Karanlıkta Bir Kandil

Semiha Ayverdi hocamız, Şeb-i Arus Törenleri”nin 1954 yılında başlatılmasına vesile olur. Yine aynı yıllarda öncülüğünde kurulan “Yeni Doğuş Cemiyeti” Yunus başta olmak üzere birçok halk ozanımızın eserlerini derlemiştir.

Mevlana ve Yunus’u hümanizm çerçevesine sokmak isteyenlere inat o eserlerinde bu çerçeveyi kırmaya çalışmış tasavvuf, tarih ve medeniyet kavramlarını ömrüne bir nakış gibi işlemiştir. Divan-ı Kebir`den aldığı ışıkla yeni bir nesli şekillendirmeye çalışmış pek çok eser vermiş ve ödül almıştır. Ehl-i tarik olan bu mübarek hanım 1993 yılında vefat etmiştir.

Bizim Her Şeyimiz Fantastik

Jules Verne’nin denizler altında 20bin fersah isimli bilim kurgu fantastik romanı sinemaya uyarlandı. Filmde başrolü Michael Douglas’in babası Kirk Douglas oynamış. Roman Fransız romanı olmasına rağmen film Amerikan yapımıdır. 1954’ten günümüze fantastik sinema çok gelişti. Belki de bunun zirvesi olan ve geçtiğimiz günlerde gösterime giren Avatar filminin yönetmeni James Cameron da 1954 yılında doğmuş. Türk sinemasının fantastikliğe ihtiyacı yok elbette çünkü bizim her şeyimiz fantastik. 1954 yılında da gösterime giren Türk filmlerinden en dikkat çekeni Ruhların Mucizesi (İstiklal Harbi) isimli film. Bizim tarihimiz birçoklarının hala anlayamadığı farklı gelişmelerle dolu.

Zulmün Adı ABD

ABD, Bikini adalarında "BRAVO" adındaki hidrojen bombasını patlattı. Troid kanseri ve lösemiye neden olan radyoaktif bulutlar ve küller, Japon balıkçı tekneleri ve birçok küçük adayı etkisi altına aldı. Sonra da ABD o yıl nükleer enerjinin barış amaçlı kullanılacağını açıkladı. Tıpkı Hiroşima’ya önce bomba atıp sonra savaşı bitirdiği gibi…

Mekke`ye Giden Yol

Mekke`ye Giden Yol 1954 yılında basılır. Musevi iken Müslümanlığı kabul eden Muhammed Esed’e ait bu kitap İslam dinini tanımayanlar için bir keşif niteliğindedir. Macera ve gerçeğin iç içe geçtiği eser hem dünyevi yolculuğun anlatıldığı bir seyahatname, hem de Muhammed Esed’in hayatından kesitler sunması açısından bir otobiyografi gibidir. Mükemmel tasvirleri ve renkli anlatımı ile insanın çıkmazlarını, arayışlarını ve hüznünü yansıtan kitap Georg Misch’in tarafından beyaz perdeye de aktarılmıştır. Uzun zaman önce bir radyoda her gün kitaptan bölümler yayınlanıyordu ve bu eser bizi arkası yarınlardan daha çok etkilemiş meraklandırmıştır. Bu cihetle okuması ve seyretmesi kadar dinlemesi de ayrı bir lezzet ayrı bir duyuştur diyebiliriz.

İçimizdeki Deha

Fuat Sezgin 1954 yılında Arap Dili ve Edebiyatı bölümünde “Buhari`nin Kaynakları” adlı doktora tezini tamamlar. Bazı eserleri eleştirir beğenmez ve “Ben İslâm’ın insanlara aktarıldığı gibi ilimle alâkasız bir din olmadığını düşünüyorum. Geri kalmışlığımızın sebebi olarak da İslâm dininin suçlanmasını kabul edemiyor ve geri kalmışlığımızın sebebinin İslâm olduğuna inanmıyorum. Bütün bu yanlış anlayışları tashih etmek için bu çalışmalara başladım." diyerek aynı yıl İslâm Bilim Tarihi ile ilgilenmeye başlar. 1954 yılı hoca için dönüm noktasıdır. O yıldan sonra çalışmalarını hep bu yönde yürütür, düşüncelerinin destek görmesi sayesinde, Frankfurt`taki Arap-İslâm Bilim Tarihi Enstitüsü ortaya çıkar ve tüm dünyanın ilgisini çeker. Fuat Sezgin onu bilimden alıkoyacak hiçbir engeli kabul etmez. Nerde hangi ilim hakkında yeni bir şey yazılmış hemen o kitabı edinir ve okur. ‘Arap-İslâm İlimleri Mecmuası’nı yayımlamaya başladıktan sonra, bu dergi sahasında dünyanın bir numarası olur. Daha sonra bu çok da bilinmeyen filozofun 5 ciltlik “İslam`da Bilim ve Teknik” kitabı yayınlanmış, onun katkısı ile İstanbul’da ‘İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’ açılmıştır. 85 yaşında olmasına rağmen durmaksızın çalışan bu dâhiye saygılarımızı sunuyoruz.

İlk Türk Uçak Kazası

İlk Türk uçak kazası 3 Nisan 1954’te Adana’da Devlet Hava Yollarına ait uçağın düşmesiyle gerçekleşti. Kazada 25 kişi yaşamını yitirdi. Aynı yıl Eskişehir’de de bir askeri uçağımız düştü. 10 askerimiz vefat etti.. Uçaklar kaza tarihimize hızla giriş yapmasına rağmen şuana kadar kaza riski ve ölü sayısı en az olan ulaşım aracı olarak tercih edilme oranı giderek artıyor.

