillahirrahmanirrahim” yazılıdır. Kâğıdı alır yüzüne, gözüne sürer. Bu kâğıdın çamurun içerisinde olmasına üzülür: “Sarhoş da olsam, Allah ismi yere düşürülmez, çamurun içerisinde kalamaz.” der ve kâğıdı alarak evine gider. Evine dönen Bişr, kâğıdı temizleyip, güzel kokular sürerek evinin en güzel yerine asar.

Bir sonraki akşam Bişr yine arkadaşları ile meyhaneye gider. Meyhanede bulunanların çoğunun sızdığı bir vakitte kapıdan bir ses duyulur. Bişr, Sesin geldiği tarafa dikkat kesilir. Bu ses Demirci Cafer’in sesidir ve şöyle seslenmektedir:

- Bişr yanıma gel.

Bişr, utancından meyhanede bir köşeye gizlenir. Lakin Demirci dışarıdan onu görmektedir ve seslenmeye devam eder:

- Bişr bin Hâris Abdurrahmân. Buraya yanıma gel.

- Gelemem. Çok utanıyorum.

- Gel evladım. Sana bir şey anlatacağım.

Bişr mahcup bir şekilde dışarıya çıkar. Demirci Cafer ile meyhanenin dışarısında otururlar. Demirci muhabbetli bir şekilde Bişr’e bakar ve şöyle der:

- Bu gece bir rüya gördüm evladım. Rüyamda daha önce hiçbir yerde görmediğim güzellikte bir suret bana şöyle dedi: “Git, Bişr’e şöyle! Yaptığı işten dolayı Ben Bişr’den razı oldum. O, Benim adımı nasıl temizlediyse, Ben de onu günahlarından öyle temizledim. O, Benim adıma nasıl güzel kokular sürdüyse, Ben de onu güzel edeceğim. İsmini dünyada ve ahirette temiz ve güzel eyleyeceğim.” Bu rüyayı tam üç kere üst üste gördüm evladım. Sen nasıl bir hayır işledin de bu makama sahip oldun?

- Ben, ben sadece dün akşam eve dönerken yerde çamurlar arasında bir kâğıt gördüm. Kâğıdı çamurların arasından aldım. Bir de baktım ki kâğıda “Bismillahirrahmanirrahim” yazıyor. Yerden aldım ve eve götürdüm. Temizledim, güzel kokular sürerek odamın duvarına astım.

- Daha ne yapacaksın evladım. İslam ordularının senelerdir gayret gösterdiği de bu değil mi? Allah lafzının yere düşürülmemesi. Haydi, şimdi hazırlan. Arkadaşların uyanmadan buraları terk et. Başka diyarlara git.

Bişr artık Bişr değildir. Bambaşka bir adam olmuştur. Bişr bin Hâris Abdurrahmân artık Bişr-i Hâfî’dir. Hâfî, yani yalın ayaklı… Bu esnada Demirci Cafer Bişr’in ayaklarını fark eder. Bişr, yalın ayaktır. Demirci Cafer, Bişr’e seslenir:

- Bişr, ayakların…

- Biliyorum. Tövbe ettiğim an yalın ayaktım. Bundan sonra da hep yalın ayak olacağım. Çarıklar meyhanede.


GENÇ'ın Yazısı.