Sen Sıradan Olamazsın!
Her taraftan malumat akıyor. Gözlerin görüntülerle, kulakların seslerle, zihnin kurgularla doldu. Her geçen gün etkisini artıran bir bombardıman var. Anladıklarını anlayışın yapmak istiyorlar. Bildikleri bilgin olsun, idrakleri idrakin, hayat tarzları hayat tarzın olsun derdindeler. Çünkü senin sen olmanı istemiyorlar. Bütün bu gürültünün, patırtının ve karnavalın tek amacı seni sana unutturmaktan başka bir şey değil. Unutasın istiyorlar kendini. Kendini unutursan çünkü, niye yaşadığını unutacaksın, rüyanı unutacaksın, derdini unutacaksın. Aşka dair elinde hiçbir şey kalmayacak. Niye ve kimi sevecek, niye ve kime düşman olacaksın, bunu hiç bilemeyeceksin. Niye buğzunu, hıncını ve kinini canlı tutmak zorunda olduğunu hatırlamayacaksın. Dün efendi iken bugün neden sıradan olduğunun hesabını soramayacaksın. Ne kendine, ne başkasına… Sen, sen olmayacaksın çünkü. Sıradan olacaksın. Sıradan yani etkisiz, yani sıfır hükmünde. Sıradan olursan, sırada kalırsın; öne çıkamazsın. Öne çıkamazsan hiçbir şeyden şikâyet edemez, hiçbir şeyi değiştiremezsin. Hâlbuki sen bunun için varsın. Tarihinin, toprağının ve ülkünün çağrısına kulağını tıkayamazsın. Rüyanı ve derdini unutamazsın, çünkü bu kendini inkâr etmek olur. Kendini inkâr edenleri ne tarih tanır ne de şimdikiler…
“Ben kimim ve bu hal neyin nesi?” Bu soruyu sormadan yapamazsın. Sen değiştirmeye talipsin. Sen, zulüm ortadan kalksın, karanlık gitsin, ortalığı aydınlık kaplasın diye varsın. Bunun için önce kendini değiştirmelisin. Önce içindeki karanlık yanla hesaplaşmalı, içindeki Firavunu dize getirmeli, önce içine aydınlığı hâkim kılmalısın. Bunun için şahsi dertlerini aşan bir derdin olmalı. Akan her bilgiye, gözüne çarpan her görüntüye, kulağına ilişen her sese, zihnine sokulmaya çalışan her hükme aynı soruyu soracaksın: “Benim derdim nedir, ya sen neyin derdindesin?” Bu soru ile yüzleş(e)meyen her bilgi, her görüntü ve her sese sırtını döneceksin, çünkü onlar seni sana unutturmaya, seni etkisiz ve sıradan yapmaya çalışıyor. Sen sıradan olmazsın. Rüyanı unutamaz, derdini, aşkını yok sayamazsın. Çünkü sen rüyansın, derdinsin, aşkınsın. Dünya seni öyle tanıdı. Mazlum seni onun için bekliyor. İzzet, onur ve şerefin hizasında senin ismin yazıyor. Sen sıradan olamazsın. Gönlünü ve gözünü aç da kim olduğunu hatırla.
Neyi bilmen gerektiğine sen karar vereceksin. Nasıl yaşaman gerektiğine de… Modernliğin bilgisi sahte ve faydasızdır. Gündemi, hakiki gündemimizi gölgeler. Hayat tarzı saptırıcı ve aldatıcıdır. Kendi bilgini üreteceksin. Kendi gündemini belirleyeceksin. Kendi hayat tarzının gönüllüsü olacaksın. Seni sana unutturacak her şeyi reddetmekle başla işe. Tevhidin öğrettiği usulle yap bunu. Önce sana dayatılanları reddet. La süpürgesiyle temizle her gayr olanı. Hayatından sana, rüyana ve derdine dair alakasız müzahrefatı temizlediğin gün, sadece için ışımakla kalmayacak, dört bucak yedi iklim ışığından istifade edecek. Sen, sen olasın diye bekleyen milyarlar var, daha ne zamana kadar bekleteceksin onları, daha ne zamana kadar?
***
41 kere maşallah deyin, zira GENÇ’in 41. sayısı elinizde şu an. Dualarınızı ve desteğinizi bekliyoruz. Desteğin bir boyutu halen devam eden abone kampanyamıza omuz vermek olabilir. Bir tanıdığınızı daha GENÇ’le buluştursanız, kim bilir ne güzelliklere vesile olacaksınız…
***
Geçen ay kardeşlerimiz Adana, Kozan, Tarsus ve Bahçe’deydiler. Verimli buluşmalar gerçekleştirdiler, derdimiz dediler, derdimizi dinlediler. İnanıyorum ki seferleri ta ötelerde kıymeti anlaşılacak paylaşımlara vesile olmuştur. Genç Gönüllülerin seferleri devam edecek. Dert diyerek düşecekler yollara. Çünkü dert diye yola düşenin seferi, hem kendi içine, hem ümmetin kaderine doğrudur. Ümmetin kaderine doğru yürüyenler ancak her hayırlı işin ve oluşun sahibi Mevlamız tarafından yürütülenlerdir. Rabbimiz kadr u kıymet bilenlerden eylesin.
Bir sonraki sayıda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olunuz.
Mehmet Lütfi Arslan'ın Yazısı.