Sevgili Başarısızlığımız

Türkiye milli futbol takımı Dolmabahçe Stadı’nda Japonya’yı 1-0 yenerek finallere katılma hakkını elde etti ve ilk kez dünya kupası finallerine katıldı. O yıl İsviçre’de düzenlenen dünya kupasında A milli takımımız Güney Kore’yi 7-0 gibi farklı bir skorla yener fakat bu maçtan üç gün sonra oynadığı Federal Almanya’ya 7-2 yenilerek elenir. Ardından Türk futbolu doksanlara kadar çöküşten kurtulamaz. Ne kötü bir durumdur ki bizim grubumuzda oynadığımız ve bizi eleyen Federal Almanya o yıl kupayı kaldırır. Türk milli takımı dünya kupasına katıldığı yıllarda Türkiye’yi saf dışı eden takım o yıl kupayı kaldırmış bu da ilginç bir detay.

Sır ve Gurur: Ahmet Uluçay

Ahmet Uluçay, Kütahya`nın Tavşanlı İlçesi`ne bağlı Tepecik Beldesi`nde 1954 yılında doğar. Uzun yıllar kamyon şoförlüğü yapan Uluçay, çocukluğunda yaşadıklarından esinlenerek çektiği ‘Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’ adlı filmi ile yurt içinde ve yurt dışında büyük ilgi görür, 40`a yakın ödül alır. İstanbul’a hiç gitmeden bozkırın bağrında şiir yazarak ve bitmek bilmeyen sinema aşkını bir çocuk gibi itina ile büyüterek dertliler ordusuna katılır. "Bir ressam resim yapmazsa, ben film çekmezsem, dünyada bir şeyler değişmez!” diyecek kadar yaptığı işi benimsemiştir. İnsana inanmıştır. Güzele doğru götüren her işi kendini unutacak kadar iyi yapmaya çalışmıştır. Popüler kültür söylemlerine inat “Evcilik oynar gibi film yapıyorum. Entelektüel olmaya çalışmıyorum. Sinema yaparken bildiklerimi de unutuyorum” demiştir. Uluçay`ın ‘Optik Düşler’, ‘Koltuk Değneklerinden Kanat Yapmak’, ‘Bizim Köyün Orta Yeri Sinema’ ve ‘Bizim Köyde Bayram Sabahı’ adlı belgesel filmleri de bulunuyor. Geçtiğimiz günlerde (30 Kasım 2009) vefat eden sanatçıya Allah’tan rahmet diliyoruz.

Sait Faik Abasıyanık Vefat Etti

23 Kasım 1954’te Türk öykücülüğünün en büyük ismi olarak kabul edilen Sait Faik Abasıyanık vefat etti. Türk öyküsünü olay ve anlatma çizgisinden alıp durum ve yaşama çizgisine getirerek, yani bir olayı anlatmak yerine yaşantıdan bir kesiti kaleme alan öyküler yazarak çığır açmıştır. Kendisini taklit eden çok fazla öykücü vardır. Başlıca eserleri Semaver, Sarnıç, Medarı Maişet Motoru Lüzumsuz adamdır.

Teksas

Teksas çizgi romanı 1954 yılında İtalya`nın EsseGesse çizim-stüdyosu tarafından geliştirilmiştir ve Il Grande Blek adı altında 13 yıl süreyle çizilmeğe devam etmiştir. Türkiye`de ise ilk olarak 1956 yılında Erdoğan Egeli`nin 1925- 1983 sahipliği altındaki Ceylan Yayınları tarafından yayınlanmaya başlamıştır. Kapaklarını Samim Utkun`un çizdiği bu çizgi romanın aslında Teksas`la hiçbir ilgisi yoktur. İtalyanca ismi Teksas değildir. Kahramanının ismi de Teksas değildir ve konusu Amerika`nın Teksas eyaletinde geçmez. Teksas`ın kapaklarını çizen Samim Utkun bu ismin daha ilgi çekeceğini düşünerek çizgi romana Türkiye`de Teksas adını vermiştir.

Mustafa Sabri Efendi

Son dönem şeyhülislamlarından Mustafa Sabri Efendi 1954 yılında vatanından uzakta, Mısır’da vefat eder. Osmanlı’nın son, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşaması ve hem siyaset hem fikir ile iştigal etmesi sebebi ile pek çok zorluklar yaşamış, mebus olmuş, sürgün görmüş, siyaset ve fikir hayatının içinde İslami bir duruş sergilemek adına çabalamıştır. Bunca iniş çıkışa ve çilenin üzerine bir de 1924`te vatandaşlıktan çıkarılmıştır. 150lilikler arasında yer alan Mustafa Sabri Bey vefat ettiği 1954`e kadar verdiği dersler, yaptığı sohbetler, yazdığı makaleler ve kitaplarla İslâm dünyasının takdirle takip ettiği bir kişi olarak hayatını tamamlar... İngiliz ajanı olduğu iddiaları ortaya sürülse de o dönemin karışıklığı düşünülerek ilim ehli onu bundan tenzih etmiş, Ali Ulvi Kurucu Hatıralar isimli kitabında onun hakkında geniş bilgiye yer vermiştir. Böylesine çalkantılı bir dönemde yaşamasına rağmen ilmî ve siyasî dirayetiyle, eserleriyle büyük bir çığır açan Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi, o dönem yayılmaya başlayan pozitivist, materyalist ve ateist akımlara karşı kalemi ile mücadele etmiştir.

Donduran Kış

İstanbul Boğazı 1954 kışında buz tuttu. İnsanlar Üsküdar’dan Beşiktaş’a yürüyerek geçtiler. Ankara’da da mogan gölü buz tuttu üzerinden tank geçirildi. Türkiye’de 20. yüzyılın en soğuk kışı olarak 1954 kışı kabul ediliyor.


Ayşegül Genç'ın Yazısı.