Sanat ve Biz...
Muhammed Bilal
Günde beş vakit okunan ezanların makamından tutun da çiğnediğimiz çikleti bize tanıtmak için yapılan reklamlara hatta üzerimizdeki kıyafete kadar her şey sanatla örülüyor, dikilip satılıyor; kokuyor.. Yapsın birileri o zaman, biz de yeriz...
Biz kimiz? Biz sensin! Şu an bu yazıyı okuyan zât... Sanat nedir? Buradan yola çıkmayalım dilerseniz... Gelin kaseti ileri saralım!
Çünkü bu mefhumun tanımları uğruna kitaplar yazıldı. Ben yazmadım! Fakat benim de bir düşüncem tabii ki var bununla ilgili...
Şöyle ki: sanat hiçbir şey değildir, yalnızca ifadenin ince işidir. Boş verelim beni de!
Onun, bunun, şunun tanımlarını harmanladığımızda aslında bu "sanat" denen şeyin hayatımıza müdahil olduğunu görmüyor muyuz? Görmüyoruz tabi, gözümüze girecek! Günde beş vakit okunan ezanların makamından tutun da çiğnediğimiz çikleti bize tanıtmak için yapılan reklamlara hatta üzerimizdeki kıyafete kadar her şey sanatla örülüyor, dikilip satılıyor; kokuyor... Yapsın birileri o zaman, biz de yeriz...
Yıllarca bu altyapıyı önemsemediğimizden köhne kaldık bedenlerimizde. Birilerinin bedenlerinde yaşatıldık. Yaşadığımızı sandık, kendimizi ifade edemedik. Ettikse de dinletemedik. İslamiyet diye bir inanışı benimsediğimiz için “yoktu böyle bir şey!” sandık... Oysa sanat denen şey peygamberimizin ses tonundaydı... Kur`an-ı Kerim`in kâfiyelerinden döküldü ruhumuza, Vedâ Hutbesi’nin "çargâh" edasında gördük sedasını...
Biz hâlâ üflenen ney ile kendimizden geçerken, aynı biz "davulculuk ve zurnacılık müessesesi" teşbihiyle gülüyoruz kendi ağlanacak halimize... Bir yerlere boykot bayrakları dikerken oturuyor izliyoruz onların yaptığı filmleri, müzikleri... Bir de taklit ediyoruz; onu da sanıyoruz...
O Devlet-i Aliyye idi ki hiç bir hükümdarı bir sanatla meşgul olmasın... Başında da dedik ya? Bir ifade biçimi bu... Öyle ki bir an gelir de sükûtu öğretir. Yaklaşık bir asırlık Türkiye Cumhuriyeti’nde kaç sanatkâr devlet adamı geldi başımıza? Öyle ya? Nasılsak öyle idare ediliyorduk...
Madem öyle dedik, biz de böyle olur diyoruz! Genç Sanat`ı alıyoruz şimdi kollarımıza... Üzerimize düşeni yapmak adına... Müzik, Oyunculuk, Tasarım... Kimde ne varsa… Herkes eteğindeki taşları döksün önce! Sonra görev meşakkatli, yol uzun, yolcu yorgun... Başladık mı bir yerinden gelir evelallah! E haydi o zaman; vira bismillah!
GENÇ'ın Yazısı.